İnsanı tanımak bir bütünlük arzeder. Bu ise insanı yaratan, ve onun herşeyini en güzel bilen Allah'ın işaret, hidayet ve yol göstermesiyle olur İnsan madde ve mana olarak çift yönlü bir yaratılışa sahiptir. O ne sadece akli boyutu olan bir varlık, ne de sadece manevi ve fizikötesi olan bir muammadır. Hasılı insan, madde-mana, akıl-kalp bütünlüğü ile insandır. Dolaysıyla insanı kolay kolay ne psikologlar ne de filozoflar anlayabilmiş değillerdir. Hz. Mevlana'nın benzetmesiyle karanlık bir gecede büyük bir file elle dokunup tarif etmeye çalışan âmâ kimselerin fili tarifleri ne ise, Allah'tan uzak oldukları halde insanı tanımaya ve tarif etmeye çalışanların yaklaşımı ve sonuçları da odur. Bu manada insanı anlamak, onun anlaşılmayan bir sır olduğunu idrak etmektir.Gerçekte insan, fıtrat zemininde Hakk'ın nurlandırdığı bir gönül ve akıl ile tanınabilir. Zira, o, Hakk'tan gelen bir nefhadır. Hakk'tan olan bir nuru taşır. Ruhun hakikati ise Allah'a açık kullara kapalıdır. Dolaysıyla insanın en yakın ancak en yabancı olduğu varlık yine kendisidir.Her zaman problemlerin kaynağı insanı tanıyamamak ve bilememek olmuştur. İnsana yaklaşmak bir hazinenin keşfi gibidir. Sadece tabiî, tecrübi ve akli metodlarla insanı keşfe çalışanlar, bir ummanın sahilinde dolaşırcasına bazı kısmî ve ferî ipuçlarına ulaşabilmişlerdir. Lakin ilahi sır ve hikmetlerin merkezi olan insanı bütünüyle keşfe muvaffakz olamamışlardır. Zira, o, vehbî bir marifeti gerektirmektedir. Nitekim Nobel Ödülü sahibi Alexis Carrel "İnsan Bu Meçhul" demek suretiyle ilmin, insan karşısındaki çaresizliğini itiraftan öteye gidememiştir.O halde insanı tanımak bir bütünlük arzeder. Bu ise insanı yaratan, ve onun herşeyini en güzel bilen Allah'ın işaret, hidayet ve yol göstermesiyle olur. İlahi mesaja tercüman olamayan, Kitabın hükmünü hikmetin gücüyle birleştiremeyen nur yoksunu, güçsüz ve zavallı varlıklar için insan hep sır olarak kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.