Zaten bütün güzelliklerin ve hayırlı oluşların kaynağı, kulluğunun şuurunda olan, gayesini bilen, mesuliyet duygusu taşıyan insandır. Bu insan sadece kendisinin değil, aynı zamanda ailesinin, cemiyetinin, milletinin ve bütün insanlığın derdini çeker, iyiliklerini düşünür. Zira kâmil insanın iç dünyası iyilik ve faziletlerle süslenmiş, kötülük ve çirkinliklerden arınmıştır.
Halbuki iç alemindeki kötülüklerden arınmamış, kibir, gadap, riya, ucub, hased vs. çirkin vasıflardan kurtulamamış insanın eli, gözü, ayağı iyiliğe uzanmaz, güzeli görmez, hayra yürümez. Hattâ ruhî arınması gerçekleşmez ve terbiyeye tâbi tutulmaz ise ondan her türlü cinayet ve barbarlık beklenebilir. Bu hal, hem o nefis sahibi için hem de insanlık için bir felâket vesilesidir.
Diğer yandan insandaki kötü vasıfları arındırmak yeterli değildir. Zira kişi, nefis terbiyesi ile nötralize edilmiş olur; ancak hayata güzellikleri hakim kılacak insanın, iç dünyasına güzel vasıfların yerleştirilmesi zarurîdir. Muhabbet duygusu, şefkat, merhamet, adalet gibi vasıflar bir insanın gönül dünyasında yer etmelidir ki onun beşerî münasebetleri sevgi ve kardeşlik çizgisi üzerinde olsun. Bu mânâda pek çok vasıf saymak mümkündür. Hayatın kötülüklerine göğüs gerecek insanın iç dünyasının arınmış ve faziletlerle bezenmiş olması şarttır. Bu ise insanın kendi yararına ve Hak adına kazanılmasıyla, nefis terbiye ve tezkiyesiyle mümkün olur. Bu da müşahhas örnek olan insan-ı kâmil rehberliğinde ciddî bir eğitimi zarurî kılar.
Halbuki iç alemindeki kötülüklerden arınmamış, kibir, gadap, riya, ucub, hased vs. çirkin vasıflardan kurtulamamış insanın eli, gözü, ayağı iyiliğe uzanmaz, güzeli görmez, hayra yürümez. Hattâ ruhî arınması gerçekleşmez ve terbiyeye tâbi tutulmaz ise ondan her türlü cinayet ve barbarlık beklenebilir. Bu hal, hem o nefis sahibi için hem de insanlık için bir felâket vesilesidir.
Diğer yandan insandaki kötü vasıfları arındırmak yeterli değildir. Zira kişi, nefis terbiyesi ile nötralize edilmiş olur; ancak hayata güzellikleri hakim kılacak insanın, iç dünyasına güzel vasıfların yerleştirilmesi zarurîdir. Muhabbet duygusu, şefkat, merhamet, adalet gibi vasıflar bir insanın gönül dünyasında yer etmelidir ki onun beşerî münasebetleri sevgi ve kardeşlik çizgisi üzerinde olsun. Bu mânâda pek çok vasıf saymak mümkündür. Hayatın kötülüklerine göğüs gerecek insanın iç dünyasının arınmış ve faziletlerle bezenmiş olması şarttır. Bu ise insanın kendi yararına ve Hak adına kazanılmasıyla, nefis terbiye ve tezkiyesiyle mümkün olur. Bu da müşahhas örnek olan insan-ı kâmil rehberliğinde ciddî bir eğitimi zarurî kılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.