Canlı-cansız, nebatî-hayvanî bütün yaratıklar ve psikolojik muhtevaları "dünya" kavramı ile ifade edilir. Bunlar, insanın emrine amade kılınan ilâhî lütuflardır. Tek başlarına bırakıldıklarında, bir aksesuar olmanın ötesinde anlam ifade etmez gibi görünürler. Ancak varlık, insan ile münasebet ve diyaloğa geçtiği andan itibaren müsbet veya menfi mânâlar kazanmaya başlar. Bu sebeple onu, iyi yahut kötü noktaya sürükleyen, güzel veya çirkin kılan insanın bizzat kendisidir. İnsan da, Allah'ın yaratıklarından biridir. Fakat ona kendi dışındaki hiçbir mahlukata verilmeyen birtakım ayırıcı özellikler bahşedilmiştir. Bu vasıflarıyla hükümran olur; varlığı istediği istikamette idare etmeye çalışır. Ne var ki, insanın da yaratılmışlardan biri olması, varlığı gerçek anlamda kuşatıcı bir bilgi ile kavramasını mümkün kılmamaktadır. Bu noktada da herşeyin yaratıcısı olan Hakk'a (cc) muhtaçtır. Böylece insanoğlu, varlığa ilâhî mikyaslarla yaklaşabildiği nisbette hem kendisinin, hem de çevresindekilerin yaratılış gayesine uygun davranmanın saadet ve selâmetine erişir. Zira, birşeyi her açıdan en iyi bilen onun yaratıcısıdır. Bu sebeple, bir Müslüman olmaktan da öte, bir insan olarak bile kendimizi ve dışımızdaki dünyayı "ilâhî bir bakış"la değerlendirmek zarureti ortaya çıkar. İnsan hayatında esaslı bir belirleyici olarak ehemmiyet arzeden, dünyanın taşı, toprağı ve altınından çok, kişiyi bütün bunlara bağlayan niyeti, psikolojik çağrışımları ve kalbî temayüllerdir. Dikkat edilirse, Kur'ân-ı Kerim; eşyanın çirkinliğinden, kötülüğünden değil, kalbin ona hiç ayrılmayacak bir dost gibi bağlanması zaafiyetinden hareketle, dünyanın geçiciliğini, oyun ve eğlenceden ibaret oluşunu ısrarla vurgular. Hattâ; "Eşyada aslolan ibahattır, helâl ve temiz olmaktır" prensibi, bu gerçeğin evrensel plandaki ifadesidir. O halde bütün mesele, insanın varlıkla, sübjenin obje ile olan "diyalog keyfiyeti"nde düğümlenmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.