Cenab-ı Hakk'a gidişte, (seyr ü sülûk'te) vesîle ittihaz etmenin hayatî ehemmiyetini böylece vurguladıktan sonra bunun nasıl olacağına yani mahiyetine işaret etmeye çalışalım:
B- Rabıta
Allah'a vuslat yolunda resuller, nebiler ve velîleri vesîle etmenin İslâmî ve tasavvufî literatürdeki ifadesi "Rabıta"dır. Bazılarının zannetiği gibi rabıta, Allah ile kul arasına girmek midir? Bu sorunun cevabı verilirken öncelikle rabıtanın ne olduğunun izahı gerekir.
Rabıta, Cenab-ı Hakk'ın tecelli ettiği ve bu sebeple nur, feyz ve muhabetle süslenmiş olan insan-ı kâmil'in gönlüne teveccüh etmek, bu sayede Hakk'a vuslat yolunda vesîleye sarılmaktır. Rabıtadan maksat Allah'ın yaratıkları olan feyz ve muhabbet ile kalbin süslenmesidir. Gaye Hakk'a yaklaşmak, O'nun rızasını kazanmak, O'nun ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
Kalbin gıdası durumunda olan feyz, muhabbet gibi kavramlar, Allah'ın yaratığıdır, mahlûktur. Nasıl ki Cenab-ı Hakk'ın maddî nimetlerinden olan ekmek, para ve mal gibi maddî yaratıkları sahiplerinden istemek, bunları elde etmek için çalışmak, adetullah gereği ise; aynen bunun gibi, feyz ve muhabbet cihetiyle şereflenen, zengin olan bir insan-ı kâmilden, şartlarına ve edep kurallarına uygun olarak himmet (yardım) istemek de yine adetullahın bir gereğidir. Maddî mahlukların tâbi olduğu kurallarla, mânevî mahlukların tâbi olduğu kurallar esas itibariyle aynıdır. Nasıl ki bir eve kapıdan giriliyorsa, herhangi bir konuda da istenilen neticeye varmak için adetullah denilen sebepler ve hikmetler silsilesine sarılmak şarttır. Aranan netice, onu doğuran sebep ve şartlara uymakla gerçekleşir.
Nitekim bu hususta Cenâb-ı Hakk, hidayet ve rahmetini, enbiya ve evliyalar vasıtasıyla kullarına ulaştırmaktadır. Hidayet ve rahmete ulaştıran başka bir kapının olmaması da yine adetullah gereğidir.
Prof. Dr. Haydar Baş
B- Rabıta
Allah'a vuslat yolunda resuller, nebiler ve velîleri vesîle etmenin İslâmî ve tasavvufî literatürdeki ifadesi "Rabıta"dır. Bazılarının zannetiği gibi rabıta, Allah ile kul arasına girmek midir? Bu sorunun cevabı verilirken öncelikle rabıtanın ne olduğunun izahı gerekir.
Rabıta, Cenab-ı Hakk'ın tecelli ettiği ve bu sebeple nur, feyz ve muhabetle süslenmiş olan insan-ı kâmil'in gönlüne teveccüh etmek, bu sayede Hakk'a vuslat yolunda vesîleye sarılmaktır. Rabıtadan maksat Allah'ın yaratıkları olan feyz ve muhabbet ile kalbin süslenmesidir. Gaye Hakk'a yaklaşmak, O'nun rızasını kazanmak, O'nun ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
Kalbin gıdası durumunda olan feyz, muhabbet gibi kavramlar, Allah'ın yaratığıdır, mahlûktur. Nasıl ki Cenab-ı Hakk'ın maddî nimetlerinden olan ekmek, para ve mal gibi maddî yaratıkları sahiplerinden istemek, bunları elde etmek için çalışmak, adetullah gereği ise; aynen bunun gibi, feyz ve muhabbet cihetiyle şereflenen, zengin olan bir insan-ı kâmilden, şartlarına ve edep kurallarına uygun olarak himmet (yardım) istemek de yine adetullahın bir gereğidir. Maddî mahlukların tâbi olduğu kurallarla, mânevî mahlukların tâbi olduğu kurallar esas itibariyle aynıdır. Nasıl ki bir eve kapıdan giriliyorsa, herhangi bir konuda da istenilen neticeye varmak için adetullah denilen sebepler ve hikmetler silsilesine sarılmak şarttır. Aranan netice, onu doğuran sebep ve şartlara uymakla gerçekleşir.
Nitekim bu hususta Cenâb-ı Hakk, hidayet ve rahmetini, enbiya ve evliyalar vasıtasıyla kullarına ulaştırmaktadır. Hidayet ve rahmete ulaştıran başka bir kapının olmaması da yine adetullah gereğidir.
Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.