İmam Zeynelabidin’in (a.s.) Zührî’ye yazdığı mektubu
Zührî’deki bu değişimi ve ahiretini kaybetmesine sebep olacak dünyalık hırsını fark eden İmam Zeynelâbidin (a.s.), kendisini ikaz için Zührî’ye şöyle bir mektup yazmıştır
24.11.2023 08:21:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Zührî'deki bu değişimi ve ahiretini kaybetmesine sebep olacak dünyalık hırsını fark eden İmam Zeynelâbidin (a.s.), kendisini ikaz için Zührî'ye şöyle bir mektup yazmıştır:
"Allah bizi ve sizi fitnelerden korusun ve ateşe yakalanmaman için sana rahmetsin. Bugün öyle bir duruma düşmüşsün ki, seni tanıyan herkesin sana acıması gerekir.
Şüphesiz, Allah sana verdiği sağlıklı vücut ve uzun ömür ile yükünü ağırlaştırmıştır.
Kur'an ilmini sana öğrettiği, seni dininde fakih kıldığı ve Peygamberi olan Muhammed (s.a.v.)'in Sünnetini sana tanıttığından dolayı da hüccetleri sana tamam olmuştur.
Sana verdiği her nimet ve gösterdiği her delil karşısında da sana bazı vazifeleri farz kılmıştır. Bu ihsanları, şükretmeni denemek ve fazlını sana âşikâr etmek için yapmıştır ancak.
Nitekim buyuruyor ki; "Nimetlerime şükrederseniz nimetimi arttırırım; nankörlük ederseniz, şüphe yok ki azabım pek çetindir..."
Öyleyse bak, gör, yarın Allah'ın huzuruna çıktığında nasıl birisi olacaksın, "Sana verdiği nimetlere nasıl riayet ettin ve emrine bıraktığı hüccetlerin hakkını nasıl edâ ettin?" diye seni sorguya çekecektir. Sanma ki, Allah senin mazeretini kabul edip kusurlarına göz yumacaktır.
Heyhat, heyhat! Sandığınız gibi değildir. Allah âlimlerden, "(semavî kitapların hakikatlerini) insanlara mutlaka açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz" diye söz almıştır.
Bil ki, gizlediğin en ufak hak ve taşıdığın en hafif günah, zâlime yaklaşmakla ve davetini kabul etmekle onun yalnızlık ve korkusunu giderip, sapıklık yolunu ona kolaylaştırmandır.
Beni korkutan şey, yarın günahınla birlikte hainlerle Allah'ın huzuruna çıkman ve zâlimlerin zulmüne yardım etmenle de aldığın ücretten de sorguya çekilmendir.
Çünkü sen, hakkın olmayan bir malı alarak hiç kimsenin hakkını vermeyen bir adama yaklaşmışsın, ona yaklaşmanla da hiçbir bâtılı önleyememiş ve Allah'a düşmanlık eden bir kimseyle dostluk kurmuşsun.
Acaba onlar, kendi yanlarına çağırmakla kendi zulüm değirmenlerinin etrafında döndürdükleri bir eksen, kendi gayelerine ulaşmak için bir köprü, dalaletlerine bir merdiven, sapık yollarına tebliğci ve gittikleri yolu izleyen birisi yapmamışlar mı?
Seninle gerçek âlimler hakkında şüphe icat ederek cahillerin kalplerini kendilerine çekiyorlar. Onların fesatlarının üzerini kapamakta, has ve ammenin ayağını onların kapısına açmakta, onların en yakın vezir ve en güçlü yardımcılarının bile yapmadığı hizmeti sen yapmaktasın.
Senden aldıkları şeye karşılık verdikleri ne de azdır. Senin için onardıkları değersiz şey karşısında, gör, başına neyi yıkıyorlar? (verdikleri dünya mal ve makamı karşısında ahiretini ve şerefini yok ediyorlar).
Öyleyse, kendi haline bak -çünkü başkası senin halini düşünemez- ve sorumlu bir kimse gibi kendi hesabına yetiş.
Küçüklük ve yaşlılık döneminde nimetleri ile seni rızıklandıran Allah'a nasıl şükredeceğine dikkat et.
Beni en fazla korkutan şey, Allah'ın şu ayette buyurduğu gibi olmandır: "Onlardan sonra Kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki, hem bu dünyanın geçici yararını alırlar da, elbette ileride bağışlanırız, suçlarımız örtülür bizim derler."
Şüphesiz sen ebedi kalınacak bir evde değilsin, aksine göç ilan etmiş bir yurttasın. İnsan akranından sonra ne kadar bâki kalabilir ki? Dünyada korku içinde olan kimseye ne mutlu! Ölüp de kendisinden sonra günahı bâki kalan kimsenin hali de ne kötüdür!
Kısa bir mühlet verildiğine göre de çabuk davran. Zira sen yaptığın işten habersiz olmayan biriyle karşı karşıyasın; seni koruyup kollayan, durumundan gaflet etmemektedir. Hazır ol ki, uzun yolculuk yaklaşmıştır. Günahını tedavi et ki, (ruhun) ağır bir şekilde hastalanmıştır.
Sanma ki bu sözlerle seni kınayıp azarlamak ve kusurlarını dile getirmek istiyorum.
Hayır! Allah'ın, kaybettiğin isabetli görüşünü diriltmesini ve dininden unuttuğun şeyi geri çevirmesini istiyorum ve Allah-u Teala'nın Kur'an'daki şu sözünü hatırlatırım:
"Hatırlat, gerçekten ve hatırlatmak mü'minlere fayda verir."
Yaşıtlarının ve tanıdıklarının öldüğünü ve onlardan sonra boynuzu kırık bir koyun gibi yardımcısız kaldığını unuttun mu?
Bak, senin düçâr olduğun duruma onlar da düçâr oldu mu? Veya senin düştüğün uçuruma onlar da düştü mü? Veya senin hatırladığın hayra onlar da iltifat gösterdi mi? Ya da senin bildiğin şeyi onlar da biliyorlar mı?
(...) Bu denilenlerden sonra, bu tehlikeden kurtulmak istiyorsan, sâlih kimselere katılabilmen için her şeyden -mal ve makamından- yüz çevir, öyle sâlih kimseler ki, açlıktan karınları sırtlarına yapıştığı halde eskimiş elbiseleri ile defnedilmişlerdir. Onlarla Allah'ın arasında hiçbir perde yoktur.
Ne dünya onları aldatabildi ve ne de onlar dünyaya aldandı. Ahirete ilgi gösterip onu talep ettiler ve gecikmeksizin maksatlarına erdiler. Eğer dünya senin gibi yaşlı, ilimli ve eceli yakın birisi yanında bu kadar değer kazanırsa, o zaman yaşı az, bilgisi yetersiz, düşüncesi zayıf ve aklı kâmil olmayan bir kimse nasıl kurtulabilir?
(.) Beni en fazla korkutan şey, Allah'ın buyurduğu şu kimseler gibi olmamandır:
"Onlardan sonra öyle bir soy geldi ki, namazı zâyi etti onlar, şehvetlerine kapıldılar, pek yakında onlar azgınlıklarının cezası ile karşılaşacaklardır."
Allah, Kur'an'ın yükünü senin omzuna bırakıp ilmini sana emanet vermiş ve sen ise onu zâyi etmişsin. Seni düçâr ettiği beladan bizleri kurtaran Allah'a hamd olsun. Vesselam." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
"Allah bizi ve sizi fitnelerden korusun ve ateşe yakalanmaman için sana rahmetsin. Bugün öyle bir duruma düşmüşsün ki, seni tanıyan herkesin sana acıması gerekir.
Şüphesiz, Allah sana verdiği sağlıklı vücut ve uzun ömür ile yükünü ağırlaştırmıştır.
Kur'an ilmini sana öğrettiği, seni dininde fakih kıldığı ve Peygamberi olan Muhammed (s.a.v.)'in Sünnetini sana tanıttığından dolayı da hüccetleri sana tamam olmuştur.
Sana verdiği her nimet ve gösterdiği her delil karşısında da sana bazı vazifeleri farz kılmıştır. Bu ihsanları, şükretmeni denemek ve fazlını sana âşikâr etmek için yapmıştır ancak.
Nitekim buyuruyor ki; "Nimetlerime şükrederseniz nimetimi arttırırım; nankörlük ederseniz, şüphe yok ki azabım pek çetindir..."
Öyleyse bak, gör, yarın Allah'ın huzuruna çıktığında nasıl birisi olacaksın, "Sana verdiği nimetlere nasıl riayet ettin ve emrine bıraktığı hüccetlerin hakkını nasıl edâ ettin?" diye seni sorguya çekecektir. Sanma ki, Allah senin mazeretini kabul edip kusurlarına göz yumacaktır.
Heyhat, heyhat! Sandığınız gibi değildir. Allah âlimlerden, "(semavî kitapların hakikatlerini) insanlara mutlaka açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz" diye söz almıştır.
Bil ki, gizlediğin en ufak hak ve taşıdığın en hafif günah, zâlime yaklaşmakla ve davetini kabul etmekle onun yalnızlık ve korkusunu giderip, sapıklık yolunu ona kolaylaştırmandır.
Beni korkutan şey, yarın günahınla birlikte hainlerle Allah'ın huzuruna çıkman ve zâlimlerin zulmüne yardım etmenle de aldığın ücretten de sorguya çekilmendir.
Çünkü sen, hakkın olmayan bir malı alarak hiç kimsenin hakkını vermeyen bir adama yaklaşmışsın, ona yaklaşmanla da hiçbir bâtılı önleyememiş ve Allah'a düşmanlık eden bir kimseyle dostluk kurmuşsun.
Acaba onlar, kendi yanlarına çağırmakla kendi zulüm değirmenlerinin etrafında döndürdükleri bir eksen, kendi gayelerine ulaşmak için bir köprü, dalaletlerine bir merdiven, sapık yollarına tebliğci ve gittikleri yolu izleyen birisi yapmamışlar mı?
Seninle gerçek âlimler hakkında şüphe icat ederek cahillerin kalplerini kendilerine çekiyorlar. Onların fesatlarının üzerini kapamakta, has ve ammenin ayağını onların kapısına açmakta, onların en yakın vezir ve en güçlü yardımcılarının bile yapmadığı hizmeti sen yapmaktasın.
Senden aldıkları şeye karşılık verdikleri ne de azdır. Senin için onardıkları değersiz şey karşısında, gör, başına neyi yıkıyorlar? (verdikleri dünya mal ve makamı karşısında ahiretini ve şerefini yok ediyorlar).
Öyleyse, kendi haline bak -çünkü başkası senin halini düşünemez- ve sorumlu bir kimse gibi kendi hesabına yetiş.
Küçüklük ve yaşlılık döneminde nimetleri ile seni rızıklandıran Allah'a nasıl şükredeceğine dikkat et.
Beni en fazla korkutan şey, Allah'ın şu ayette buyurduğu gibi olmandır: "Onlardan sonra Kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki, hem bu dünyanın geçici yararını alırlar da, elbette ileride bağışlanırız, suçlarımız örtülür bizim derler."
Şüphesiz sen ebedi kalınacak bir evde değilsin, aksine göç ilan etmiş bir yurttasın. İnsan akranından sonra ne kadar bâki kalabilir ki? Dünyada korku içinde olan kimseye ne mutlu! Ölüp de kendisinden sonra günahı bâki kalan kimsenin hali de ne kötüdür!
Kısa bir mühlet verildiğine göre de çabuk davran. Zira sen yaptığın işten habersiz olmayan biriyle karşı karşıyasın; seni koruyup kollayan, durumundan gaflet etmemektedir. Hazır ol ki, uzun yolculuk yaklaşmıştır. Günahını tedavi et ki, (ruhun) ağır bir şekilde hastalanmıştır.
Sanma ki bu sözlerle seni kınayıp azarlamak ve kusurlarını dile getirmek istiyorum.
Hayır! Allah'ın, kaybettiğin isabetli görüşünü diriltmesini ve dininden unuttuğun şeyi geri çevirmesini istiyorum ve Allah-u Teala'nın Kur'an'daki şu sözünü hatırlatırım:
"Hatırlat, gerçekten ve hatırlatmak mü'minlere fayda verir."
Yaşıtlarının ve tanıdıklarının öldüğünü ve onlardan sonra boynuzu kırık bir koyun gibi yardımcısız kaldığını unuttun mu?
Bak, senin düçâr olduğun duruma onlar da düçâr oldu mu? Veya senin düştüğün uçuruma onlar da düştü mü? Veya senin hatırladığın hayra onlar da iltifat gösterdi mi? Ya da senin bildiğin şeyi onlar da biliyorlar mı?
(...) Bu denilenlerden sonra, bu tehlikeden kurtulmak istiyorsan, sâlih kimselere katılabilmen için her şeyden -mal ve makamından- yüz çevir, öyle sâlih kimseler ki, açlıktan karınları sırtlarına yapıştığı halde eskimiş elbiseleri ile defnedilmişlerdir. Onlarla Allah'ın arasında hiçbir perde yoktur.
Ne dünya onları aldatabildi ve ne de onlar dünyaya aldandı. Ahirete ilgi gösterip onu talep ettiler ve gecikmeksizin maksatlarına erdiler. Eğer dünya senin gibi yaşlı, ilimli ve eceli yakın birisi yanında bu kadar değer kazanırsa, o zaman yaşı az, bilgisi yetersiz, düşüncesi zayıf ve aklı kâmil olmayan bir kimse nasıl kurtulabilir?
(.) Beni en fazla korkutan şey, Allah'ın buyurduğu şu kimseler gibi olmamandır:
"Onlardan sonra öyle bir soy geldi ki, namazı zâyi etti onlar, şehvetlerine kapıldılar, pek yakında onlar azgınlıklarının cezası ile karşılaşacaklardır."
Allah, Kur'an'ın yükünü senin omzuna bırakıp ilmini sana emanet vermiş ve sen ise onu zâyi etmişsin. Seni düçâr ettiği beladan bizleri kurtaran Allah'a hamd olsun. Vesselam." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.