İmam Seccad’ın namaza hazırlanışı ve namaz kılışı
Râvi diyor ki: “İmam Zeynelâbidin abdest aldığında rengi sararıyordu
20.09.2023 08:26:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Râvi diyor ki: "İmam Zeynelâbidin abdest aldığında rengi sararıyordu.
Ailesi, "Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?" diye sorduklarında şöyle buyuruyordu:
"Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı biliyor musun?"
İmam Muhammed Bâkır (a.s.), babasının namazdaki halini şöyle anlatmıştır:
"Ali b. Hüseyin (a.s.), namaz kılmak için kalktığı zaman rüzgârdan başka hiçbir şeyin sallayamadığı bir ağaç gövdesi gibi (başının üstünde kuş varmışçasına) hareketsiz dururdu."
İmam, namaz kılmak istediği zaman namaz kıldığı yerde hazır bulunan kokudan sürerdi.
İmam Seccad (a.s.) her gün bin rekât namaz kılardı
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "İmam Zeynelâbidin (a.s.), gece-gündüz bin rekât namaz kılıyordu. Nitekim, Emirü'l-mü'minin Hz. Ali (a.s.) da böyle yapıyordu."
İmam Bâkır (a.s.), babasının namaz kılışı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"İmam Zeynelâbidin (a.s.), gece-gündüz bin rekât namaz kılardı; rüzgâr bir sümbül gibi onu hareket ettirirdi.
İmam'ın beş yüz hurma ağacı vardı; her birinin kenarında iki rekât namaz kılardı. Namaza durduğunda rengi değişirdi. Namazda duruşu büyük bir padişahın önünde duran zelil bir kulun duruşu gibiydi.
Azaları Allah korkusundan titriyordu; namaz kıldığında namazla vedalaşan ve artık ondan sonra hiçbir zaman namaz kılmayacak olan bir kimse gibi namaz kılardı.
Bir gün namaz kıldığında ridâsı bir omzundan düştü, namazı bitirene kadar onu düzeltmedi. Ashabından birisi bunun sebebini sorduğunda şöyle buyurdu:
"Yazıklar olsun sana! Kimin karşısında durduğumu biliyor musun? Kulun namazı, kalbiyle Allah'a yöneldiği miktarca kabul olur ancak."
Derken o adam, "Biz helak olduk" dedi.
İmam buyurdular ki: "Hayır öyle değildir. Allah-u Azze ve Celle, nafile namazlarınızla onu tamamlıyor."
Allah'a and olsun ki, İmam Seccad (a.s.) çok namaz kıldığından dolayı her yıl yedi kez alnındaki nasırları dökülüyordu."
Râviler namaz esnasındaki hali ile ilgili olarak şöyle rivayet etmişlerdir:
"Namaza kalkmak istediği zaman rengi değişirdi. Azaları Allah korkusundan titrerdi. Zelil bir kölenin heybetli bir kralın huzurunda duruşu gibi dururdu namazda. Bundan sonra bir daha namaz kılamayacağını düşünen birinin kıldığı son veda namazı gibi namaz kılardı."
"Oğullarından biri, ibadetten son derece bitkin kaldığı bir anda kendisine şöyle demişti:
"Babacığım! Bu alışkanlık -namazı kastederek- ne zamana kadar böyle sürecek?"
İmam (a.s.) cevaben şöyle buyurdular: Rabbimin katına varıncaya kadar."
İmam, nafile namazların da kazasını edâ ederdi
"İmam Zeynelâbidin (a.s.), gecenin müstehab (nafile) namazlarından biri fevt olduğunda, gündüz onu kaza ederdi. Günün müstehab namazlarından biri fevt olduğunda, o günün yarını veya gelecek Cuma günü veyahut sonraki ay onu kaza ederdi.
Eğer fevt olmuş müstehab namazlar çoğalmışsa, yılın bütün müstehab namazlarının kâmil olması için Şaban ayında kaza ederdi."
Secdeleri
İmam Ali b. Hüseyin (a.s.)'ın en önemli lakaplarından biri Seccad'dır. Çok secde eden bir kişi olduğu için bu lakaba layık görülmüştür. İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki:
"Babam İmam Zeynelâbidin (a.s.), Allah'ın bir nimetini andığında şükrederdi; Allah'ın Kitabı'ndan secdeli olan bir ayet okuduğunda secde ederdi; Allah-u Teala, bir kötülüğü (tehlikeyi) veya bir hileyi ondan uzaklaştırdığında secde ederdi.
Farz namazı kıldıktan sonra secde ederdi; iki kişinin arasını uzlaştırmaya muvaffak olduğunda secde ederdi; onun bütün secde azalarında secde izi vardı; işte bundan dolayı "Seccad" (çok secde eden) diye adlandırıldı."
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "Babamın alnında şişkinlik eseri vardı (çok secde ettiğinden dolayı nasır bağlamıştı) her yıl iki defa onu kesiyordu. Bundan dolayı "Ze's-Sefenat" (Nasır Sahibi) diye lakap almıştı."
Râvi der ki: "İmam Seccad (a.s.)'ın her sene nasırları düşerdi. Düşen bu nasırları bir keseye koyardı. Vefat ettiği zaman bu nasırlar da onunla birlikte defnedildi."
"İmam bir gün çöle gitti. Azatlı kölelerinden biri de arkasından onu takip etti. İmam (a.s.)'ın sert bir taşın üzerinde secde ettiğini gördü. Bin kere şöyle dediğini saydı:
"Lailaheillallah hakkan hakka. Lailaheillallah taabbuden ve rikka. Lailaheillallah imanen ve sıdkan." (Allah'tan başka ilah yoktur, bu haktır, haktır. Allah'tan başka ilah yoktur, bu kulluğumuzun ve köleliğimizin bir ifadesidir. Allah'tan başka ilah yoktur, bu imanımızın ve tasdikimizin göstergesidir)"
İmam Seccad (a.s.), üzerinden terler akmadıkça başını secdeden kaldırmazdı.
Gece namazından sonra okuduğu duası
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın gece ibadeti hakkında şu söylenir: "Hizmetçisi, geceleyin onun yatağını hiç sermedim, demiştir."
Sahife-i Seccadiye'de yer alan dualarından biri de, gece namazlarından sonra Allah'a uzun uzun yaptığı yalvarışıdır:
"Allah'ım! Ey hükümranlığı ebedi ve sürekli olan; ey ordusuz ve yardımcısız güçlü ve kudretli olan sultan; ey günlerin, ayların, yılların ve asırların geçmesine rağmen izzeti bâki olan!
Saltanatın o kadar güçlü ki, ne ilki vardır, ne de sonu. Hükümranlığın o kadar yüce ki, kimse onun sonuna ulaşamaz ve niteleyenler onun en aşağı mertebesini bile niteleyemezler.
Sıfatlar sende kaybolmuştur, nitelikler yüceliğine dayanamayıp dağılmıştır; çok ince düşünen akıllar dahi büyüklüğünün karşısında hayran kalmıştır.
(...) Allah'ım! Şu fenâ evinde, denklerimin huzurunda, affınla kötülüklerimi örttüğün, lutfunla beni rüsvâ etmediğin gibi, bekâ evinde de mukarreb melekler, mükerrem resuller, şehitler, şahitler ve sâlihlerden oluşan tanıkların durdukları yerlerde, kötülüklerimi gizlemeye çalıştığım komşuların, gizlide yaptıklarımı bilmelerin¬den şiddetle kaçındığım akrabalarımın huzurunda beni rüsvâ etme.
Tanrım, onların kötülüklerimi örteceğine güvenmedim fakat senin bağışlayacağına güvendim. Çünkü güvenilmeye en layık olan, kendisinden bir şey istenilenlerin en eli açık olanı, merhameti umulanların en şefkatlisi Sensin. O halde, bana merhamet eyle.
(.) Allah'ım! Sana isyan edene karşı katılığının göstergesi olan ve hoşnutluğundan yüz çevireni kendisiyle tehdit ettiğin, aydınlığı karanlık, kolayı acıklı ve uzağı yakın olan ateşten Sana sığınırım.
(Allah'ım) bir kısmı bir kısmını yutan, bir kısmı bir kısmına saldıran ateşten; kemikleri çürüten, ehline kaynar su içiren, kendisine yalvarana acımayan, kendisinden şefkat dileyene merhamet etmeyen, kendisine boyun eğip teslim olana azabını hafifletmeye gücü yetmeyen, oturanlarını sahip olduğu acıklı ve şiddetli azabının en yakıcısıyla karşılayan ateşten Sana sığınırım.
(.) Allah'ım! Muhammed (s.a.v.) ve âline salat eyle ve bol rahmetinle beni ondan koru; güzel affınla sürçmelerimi bağışla ve beni hor kılma; ey güven verenlerin en iyisi." (Prof. Dr Haydar baş İmam Zeynelâbidin eserinden)
Ailesi, "Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?" diye sorduklarında şöyle buyuruyordu:
"Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı biliyor musun?"
İmam Muhammed Bâkır (a.s.), babasının namazdaki halini şöyle anlatmıştır:
"Ali b. Hüseyin (a.s.), namaz kılmak için kalktığı zaman rüzgârdan başka hiçbir şeyin sallayamadığı bir ağaç gövdesi gibi (başının üstünde kuş varmışçasına) hareketsiz dururdu."
İmam, namaz kılmak istediği zaman namaz kıldığı yerde hazır bulunan kokudan sürerdi.
İmam Seccad (a.s.) her gün bin rekât namaz kılardı
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "İmam Zeynelâbidin (a.s.), gece-gündüz bin rekât namaz kılıyordu. Nitekim, Emirü'l-mü'minin Hz. Ali (a.s.) da böyle yapıyordu."
İmam Bâkır (a.s.), babasının namaz kılışı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"İmam Zeynelâbidin (a.s.), gece-gündüz bin rekât namaz kılardı; rüzgâr bir sümbül gibi onu hareket ettirirdi.
İmam'ın beş yüz hurma ağacı vardı; her birinin kenarında iki rekât namaz kılardı. Namaza durduğunda rengi değişirdi. Namazda duruşu büyük bir padişahın önünde duran zelil bir kulun duruşu gibiydi.
Azaları Allah korkusundan titriyordu; namaz kıldığında namazla vedalaşan ve artık ondan sonra hiçbir zaman namaz kılmayacak olan bir kimse gibi namaz kılardı.
Bir gün namaz kıldığında ridâsı bir omzundan düştü, namazı bitirene kadar onu düzeltmedi. Ashabından birisi bunun sebebini sorduğunda şöyle buyurdu:
"Yazıklar olsun sana! Kimin karşısında durduğumu biliyor musun? Kulun namazı, kalbiyle Allah'a yöneldiği miktarca kabul olur ancak."
Derken o adam, "Biz helak olduk" dedi.
İmam buyurdular ki: "Hayır öyle değildir. Allah-u Azze ve Celle, nafile namazlarınızla onu tamamlıyor."
Allah'a and olsun ki, İmam Seccad (a.s.) çok namaz kıldığından dolayı her yıl yedi kez alnındaki nasırları dökülüyordu."
Râviler namaz esnasındaki hali ile ilgili olarak şöyle rivayet etmişlerdir:
"Namaza kalkmak istediği zaman rengi değişirdi. Azaları Allah korkusundan titrerdi. Zelil bir kölenin heybetli bir kralın huzurunda duruşu gibi dururdu namazda. Bundan sonra bir daha namaz kılamayacağını düşünen birinin kıldığı son veda namazı gibi namaz kılardı."
"Oğullarından biri, ibadetten son derece bitkin kaldığı bir anda kendisine şöyle demişti:
"Babacığım! Bu alışkanlık -namazı kastederek- ne zamana kadar böyle sürecek?"
İmam (a.s.) cevaben şöyle buyurdular: Rabbimin katına varıncaya kadar."
İmam, nafile namazların da kazasını edâ ederdi
"İmam Zeynelâbidin (a.s.), gecenin müstehab (nafile) namazlarından biri fevt olduğunda, gündüz onu kaza ederdi. Günün müstehab namazlarından biri fevt olduğunda, o günün yarını veya gelecek Cuma günü veyahut sonraki ay onu kaza ederdi.
Eğer fevt olmuş müstehab namazlar çoğalmışsa, yılın bütün müstehab namazlarının kâmil olması için Şaban ayında kaza ederdi."
Secdeleri
İmam Ali b. Hüseyin (a.s.)'ın en önemli lakaplarından biri Seccad'dır. Çok secde eden bir kişi olduğu için bu lakaba layık görülmüştür. İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki:
"Babam İmam Zeynelâbidin (a.s.), Allah'ın bir nimetini andığında şükrederdi; Allah'ın Kitabı'ndan secdeli olan bir ayet okuduğunda secde ederdi; Allah-u Teala, bir kötülüğü (tehlikeyi) veya bir hileyi ondan uzaklaştırdığında secde ederdi.
Farz namazı kıldıktan sonra secde ederdi; iki kişinin arasını uzlaştırmaya muvaffak olduğunda secde ederdi; onun bütün secde azalarında secde izi vardı; işte bundan dolayı "Seccad" (çok secde eden) diye adlandırıldı."
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "Babamın alnında şişkinlik eseri vardı (çok secde ettiğinden dolayı nasır bağlamıştı) her yıl iki defa onu kesiyordu. Bundan dolayı "Ze's-Sefenat" (Nasır Sahibi) diye lakap almıştı."
Râvi der ki: "İmam Seccad (a.s.)'ın her sene nasırları düşerdi. Düşen bu nasırları bir keseye koyardı. Vefat ettiği zaman bu nasırlar da onunla birlikte defnedildi."
"İmam bir gün çöle gitti. Azatlı kölelerinden biri de arkasından onu takip etti. İmam (a.s.)'ın sert bir taşın üzerinde secde ettiğini gördü. Bin kere şöyle dediğini saydı:
"Lailaheillallah hakkan hakka. Lailaheillallah taabbuden ve rikka. Lailaheillallah imanen ve sıdkan." (Allah'tan başka ilah yoktur, bu haktır, haktır. Allah'tan başka ilah yoktur, bu kulluğumuzun ve köleliğimizin bir ifadesidir. Allah'tan başka ilah yoktur, bu imanımızın ve tasdikimizin göstergesidir)"
İmam Seccad (a.s.), üzerinden terler akmadıkça başını secdeden kaldırmazdı.
Gece namazından sonra okuduğu duası
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın gece ibadeti hakkında şu söylenir: "Hizmetçisi, geceleyin onun yatağını hiç sermedim, demiştir."
Sahife-i Seccadiye'de yer alan dualarından biri de, gece namazlarından sonra Allah'a uzun uzun yaptığı yalvarışıdır:
"Allah'ım! Ey hükümranlığı ebedi ve sürekli olan; ey ordusuz ve yardımcısız güçlü ve kudretli olan sultan; ey günlerin, ayların, yılların ve asırların geçmesine rağmen izzeti bâki olan!
Saltanatın o kadar güçlü ki, ne ilki vardır, ne de sonu. Hükümranlığın o kadar yüce ki, kimse onun sonuna ulaşamaz ve niteleyenler onun en aşağı mertebesini bile niteleyemezler.
Sıfatlar sende kaybolmuştur, nitelikler yüceliğine dayanamayıp dağılmıştır; çok ince düşünen akıllar dahi büyüklüğünün karşısında hayran kalmıştır.
(...) Allah'ım! Şu fenâ evinde, denklerimin huzurunda, affınla kötülüklerimi örttüğün, lutfunla beni rüsvâ etmediğin gibi, bekâ evinde de mukarreb melekler, mükerrem resuller, şehitler, şahitler ve sâlihlerden oluşan tanıkların durdukları yerlerde, kötülüklerimi gizlemeye çalıştığım komşuların, gizlide yaptıklarımı bilmelerin¬den şiddetle kaçındığım akrabalarımın huzurunda beni rüsvâ etme.
Tanrım, onların kötülüklerimi örteceğine güvenmedim fakat senin bağışlayacağına güvendim. Çünkü güvenilmeye en layık olan, kendisinden bir şey istenilenlerin en eli açık olanı, merhameti umulanların en şefkatlisi Sensin. O halde, bana merhamet eyle.
(.) Allah'ım! Sana isyan edene karşı katılığının göstergesi olan ve hoşnutluğundan yüz çevireni kendisiyle tehdit ettiğin, aydınlığı karanlık, kolayı acıklı ve uzağı yakın olan ateşten Sana sığınırım.
(Allah'ım) bir kısmı bir kısmını yutan, bir kısmı bir kısmına saldıran ateşten; kemikleri çürüten, ehline kaynar su içiren, kendisine yalvarana acımayan, kendisinden şefkat dileyene merhamet etmeyen, kendisine boyun eğip teslim olana azabını hafifletmeye gücü yetmeyen, oturanlarını sahip olduğu acıklı ve şiddetli azabının en yakıcısıyla karşılayan ateşten Sana sığınırım.
(.) Allah'ım! Muhammed (s.a.v.) ve âline salat eyle ve bol rahmetinle beni ondan koru; güzel affınla sürçmelerimi bağışla ve beni hor kılma; ey güven verenlerin en iyisi." (Prof. Dr Haydar baş İmam Zeynelâbidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.