İmam Muhammed Bakır
Her imamın üstün bir vasfını ifade eden, öne çıkan bir yönü vardır ki, bu vasfı ile anılır
08.09.2023 20:39:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Muhammed Bâkır (a.s.) nasp edilmiş imamların beşincisidir.
Her imamın üstün bir vasfını ifade eden, öne çıkan bir yönü vardır ki, bu vasfı ile anılır. İmam Ali (a.s.), Aliyyü'l-Murtezâ'dır; İmam Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) şehittir; İmam Zeynelâbidin (a.s.), Seccad'dır; İmam Câfer (a.s.), Sâdık'tır ve İmam Muhammed b. Ali de, Bâkır'dır (a.s.).
Bâkır, kitabın içinde izahını geniş şekilde bulacağınız gibi, ceddi Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından kendisine konulmuş bir lakaptır. "İlmi yaran" demektir.
İmamların vasıfları sıralanırken, bir imamın ilmi, diğer imamdan aldığına değinilir. Her imam aslında aynı ilme sahiptir.
Ancak, İmam Muhammed Bâkır (a.s.) dönemine kadar gizli olarak ve sınırlı kişilerle paylaşılan bu ilim, onun döneminde büyük Ehl-i Beyt mektepleri ile binlerce insana ulaştırılmıştır. "İlmi yarmak" bu mânâdadır.
Sünni ve Ehl-i Beyt kaynakları hemfikirdir ki, Ehl-i Beyt imamlarının hiçbirisi bir öğretmenden ilim görerek sahip olduğu ilme vâkıf olmamışlardır.
Hurman, Ebu Câfer'den (a.s.) (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"İmam'a, halkın arasında, Ümmü Seleme'ye mühürlü bir mektubun verildiğine ilişkin bir takım söylentilerin dolaştığını ve bunların doğru olup olmadığını sordum.
Buyurdu ki: 'Resûlullah (s.a.v.) vefat edince ilmi, silahı ve orada bulunan eşyaları Ali'ye (a.s.) miras kaldı. Bunlar daha sonra Hasan'a (a.s.) geçtiler. Onun ardından da Hüseyin'e geçtiler. Ele geçirileceğimizden korktuğumuz zaman, bu emanetleri Ümmü Seleme'ye emanet bıraktık. Bundan sonra bunları Ali b. Hüseyin (a.s.) (Zeynelâbidin) geri aldı.'
Dedim ki: 'Evet, daha sonra babana, sonra da sana mı geçti?'
İmam, 'Evet' diye buyurdu."
Yani, on iki imamın tamamı Resûlullah'tan (s.a.v.) İmam Ali'ye (a.s.) miras kalan emanetlerin ilmine sahiptir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), sağlığında, Kendisinden hadis yazım işini sadece İmam Ali'ye (a.s.) has kılmıştır. O'nun rıhletinden sonra İmam Ali (a.s.), "Hz. Ali'nin Kur'an'ı" olarak ifade edilen, Peygamber zamanındaki haliyle Kur'an sayfalarını tekrar yazmıştır.
Yine, İmam Ali'nin (a.s.) yazdığı "Câmiâ", "Cifir" ve "Hz. Fâtıma'nın Mushafı" -ki bu Mushaf, Allah'ın, Hz. Fâtıma'ya (a.s.) gönderdiği bir melek tarafından gelecek ile ilgi haberleri aktarması sonucu oluşmuştu- Ehl-i Beyt'in ilim kaynaklarıdır.
Her imam aynı ilmi aktarmış ancak içinde bulundukları şartlara göre bunu aktarmaları sınırlı bir şekilde olmuştur.
Emevi zulmünün ve dindeki sapmaların had safhaya ulaştığı, İslam dışı akımların ortaya çıktığı İmam Muhammed döneminde, sâlih bir cemaatin oluşturulması, Kur'an'ın ve İslamî ölçülerin muhafazası işte bu Ehl-i Beyt kaynakları ile sağlanmıştır.
Her imam birbirinden değerlidir. Ancak, İmam Muhammed Bâkır (a.s.), Resûlullah'ın (s.a.v.) selamına muhatap olmuş ve O'nun mirasını geniş kitlelere ulaştırmayı başardığı için ayrı bir yere sahiptir.
Ehl-i Beyt kaynakları O'ndan ve oğlu İmam Câfer'den (a.s.) gelen hadislerle şekillenmektedir. Pek çok Sünni âlim döneminde ondan ders almış, ilminden istifade etmiştir.
Biz de eserimizde konu başlıkları içinde hadislerine geniş bir şekilde yer verdik. Ayrıca eserin son bölümlerinde yine hadis külliyatından örnekler aktardık. Prof. Dr. Haydar Baş Trabzon / Aralık, 2011
Her imamın üstün bir vasfını ifade eden, öne çıkan bir yönü vardır ki, bu vasfı ile anılır. İmam Ali (a.s.), Aliyyü'l-Murtezâ'dır; İmam Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) şehittir; İmam Zeynelâbidin (a.s.), Seccad'dır; İmam Câfer (a.s.), Sâdık'tır ve İmam Muhammed b. Ali de, Bâkır'dır (a.s.).
Bâkır, kitabın içinde izahını geniş şekilde bulacağınız gibi, ceddi Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından kendisine konulmuş bir lakaptır. "İlmi yaran" demektir.
İmamların vasıfları sıralanırken, bir imamın ilmi, diğer imamdan aldığına değinilir. Her imam aslında aynı ilme sahiptir.
Ancak, İmam Muhammed Bâkır (a.s.) dönemine kadar gizli olarak ve sınırlı kişilerle paylaşılan bu ilim, onun döneminde büyük Ehl-i Beyt mektepleri ile binlerce insana ulaştırılmıştır. "İlmi yarmak" bu mânâdadır.
Sünni ve Ehl-i Beyt kaynakları hemfikirdir ki, Ehl-i Beyt imamlarının hiçbirisi bir öğretmenden ilim görerek sahip olduğu ilme vâkıf olmamışlardır.
Hurman, Ebu Câfer'den (a.s.) (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"İmam'a, halkın arasında, Ümmü Seleme'ye mühürlü bir mektubun verildiğine ilişkin bir takım söylentilerin dolaştığını ve bunların doğru olup olmadığını sordum.
Buyurdu ki: 'Resûlullah (s.a.v.) vefat edince ilmi, silahı ve orada bulunan eşyaları Ali'ye (a.s.) miras kaldı. Bunlar daha sonra Hasan'a (a.s.) geçtiler. Onun ardından da Hüseyin'e geçtiler. Ele geçirileceğimizden korktuğumuz zaman, bu emanetleri Ümmü Seleme'ye emanet bıraktık. Bundan sonra bunları Ali b. Hüseyin (a.s.) (Zeynelâbidin) geri aldı.'
Dedim ki: 'Evet, daha sonra babana, sonra da sana mı geçti?'
İmam, 'Evet' diye buyurdu."
Yani, on iki imamın tamamı Resûlullah'tan (s.a.v.) İmam Ali'ye (a.s.) miras kalan emanetlerin ilmine sahiptir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), sağlığında, Kendisinden hadis yazım işini sadece İmam Ali'ye (a.s.) has kılmıştır. O'nun rıhletinden sonra İmam Ali (a.s.), "Hz. Ali'nin Kur'an'ı" olarak ifade edilen, Peygamber zamanındaki haliyle Kur'an sayfalarını tekrar yazmıştır.
Yine, İmam Ali'nin (a.s.) yazdığı "Câmiâ", "Cifir" ve "Hz. Fâtıma'nın Mushafı" -ki bu Mushaf, Allah'ın, Hz. Fâtıma'ya (a.s.) gönderdiği bir melek tarafından gelecek ile ilgi haberleri aktarması sonucu oluşmuştu- Ehl-i Beyt'in ilim kaynaklarıdır.
Her imam aynı ilmi aktarmış ancak içinde bulundukları şartlara göre bunu aktarmaları sınırlı bir şekilde olmuştur.
Emevi zulmünün ve dindeki sapmaların had safhaya ulaştığı, İslam dışı akımların ortaya çıktığı İmam Muhammed döneminde, sâlih bir cemaatin oluşturulması, Kur'an'ın ve İslamî ölçülerin muhafazası işte bu Ehl-i Beyt kaynakları ile sağlanmıştır.
Her imam birbirinden değerlidir. Ancak, İmam Muhammed Bâkır (a.s.), Resûlullah'ın (s.a.v.) selamına muhatap olmuş ve O'nun mirasını geniş kitlelere ulaştırmayı başardığı için ayrı bir yere sahiptir.
Ehl-i Beyt kaynakları O'ndan ve oğlu İmam Câfer'den (a.s.) gelen hadislerle şekillenmektedir. Pek çok Sünni âlim döneminde ondan ders almış, ilminden istifade etmiştir.
Biz de eserimizde konu başlıkları içinde hadislerine geniş bir şekilde yer verdik. Ayrıca eserin son bölümlerinde yine hadis külliyatından örnekler aktardık. Prof. Dr. Haydar Baş Trabzon / Aralık, 2011
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.