İmam Kazım’ın şehâdetinin ardından komplolar devam etti
Mûsâ b. Ca’fer (aleyhisselâm) Hicrî yüz seksen üç tarihinde elli dört yaşındayken vefat etti. İmam Ca’fer’den (aleyhisselâm) sonra otuz beş sene yaşadı. Mûsâ b. Ca’fer, Receb ayının 25’inde Hakka yürümüştür
05.01.2024 19:06:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Ebû Bâsir şöyle rivâyet etmiştir: "Mûsâ b. Ca'fer (aleyhisselâm) Hicrî yüz seksen üç tarihinde elli dört yaşındayken vefat etti.
İmam Ca'fer'den (aleyhisselâm) sonra otuz beş sene yaşadı. Mûsâ b. Ca'fer, Receb ayının 25'inde Hakka yürümüştür.
İmam Mûsâ b. Ca'fer, Sindi b. Şahek'in zindanında iken yerine geçecek kişinin oğlu Rızâ olduğunu hem yazmış, hem de şahitlerle sözlü olarak belirtmişti.
Bunun yanında oğlu Rızâ'ya da yine şahitler huzurunda ümmeti emanet ederek, vazifesini ona devretmişti.
İmam'ın şehâdetinin duyulması ile ortaya çıkacak karışıklıktan çekinen Hârun Reşid onu çok gizli bir şekilde öldürtmüştü.
İmam Kâzım'ın ölüm şekli konusunda çeşitli rivâyetlerden bahsedilir:
1- İmam Rızâ'dan nakledilen hadiste, İmam Kâzım (a.s.) zehirlenerek şehit edilmiştir.
2- İmam Kâzım (a.s.) bir halının içine öyle sıkı bir şekilde sarıldı ki, nefessiz kalarak boğuldu.
3- Hârun Reşid'in, eritilen demiri İmam'ın boğazından akıttığı söylenir.
Hangi yolla olursa olsun İmam Mûsâ b. Ca'fer şehit edilmiştir. İmam'ın şehâdet şerbetini içmesinin ardından bir kurul toplandı.
Aralarında Heysem b. Adiy'in de olduğu bu kurul, İmam'ın doğal bir şekilde öldüğüne şahitlik edecekti.
Bu hâl, İmam Kâzım'a (a.s.) ait şu nasihati akla getirmektedir: "Fakihler kendilerini dünyaya satmadıkları sürece peygamberlerin emanetçileridir."
Yanındakiler, "Kendilerini dünyaya nasıl satarlar?" diye sorduğunda, İmam, "Hâkimlere itaat etmekle satarlar. Bunu yaptıklarında, dininizi korumak için onlardan sakının" buyurmuştu.
İşte dinini satanlar, onun doğal yollarla öldüğüne şahitlik edeceklerdi.
"Amr b. Vakid anlatıyor: Sindi b. Şahek beni gecenin bir vaktinde yanına çağırdı. O sırada Bağdat'taydım. Bana bir kötülük yapmasından korktum. Aileme ihtiyaç duyulabilecek şeyleri vasiyet ettim ve 'inna lillahi ve inna ileyhi raciun/Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz' diyerek atıma bindim.
Şahek'in evine geldim. Benim geldiğimi görünce, 'Ey Ebû Hafs! Belki de seni korkuttuk, endişelendirdik' dedi.
'Evet' dedim.
'Seni hayır için çağırdım' dedi.
Dedim ki: 'O hâlde evime bir adam gönder de bir sorun olmadığını onlara bildirsin.'
'Tamam' dedi. Sonra, 'Ey Ebû Hafs! Seni niçin çağırdığı mı biliyor musun?" dedi.
'Hayır' dedim.
'Mûsâ b. Ca'fer'i tanıyor musun?'
'Evet, Allah'a yemin ediyorum ki, onu tanıyorum. Onunla be-nim aramda uzun bir zamandan beri dostluk vardır.'
Dedi ki: 'Bağdat'ta onu tanıyan ve sözlerini kabul eden kimseler vardır.' Onların bazılarının isimlerini söyledim. Onları da çağırttı.
'Mûsâ b. Ca'fer'i bilir misiniz?'
Onlara da başkalarının isimlerini sorarak, İmam Kâzım'ı tanıyan elli kişiye yakın insanı topladılar.
Sonra kalktık, namaz kıldık. Katibi bir tomar kağıt çıkardı. İsimlerimizi, evlerimizi, işlerimizi ve konakladığımız mekânları yazdı.
Sonra Sindi oraya geldi. Çıktıktan sonra elini omzuma vurdu ve şöyle dedi: 'Kalk ey Ebû Hafs!'
Ayağa kalktım. Arkadaşlarımız da kalkarak bir odaya girdik. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Hafs! Mûsâ b. Ca'fer'in yüzündeki örtüyü kaldır.'
Örtüyü kaldırdığımda vefat ettiğini gördüm. Ağladım ve dedim ki: 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.'
Sonra topluluğa seslendi: 'Ona bakın.' Birer birer yüzüne baktık.
'Bu kişinin Mûsâ b. Ca'fer olduğuna hepiniz şahitlik eder misiniz?'
'Evet, ederiz' dedik.
Ardından şöyle dedi: 'Ey hizmetçi, avret yerlerinin üzerine bir peştamal koy ve vücudunu aç.'
'Vücudunda yadırgadığınız, normal olmayan bir iz görüyor musunuz?'
'Hayır' dedik.
Herkes şahitliğini yaparak dağıldı."
Daha sonra cenazesi, Bağdat köprüsünün yanına kondu. Herkese gösterildi. Bundan maksat, İmam'ın gelecek olan Mehdî olduğuna inananlara onun gayb âlemine çekilmediğini, öldüğünü ispatlamaktı.
Sindi b. Şahek, cenazenin başında hakaret dolu sözlerle, İmam Mûsâ b. Ca'fer'in öldüğünü ilan ettiriyordu.
İmam'ın sevenlerinin ayaklanması ân meselesiydi.
Bu durumun önüne geçmek isteyen halifenin amcası Süleyman, cenazeyi yanına aldırttı. Ve "Temiz oğlu temiz Mûsâ b. Ca'fer'in cenazesine katılmak isteyenler hemen gelsinler" şeklinde duyuru yaptırdı.
Mübarek naaşı yıkandı ve kefenledi. Ancak bu sırada yaşananlarla ilgili olarak, İmam Kâzım'ın ölüm ânında yanında olan Müseyyeb farklı şeyler anlatmaktadır:
"Allah'a yemin ederim ki, onları gördüm. İmam'ı yıkadıklarını sanıyorlardı ama elleri ona değmiyordu. Onu kefenlediklerini sanıyorlardı ama ben onların hiçbir şey yapmadıklarını görüyordum.
İmam vefat ederken yanında gördüğüm şahsı -İmam Rızâ'yı- gördüm. Onlara yardım ediyordu. Ama kimse, onun kimliğini bilmiyordu.
İşini bitirdikten sonra bana dönerek, 'Ey Müseyyeb! İstediğin şeyden kuşkulan ama benim, senin İmam'ın, mevlân olduğumdan, babamdan sonra Allah'ın senin için tayin ettiği hüccet olduğumdan kuşkulanma.
Ey Müseyyeb! Benim durumum doğru sözlü Yûsuf Peygamberin (a.s.), onların durumu ise, yanına girip de onu tanımayan ama onun tarafından tanınan kardeşlerinin durumu gibidir' buyurdu."
Bağdat sokaklarını dolduran kalabalık arasında defin işlemi gerçekleştirildi. Süleyman b. Ca'fer mübarek İmam'ı kabre indirmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
İmam Ca'fer'den (aleyhisselâm) sonra otuz beş sene yaşadı. Mûsâ b. Ca'fer, Receb ayının 25'inde Hakka yürümüştür.
İmam Mûsâ b. Ca'fer, Sindi b. Şahek'in zindanında iken yerine geçecek kişinin oğlu Rızâ olduğunu hem yazmış, hem de şahitlerle sözlü olarak belirtmişti.
Bunun yanında oğlu Rızâ'ya da yine şahitler huzurunda ümmeti emanet ederek, vazifesini ona devretmişti.
İmam'ın şehâdetinin duyulması ile ortaya çıkacak karışıklıktan çekinen Hârun Reşid onu çok gizli bir şekilde öldürtmüştü.
İmam Kâzım'ın ölüm şekli konusunda çeşitli rivâyetlerden bahsedilir:
1- İmam Rızâ'dan nakledilen hadiste, İmam Kâzım (a.s.) zehirlenerek şehit edilmiştir.
2- İmam Kâzım (a.s.) bir halının içine öyle sıkı bir şekilde sarıldı ki, nefessiz kalarak boğuldu.
3- Hârun Reşid'in, eritilen demiri İmam'ın boğazından akıttığı söylenir.
Hangi yolla olursa olsun İmam Mûsâ b. Ca'fer şehit edilmiştir. İmam'ın şehâdet şerbetini içmesinin ardından bir kurul toplandı.
Aralarında Heysem b. Adiy'in de olduğu bu kurul, İmam'ın doğal bir şekilde öldüğüne şahitlik edecekti.
Bu hâl, İmam Kâzım'a (a.s.) ait şu nasihati akla getirmektedir: "Fakihler kendilerini dünyaya satmadıkları sürece peygamberlerin emanetçileridir."
Yanındakiler, "Kendilerini dünyaya nasıl satarlar?" diye sorduğunda, İmam, "Hâkimlere itaat etmekle satarlar. Bunu yaptıklarında, dininizi korumak için onlardan sakının" buyurmuştu.
İşte dinini satanlar, onun doğal yollarla öldüğüne şahitlik edeceklerdi.
"Amr b. Vakid anlatıyor: Sindi b. Şahek beni gecenin bir vaktinde yanına çağırdı. O sırada Bağdat'taydım. Bana bir kötülük yapmasından korktum. Aileme ihtiyaç duyulabilecek şeyleri vasiyet ettim ve 'inna lillahi ve inna ileyhi raciun/Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz' diyerek atıma bindim.
Şahek'in evine geldim. Benim geldiğimi görünce, 'Ey Ebû Hafs! Belki de seni korkuttuk, endişelendirdik' dedi.
'Evet' dedim.
'Seni hayır için çağırdım' dedi.
Dedim ki: 'O hâlde evime bir adam gönder de bir sorun olmadığını onlara bildirsin.'
'Tamam' dedi. Sonra, 'Ey Ebû Hafs! Seni niçin çağırdığı mı biliyor musun?" dedi.
'Hayır' dedim.
'Mûsâ b. Ca'fer'i tanıyor musun?'
'Evet, Allah'a yemin ediyorum ki, onu tanıyorum. Onunla be-nim aramda uzun bir zamandan beri dostluk vardır.'
Dedi ki: 'Bağdat'ta onu tanıyan ve sözlerini kabul eden kimseler vardır.' Onların bazılarının isimlerini söyledim. Onları da çağırttı.
'Mûsâ b. Ca'fer'i bilir misiniz?'
Onlara da başkalarının isimlerini sorarak, İmam Kâzım'ı tanıyan elli kişiye yakın insanı topladılar.
Sonra kalktık, namaz kıldık. Katibi bir tomar kağıt çıkardı. İsimlerimizi, evlerimizi, işlerimizi ve konakladığımız mekânları yazdı.
Sonra Sindi oraya geldi. Çıktıktan sonra elini omzuma vurdu ve şöyle dedi: 'Kalk ey Ebû Hafs!'
Ayağa kalktım. Arkadaşlarımız da kalkarak bir odaya girdik. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Hafs! Mûsâ b. Ca'fer'in yüzündeki örtüyü kaldır.'
Örtüyü kaldırdığımda vefat ettiğini gördüm. Ağladım ve dedim ki: 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.'
Sonra topluluğa seslendi: 'Ona bakın.' Birer birer yüzüne baktık.
'Bu kişinin Mûsâ b. Ca'fer olduğuna hepiniz şahitlik eder misiniz?'
'Evet, ederiz' dedik.
Ardından şöyle dedi: 'Ey hizmetçi, avret yerlerinin üzerine bir peştamal koy ve vücudunu aç.'
'Vücudunda yadırgadığınız, normal olmayan bir iz görüyor musunuz?'
'Hayır' dedik.
Herkes şahitliğini yaparak dağıldı."
Daha sonra cenazesi, Bağdat köprüsünün yanına kondu. Herkese gösterildi. Bundan maksat, İmam'ın gelecek olan Mehdî olduğuna inananlara onun gayb âlemine çekilmediğini, öldüğünü ispatlamaktı.
Sindi b. Şahek, cenazenin başında hakaret dolu sözlerle, İmam Mûsâ b. Ca'fer'in öldüğünü ilan ettiriyordu.
İmam'ın sevenlerinin ayaklanması ân meselesiydi.
Bu durumun önüne geçmek isteyen halifenin amcası Süleyman, cenazeyi yanına aldırttı. Ve "Temiz oğlu temiz Mûsâ b. Ca'fer'in cenazesine katılmak isteyenler hemen gelsinler" şeklinde duyuru yaptırdı.
Mübarek naaşı yıkandı ve kefenledi. Ancak bu sırada yaşananlarla ilgili olarak, İmam Kâzım'ın ölüm ânında yanında olan Müseyyeb farklı şeyler anlatmaktadır:
"Allah'a yemin ederim ki, onları gördüm. İmam'ı yıkadıklarını sanıyorlardı ama elleri ona değmiyordu. Onu kefenlediklerini sanıyorlardı ama ben onların hiçbir şey yapmadıklarını görüyordum.
İmam vefat ederken yanında gördüğüm şahsı -İmam Rızâ'yı- gördüm. Onlara yardım ediyordu. Ama kimse, onun kimliğini bilmiyordu.
İşini bitirdikten sonra bana dönerek, 'Ey Müseyyeb! İstediğin şeyden kuşkulan ama benim, senin İmam'ın, mevlân olduğumdan, babamdan sonra Allah'ın senin için tayin ettiği hüccet olduğumdan kuşkulanma.
Ey Müseyyeb! Benim durumum doğru sözlü Yûsuf Peygamberin (a.s.), onların durumu ise, yanına girip de onu tanımayan ama onun tarafından tanınan kardeşlerinin durumu gibidir' buyurdu."
Bağdat sokaklarını dolduran kalabalık arasında defin işlemi gerçekleştirildi. Süleyman b. Ca'fer mübarek İmam'ı kabre indirmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.