İmam Kazım, Abbasî âlimlerini ilmi ile etkilemiştir
Hilafetin asıl sahibi olan Ehl-i Beyt soyundan alınan halifelik makamı, maalesef ilmi de nakledememiştir
28.12.2023 08:23:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak
Hilafetin asıl sahibi olan Ehl-i Beyt soyundan alınan halifelik makamı, maalesef ilmi de nakledememiştir. Yani İmamların birbirinden aldığı mânevî ilim deryası, yine onların eli ve dili ile devam etmiştir.
Hilafet makamında oturanlar ise, ne kadar çaba sarf etse de bu ilim karşısında yenilmeye mahkûm olmuşlardır.
"Bir toplantı esnasında Halife Mehdî, İmam Mûsâ b. Ca'fer'den içkinin haramlığı konusunda delil getirmesini istemiştir.
'İçki Allah'ın Kitabı'nda haram kılınmış mıdır? Çünkü insanlar böyle bir hüküm olduğunu söylüyorlar; lakin bir Kur'an'dan bir delil getirecek bilgileri ise yoktur' dedi.
İmam şöyle buyurdu: 'Bilakis, içki Allah'ın Kitabı'nda haram kılınmıştır.'
Mehdî, 'Kur'an'ın neresinde içkinin haram olduğuna dâir bir hüküm vardır?' diye sordu.
İmam şu karşılığı verdi: "Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Rabb'im ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınır aşmayı... haram kılmıştır.'
Bu âyette sözü elden günahtan maksadın bizzat içki olduğunun delili de şu âyettir:
'Sana şarap ve kumar hakkında soru sordular. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır.'
Şu hâlde, Allah'ın Kitabı'nda içki ve kumar günah olarak isimlendirilmiştir.
Yüce Allah'ın buyurduğu gibi günahları faydalarından çoktur."
Halife Mehdî, Ali b. Yaktin'e döndü ve 'Allah'a yemin ederim ki, bu ancak bir Hâşimî'nin verebileceği bir fetvadır' dedi."
Abbâsî halifeleri tarafından ilmi sebebiyle büyük makamlara getirilen Ebû Yûsuf, İmam Kâzım (a.s.) halifenin yanında olduğu bir sırada, İmam'a soru sormak için izin istedi.
Halifeye, "Soracağım konular hakkında onun bilgisi olduğunu sanmıyorum" demişti.
Ebû Yûsuf, halifeden izin alınca, İmam Mûsâ b. Ca'fer'e (a.s.), "Sana bir soru sorabilir miyim?" dedi. İmam, "Evet" diye buyurdu.
Dedi ki: "İhramlının gölgelenmesine ne dersin?"
İmam, "Câiz değildir" dedi.
Ebû Yûsuf, "Peki, yerde bir çadır kursa ve oraya girse, olur mu?" dedi.
İmam, "Evet" dedi.
Ebû Yûsuf, "Bu ikisi arasında ne fark var?" diye sordu.
Ebû'l-Hasan (a.s.) şu karşılığı verdi: "Sence hayızlı kadın namazı kaza eder mi?"
Ebû Yûsuf, "Hayır" dedi.
İmam: "Orucu kaza eder mi?"
Ebû Yûsuf, "Evet" dedi.
İmam, "Niçin?" diye buyurdu.
Ebû Yûsuf, "Çünkü hüküm böyle nâzil olmuştur" dedi.
İmam Kâzım (a.s.) şu karşılığı verdi: "Bu konudaki hüküm de böyle inmiştir."
İmam'ın cevabından sonra Halife Mehdî, Ebû Yûsuf'a, "Bir şey yapamadığını görüyorum" dediğinde, Ebû Yûsuf, "Vurduğu taş baş yaran cinstendi" diyerek şaşkınlığını ve hayranlığını ifade etti.
Yine İmam Kâzım'ın Kâbe'nin ve Ravza'nın genişlemesi ile ilgili bir meselede verdiği cevap da Halife Mehdî'yi etkilemiştir:
"Hicrî 161 senesinde, Halife Mehdî, Mescid-i Haram'ın ve Mescid-i Nebevî'nin genişletilmesini emretti.
Her iki mescidin yakınındaki evlerde oturanlardan evlerinin yıkımı için izin vermeyenler oldu. Bunun üzerine görüşü alınan fakihler, kişilerin evlerini satmaya zorlanamayacağını fetva verdiler.
Vezir Ali b. Yaktin ise, "İmam Kâzım'dan da görüş alalım" diyerek İmam'ın görüşüne başvurdu.
Hz. İmam Kâzım besmele ile başladığı cevabında şöyle buyurdu:
"Eğer Kâbe insanlara konuk olmuşsa, insanların oradaki binalardaki hakkı öncelik taşır. Şâyet insanlar, Kâbe'nin çevresine yerleşip konuk olmuşlarsa, o takdirde Kâbe, çevresi konusunda daha fazla öncelik taşır."
Halife Mehdî, bu cevabı dikkate alarak, her iki mescidin çevresindeki evlerin yıkılıp genişletilmesini emretmiştir.
Halife Mehdî bir seferinde hac maksadı ile yola çıktığında, Kas- ru'l-İbadi'ye gelince, bir kuyu açılmasını emretti.
Kazı işlemleri devam ederken, kuyudan bir rüzgâr esmeye başladı. Su için sarkıtılan kovalar suya düştü ve su çıkarmaya çalışanlar canlarından korktukları için çalışmaya son verdiler.
Vezir Ali b. Yaktin iki işçiye fazla para vererek kazıya devam ettirdi. Adamlar kuyuya indiklerinde bir süre sesleri çıkmadı. Sonra korkmuş bir hâlde dışarı çıktılar. Yüzlerinin rengi kaçmıştı.
Neler olduğunu sorduklarında işçiler, "Orada birtakım harabeler, eşyalar, adamlar ve kadınlar gördük. Ne zaman bir şeye el uzatsak, hemen toz olup kayboluyorlardı" dediler.
Bunun üzerine Mûsâ b. Ca'fer (a.s.), "Bunlar Ahkâf halkıdır. Yüce Allah onlara gazab etti; onları ve mallarını yerin dibine batırdı" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Hilafet makamında oturanlar ise, ne kadar çaba sarf etse de bu ilim karşısında yenilmeye mahkûm olmuşlardır.
"Bir toplantı esnasında Halife Mehdî, İmam Mûsâ b. Ca'fer'den içkinin haramlığı konusunda delil getirmesini istemiştir.
'İçki Allah'ın Kitabı'nda haram kılınmış mıdır? Çünkü insanlar böyle bir hüküm olduğunu söylüyorlar; lakin bir Kur'an'dan bir delil getirecek bilgileri ise yoktur' dedi.
İmam şöyle buyurdu: 'Bilakis, içki Allah'ın Kitabı'nda haram kılınmıştır.'
Mehdî, 'Kur'an'ın neresinde içkinin haram olduğuna dâir bir hüküm vardır?' diye sordu.
İmam şu karşılığı verdi: "Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Rabb'im ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınır aşmayı... haram kılmıştır.'
Bu âyette sözü elden günahtan maksadın bizzat içki olduğunun delili de şu âyettir:
'Sana şarap ve kumar hakkında soru sordular. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır.'
Şu hâlde, Allah'ın Kitabı'nda içki ve kumar günah olarak isimlendirilmiştir.
Yüce Allah'ın buyurduğu gibi günahları faydalarından çoktur."
Halife Mehdî, Ali b. Yaktin'e döndü ve 'Allah'a yemin ederim ki, bu ancak bir Hâşimî'nin verebileceği bir fetvadır' dedi."
Abbâsî halifeleri tarafından ilmi sebebiyle büyük makamlara getirilen Ebû Yûsuf, İmam Kâzım (a.s.) halifenin yanında olduğu bir sırada, İmam'a soru sormak için izin istedi.
Halifeye, "Soracağım konular hakkında onun bilgisi olduğunu sanmıyorum" demişti.
Ebû Yûsuf, halifeden izin alınca, İmam Mûsâ b. Ca'fer'e (a.s.), "Sana bir soru sorabilir miyim?" dedi. İmam, "Evet" diye buyurdu.
Dedi ki: "İhramlının gölgelenmesine ne dersin?"
İmam, "Câiz değildir" dedi.
Ebû Yûsuf, "Peki, yerde bir çadır kursa ve oraya girse, olur mu?" dedi.
İmam, "Evet" dedi.
Ebû Yûsuf, "Bu ikisi arasında ne fark var?" diye sordu.
Ebû'l-Hasan (a.s.) şu karşılığı verdi: "Sence hayızlı kadın namazı kaza eder mi?"
Ebû Yûsuf, "Hayır" dedi.
İmam: "Orucu kaza eder mi?"
Ebû Yûsuf, "Evet" dedi.
İmam, "Niçin?" diye buyurdu.
Ebû Yûsuf, "Çünkü hüküm böyle nâzil olmuştur" dedi.
İmam Kâzım (a.s.) şu karşılığı verdi: "Bu konudaki hüküm de böyle inmiştir."
İmam'ın cevabından sonra Halife Mehdî, Ebû Yûsuf'a, "Bir şey yapamadığını görüyorum" dediğinde, Ebû Yûsuf, "Vurduğu taş baş yaran cinstendi" diyerek şaşkınlığını ve hayranlığını ifade etti.
Yine İmam Kâzım'ın Kâbe'nin ve Ravza'nın genişlemesi ile ilgili bir meselede verdiği cevap da Halife Mehdî'yi etkilemiştir:
"Hicrî 161 senesinde, Halife Mehdî, Mescid-i Haram'ın ve Mescid-i Nebevî'nin genişletilmesini emretti.
Her iki mescidin yakınındaki evlerde oturanlardan evlerinin yıkımı için izin vermeyenler oldu. Bunun üzerine görüşü alınan fakihler, kişilerin evlerini satmaya zorlanamayacağını fetva verdiler.
Vezir Ali b. Yaktin ise, "İmam Kâzım'dan da görüş alalım" diyerek İmam'ın görüşüne başvurdu.
Hz. İmam Kâzım besmele ile başladığı cevabında şöyle buyurdu:
"Eğer Kâbe insanlara konuk olmuşsa, insanların oradaki binalardaki hakkı öncelik taşır. Şâyet insanlar, Kâbe'nin çevresine yerleşip konuk olmuşlarsa, o takdirde Kâbe, çevresi konusunda daha fazla öncelik taşır."
Halife Mehdî, bu cevabı dikkate alarak, her iki mescidin çevresindeki evlerin yıkılıp genişletilmesini emretmiştir.
Halife Mehdî bir seferinde hac maksadı ile yola çıktığında, Kas- ru'l-İbadi'ye gelince, bir kuyu açılmasını emretti.
Kazı işlemleri devam ederken, kuyudan bir rüzgâr esmeye başladı. Su için sarkıtılan kovalar suya düştü ve su çıkarmaya çalışanlar canlarından korktukları için çalışmaya son verdiler.
Vezir Ali b. Yaktin iki işçiye fazla para vererek kazıya devam ettirdi. Adamlar kuyuya indiklerinde bir süre sesleri çıkmadı. Sonra korkmuş bir hâlde dışarı çıktılar. Yüzlerinin rengi kaçmıştı.
Neler olduğunu sorduklarında işçiler, "Orada birtakım harabeler, eşyalar, adamlar ve kadınlar gördük. Ne zaman bir şeye el uzatsak, hemen toz olup kayboluyorlardı" dediler.
Bunun üzerine Mûsâ b. Ca'fer (a.s.), "Bunlar Ahkâf halkıdır. Yüce Allah onlara gazab etti; onları ve mallarını yerin dibine batırdı" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)