İmam Hasan Askerî ’ye uygulanan baskılar
Abbasî halifelerinin Ehl-i Beyt İmamlarına ağır bir baskı uyguladığını daha önce de ifade etmiştik
12.06.2024 18:06:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Abbasî halifelerinin Ehl-i Beyt İmamlarına ağır bir baskı uyguladığını daha önce de ifade etmiştik.
Bu baskı İmam Cevad, İmam Hâdî ve İmam Askerî dönemlerinde özellikle Samarra'da doruğa ulaştı.
Söz konusu baskının şiddetini şu örnekten de anlayabiliriz:
İmam Cevad, İmam Hâdî ve İmam Askerî'nin her üçü de, en yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı hükümet merkezinde yaşıyor olmalarına rağmen çok genç yaşta şehadet şerbetini içtiler. İmam Cevad 25, İmam Hâdî 41, İmam Askerî ise 28 yaşında şehit oldular.
İmam Hasan Askerî'ye yapılan baskı iki sebepten dolayı daha fazlaydı:
1- İmam Askerî döneminde Ehl-i Beyt'in takipçileri özellikle Irak'ta çok etkin bir güç hâline gelmişlerdi.
Herkes onların mevcut Abbasî rejimine karşı çıktıklarını ve hilafetin Hz. Ali'nin evlatlarının hakkı olduğuna inandıklarını biliyorlardı. Bu dönemin en etkin şahsiyeti İmam Askerî idi.
Ehl-i Beyt dostlarının büyük ve etkin bir güç olduklarını Mutemed'in veziri Ubeydulah'ın şu sözlerinden anlamak mümkündür:
İmam Askerî'nin şehit olmasından sonra İmam'ın kardeşi Ca'fer, Ubeydullah'ın yanına giderek, "Kardeşimin makamını bana ver, ben de karşılığında sana yılda yirmi bin dinar vereyim" dedi.
Vezir kendisine kızarak, "Halife baban ve kardeşinin İmam olduğuna inananları bu inançtan döndürebilmek için üzerlerine kılıçla saldırmasına rağmen bunu başaramadı, onca uğraşısı ve çabası bir sonuç vermedi.
Şimdi sen Ehl-i Beyt dostlarının inandığı İmam olsan halifeye veya bir başkasına ihtiyacın olmaz. Eğer onların nezdinde böyle bir makama sahip değilsen bizim bunun için çaba göstermemizin hiç bir faydası olmaz."
2- Abbasî hânedânı, saltanatlarını târumâr edecek olan beklenen Mehdî'nin İmam Askerî'nin soyundan olacağını biliyorlardı. Bu nedenle her an O'nu gözetim altında tutmaktaydılar ki, bu şekilde çocuğu bulup yok edebilsinler...
Bu sebeplerdendir ki, İmam Askerî'nin hayatı sıkı bir denetim ve tâkibat altındaydı. Kendisinin her hafta pazartesi ve perşembe günleri saraya uğrayıp orada bulunduğunu bildirmek zorunluluğu vardı.
Ancak Abbasî hükümeti bununla da yetinmedi. Mutezz, İmam Askerî'yi yakalayıp hapsettirdi.
Said Hacib'e ise, İmam'ı Kûfe'ye doğru hareket ettirmesini ve yolda bir fırsatını bulup onu öldürmesini emretti.
Ancak Mutezz, buna muvaffak olamadan üç gün sonra Türkler tarafından öldürüldü.
Ondan sonra başa gelen Muhtedi de İmam'ı hapsettirdi. Muhtedi, İmam'ı öldürmek niyetinde idi, ancak Allah ona da fırsat vermedi. Türkler ayaklanıp kendisini öldürdüler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Bu baskı İmam Cevad, İmam Hâdî ve İmam Askerî dönemlerinde özellikle Samarra'da doruğa ulaştı.
Söz konusu baskının şiddetini şu örnekten de anlayabiliriz:
İmam Cevad, İmam Hâdî ve İmam Askerî'nin her üçü de, en yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı hükümet merkezinde yaşıyor olmalarına rağmen çok genç yaşta şehadet şerbetini içtiler. İmam Cevad 25, İmam Hâdî 41, İmam Askerî ise 28 yaşında şehit oldular.
İmam Hasan Askerî'ye yapılan baskı iki sebepten dolayı daha fazlaydı:
1- İmam Askerî döneminde Ehl-i Beyt'in takipçileri özellikle Irak'ta çok etkin bir güç hâline gelmişlerdi.
Herkes onların mevcut Abbasî rejimine karşı çıktıklarını ve hilafetin Hz. Ali'nin evlatlarının hakkı olduğuna inandıklarını biliyorlardı. Bu dönemin en etkin şahsiyeti İmam Askerî idi.
Ehl-i Beyt dostlarının büyük ve etkin bir güç olduklarını Mutemed'in veziri Ubeydulah'ın şu sözlerinden anlamak mümkündür:
İmam Askerî'nin şehit olmasından sonra İmam'ın kardeşi Ca'fer, Ubeydullah'ın yanına giderek, "Kardeşimin makamını bana ver, ben de karşılığında sana yılda yirmi bin dinar vereyim" dedi.
Vezir kendisine kızarak, "Halife baban ve kardeşinin İmam olduğuna inananları bu inançtan döndürebilmek için üzerlerine kılıçla saldırmasına rağmen bunu başaramadı, onca uğraşısı ve çabası bir sonuç vermedi.
Şimdi sen Ehl-i Beyt dostlarının inandığı İmam olsan halifeye veya bir başkasına ihtiyacın olmaz. Eğer onların nezdinde böyle bir makama sahip değilsen bizim bunun için çaba göstermemizin hiç bir faydası olmaz."
2- Abbasî hânedânı, saltanatlarını târumâr edecek olan beklenen Mehdî'nin İmam Askerî'nin soyundan olacağını biliyorlardı. Bu nedenle her an O'nu gözetim altında tutmaktaydılar ki, bu şekilde çocuğu bulup yok edebilsinler...
Bu sebeplerdendir ki, İmam Askerî'nin hayatı sıkı bir denetim ve tâkibat altındaydı. Kendisinin her hafta pazartesi ve perşembe günleri saraya uğrayıp orada bulunduğunu bildirmek zorunluluğu vardı.
Ancak Abbasî hükümeti bununla da yetinmedi. Mutezz, İmam Askerî'yi yakalayıp hapsettirdi.
Said Hacib'e ise, İmam'ı Kûfe'ye doğru hareket ettirmesini ve yolda bir fırsatını bulup onu öldürmesini emretti.
Ancak Mutezz, buna muvaffak olamadan üç gün sonra Türkler tarafından öldürüldü.
Ondan sonra başa gelen Muhtedi de İmam'ı hapsettirdi. Muhtedi, İmam'ı öldürmek niyetinde idi, ancak Allah ona da fırsat vermedi. Türkler ayaklanıp kendisini öldürdüler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.