İlim adamı, hadiseleri ortaya koyarken her türlü kaygıdan, makam ve mevki endişesinden arınmış olarak işe başlamalı tarafsız ve objektif hareket etmelidir. Ancak bu şekilde güvenilir eserler ortaya koyabilir. Ve bu insana ilim adamı denilebilir.Fakat zaman zaman öylelerine rastlıyoruz ki şaşırmamak mümkün değil. Yakın zamanda elimize geçen bir "doktora tezi"nde Ehl-i Beyt imamlarından Ca'fer-i Sâdık'ın Ehl-i Sünnet mensubu olarak lanse edilmeye çalışıldığını hayretle gördük.Bilindiği gibi İmam Ca'fer-i Sâdık, Ehl-i Beyt imamlarının altıncısı ve en önemlilerindendir. Zira İmam Ca'fer Ehl-i Beyt fıkhının temel esaslarını meydana getirmiştir. Yaşadığı dönem ciddi siyasi olayların meydana geldiği bir zaman dilimidir. Ehl-i Beyt'in bu büyük imamı Emevilerin yıkıldığı Abbasilerin kurulduğu çalkantılı bir dönemde yaşamıştır. Bu zor dönemlerde Ehl-i Beyt'in fikri, dini itikadî mirasını muhafaza etmiş, kurumsallaştırmış, kendinden sonraki nesillere aktarılmasını temin etmiştir. O'nun ortaya koyduğu hükümler ve eserler İmamiyye Şia'sının temelini oluştururBütün bunlar ortada iken İmam Ca'fer'i Ehl-i Sünnet mensubu olarak gösterme gayreti büyük bir saptırmadır. Sünnilik, Resûlullah'tan 100 yıl sonra Ehl-i Beyt ekolüne karşı bir alternatif olarak ortaya atılmış bir yoldur. Çok daha sonra ortaya çıkan Nakşi zihniyetin bir ürünü olarak İmam Ca'fer'in Sünniliğe ve Nakşi silsilesine dâhil etmeye çalışmak ise ayrı bir garabettir. Güya Nakşilik esas olarak Hz. Ebubekir'e, Selman-ı Farisi'ye ve İmam Ca'fer'e dayanmakta imiş? Ancak açık bir hakikattir ki Selman-ı Farisi, Hz. Ebubekir'e biat etmemiş ve hilafetin İmam Ali'nin hakkı olduğu gerçeğini son nefesine kadar savunmuştur. O kadar ki Resûlullah O'nun hakkında; "Selman biz Ehl-i Beyt'tendir" buyurmuştur. Ca'fer-i Sâdık ise Ehl-i Beyt imamlarının temel taşlarındandır. Hayatı bid'at akımlarla, Muaviye ve Yezid mantığı ile yani Emevi zihniyeti ile mücadele etmekle geçmiştir. Onun yaşadığı çağda henüz Sünnilik diye bir kavram bile ortada yoktu. O dönem Ehl-i Beyt'in yolunun yani İslam'ın özünün ve hakikatinin Ehl-i Beyt imamları vasıtasıyla muhafaza edildiği, hadis, fıkıh, siyer vb. ilim sahalarında insanların yetiştirildiği, İslam'ın bid'at akımlara karşı korunduğu bir dönemdir. Bu dönemde kaleme alınan Ehl-i Beyt kaynaklı eserlerin sayısı altı bin civarındadır. Bu dönemde İmam Ca'fer kilit rol oynamıştır? Yine tekrar ediyoruz ki bu çağda Sünniliğin adı bile geçmiyordu. Her ne kadar, "Sünnilik Resûlullah'tan 80 yıl sonra ortaya çıktı" dense de asıl olarak Ömer b. Abdulaziz döneminde kurumsallaştı. Ve Muaviye ile Yezid'in hayat görüşü istikametinde, onların yaşantısı doğrultusunda tanzim edilmiş bir yol olarak ortaya çıktı?Ehl-i Sünnet yolu hakkında tek bir ayet veya tek bir hadis gösterebilir miyiz? Peygamber torununu şehit eden Yezid'in ve İmam Ali'ye küfür etmeyi âdet haline getiren Muaviye'nin zihniyetine göre tanzim edilmiş bir yol olan Sünniliğe İmam Ca'fer'i nasıl dâhil edebiliriz? Ehl-i Sünnet'e göre yüz yirmi dört bin sahabinin tamamı günahsızdır. Hâlbuki bu konuda tek bir ayet veya hadis mevcut değildir. Öte yandan aynı Sünni mantık masumiyetleri hakkında hadis (Gadir Hutbesi) mevcut olan ve İmam Ca'fer'in de içlerinde bulunduğu On iki İmam'ın günahsız olduğunu şiddetle reddetmektedir. Hâlbuki Gadir hutbesi ile sabit olan On iki İmam'ın masumiyeti ilkesi Ca'ferîliğin temel esaslarındandır.Hakikat bu şekilde iken, doktora çalışması hazırlayıp "Şia, ısrarla İmam Ca'fer'i kendinden göstermeye çalışıyor. Bu doğru değildir" demek tarihî ve dinî hakikatlerle alay etmektir. Ve kimsenin buna hakkı yoktur?Burada maksat maalesef birtakım çevrelere yaranmak ve bu şekilde bazı akademik pâyeler elde etmektir. Doktora çalışmalar ilmî ve tarihî hakikatlere dayanmalıdır. Dayanmak zorundadır. Tarihî hiçbir belge olmadan, tamamen kişisel görüşlerden hareket ederek tez hazırlanamaz, herhangi bir ilmî eser meydana getirilemez. Başta da ifade ettiğimiz gibi, bu şekilde hazırlanan sözde "çalışmalar" bir yerlere gelme gayretinin ürünleridir. Ve bu sözde "çalışmaların", özde "saptırmaların" sahipleri Allah katında bunun hesabını veremezler.
Abdülkadir Baş / diğer yazıları
- 'Büyük Türkiye' diye diye ne hale geldik! / 26.02.2016
- Kerbelanın düşündürdükleri / 23.10.2015
- Çanakkale, Atatürk ve 'vatan sevgisi imandandır' / 17.03.2015
- Maden yasası madenciliğimizi ne noktaya getirdi? / 09.03.2015
- Soma'da değişen bir şey yok / 06.03.2015
- Zihni hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenin önemi / 24.02.2015
- İnsanı doğru yetiştirmek veya doğru insan yetiştirmek / 23.02.2015
- Güneş balçıkla sıvanmaz / 22.02.2015
- İslam düşmanlığına meşru zemin oluşturma çabası / 10.01.2015
- İmam Ca'fer ve Sünnilik / 08.01.2015
- Kerbelanın düşündürdükleri / 23.10.2015
- Çanakkale, Atatürk ve 'vatan sevgisi imandandır' / 17.03.2015
- Maden yasası madenciliğimizi ne noktaya getirdi? / 09.03.2015
- Soma'da değişen bir şey yok / 06.03.2015
- Zihni hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenin önemi / 24.02.2015
- İnsanı doğru yetiştirmek veya doğru insan yetiştirmek / 23.02.2015
- Güneş balçıkla sıvanmaz / 22.02.2015
- İslam düşmanlığına meşru zemin oluşturma çabası / 10.01.2015
- İmam Ca'fer ve Sünnilik / 08.01.2015