İmam Ali’nin, Malik-i Eşter'e emirnamesi -1-
Bu, Allah'ın kulu Emirü'l-Müminin Ali'nin, Mısır'ın vergisini toplamak, düşmanlarıyla savaşmak, halkını düzene sokmak, şehirlerini onarmak için Haris-i Eşter oğlu Malik'i bu beldeye vali tayin ettiği zaman ona verdiği emirnamedir
19.01.2025 08:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Bismillahirrahmanirrahim
Bu, Allah'ın kulu Emirü'l-Müminin Ali'nin, Mısır'ın vergisini toplamak, düşmanlarıyla savaşmak, halkını düzene sokmak, şehirlerini onarmak için Haris-i Eşter oğlu Malik'i bu beldeye vali tayin ettiği zaman ona verdiği emirnamedir.
Ona, Allah'tan çekinmesini, itaatini seçmesini, Allah'ın kitabındaki farzlarına ve sünnetlerine dair emirlerine uymasını emrediyor. Çünkü saadete eren bir kimse, ancak bu farz ve sünnetlere uymakla mutlu olur ve onları inkâr edip zayi eden ise asla mutlu olamaz.
Allah'a eliyle, kalbiyle, diliyle yardım etmesini de emrediyor. Çünkü Allah, kendisine yardım edene yardım etmeyi üstlenmiştir. Allah, güçlü ve azizdir.
Yine istekler karşısında nefsiyle mücadele etmesini, onun serkeşliğini bastırmasını emrediyor. Çünkü "Nefis, Rabbimin merhameti olmadıkça kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir."
Şüpheli yerlerde Allah'ın kitabına itimat etmesini emrediyor. Zira her şeyin açıklaması, onda mevcuttur ve o, imanlı bir millet için rehber ve rahmettir.
Yine Allah'ın rızası peşinde olmasını, gazabına sebep olan şeylerin etrafında dolaşmamasını, O'na karşı günah işlemekte ısrar etmemesini emrediyor. Zira Allah'tan kaçıp sığınabileceğin başka biri yok.
Sonra şunu bil ki, ey Malik
Sonra şunu bil ki, ey Malik, seni öyle bir yere göndermekteyim ki, senden önce orada, adalet veya zulümle hüküm yürüten nice devletler gelip geçmiştir.
Sen, kendinden önceki buyruk sahiplerinin yaptıklarını nasıl görüyor, seyrediyorsan, halk da senin yaptığın işleri, öylece görüp, seyredecek.
Sen, onlar hakkında neler diyorsan, halk da senin hakkında aynı sözleri söyleyecek. Salih kişiler, Allah-u Teâla'nın kendi kullarının dilinde cari kıldığı meth-u senalarla tanınır.
Gözünde en sevimli azık; salih amel, mal toplamada orta halli olmak ve halkın durumunun düzeltilmesi olmalıdır.
Heva ve hevesine hâkim ol; nefsini sana helal olmayan şeylerden alıkoy. Zira sevdiğin yahut nefret ettiğin şeylerde nefse hâkim olmak, ona insafla muamelede bulunmaktır.
Halka merhametle davranmayı âdet edin; onları sevmeyi, onlara lütfetmeyi huy edin. Onlara kendilerini yemeği ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme.
Zira halk iki sınıftır: Ya dinde seninle kardeştir veya yaratılışta seninle eşittir. Ayakları sürçebilir, kusur edebilirler, bilerek veyahut yanılarak ellerinden bazı şeyler çıkabilir.
Senin yaptıklarını, Allah'ın bağışlamasını nasıl seviyorsan, sen de onları bağışla, kusurlarından geç.
Allah'ın ve Peygamber'inin sünneti hakkında sana verilen bilinçten dolayı, sen onların üstündesin; seni bu işe memur eden de senin üstündedir; Allah da, seni vali tayin eden kimsenin üstündedir. Bu emirnamede sana yazdığımız şeylere sarıl.
Allah'la savaşmaya kalkışmaktan sakın
Allah'la savaşmaya kalkışmaktan sakın; zira ne O'nun azabını önleyecek güce sahipsin, ne de O'nun bağış ve rahmetinden umudunu kesebilirsin. Halkın kusurlarını bağışlayınca, pişman olma; onlara ceza verince de sevinme.
Bir mazeret bulup da göz yumabileceğin bir cezayı vermekte acele etme. Ben bir buyruk verenin tayin ettiği görevliyim, emrime uyulması gerek demeye kalkışma. Çünkü bu çeşit düşünce gönlü bozar; dini gevşetir ve (insanı) fitneye yaklaştırır.
Bedbahtlığa düşmekten Allah'a sığın. Eğer hükümdarlığın seni kendini beğenmeye ve büyüklük taslamaya sevk eder ve kendin için azamet ve büyüklük taslarsan, başının üzerindeki Allah'ın mülkünün azametine ve O'nun, senin yapamadığın şeylere olan gücüne bak.
Bu, baş kaldıran (serkeşlik eden) nefsini yatıştırır; kibrini, gururunu giderir; dağılıp giden aklını başına getirir.
Sakın Allah'ın azametiyle boy ölçüşmeye, kendi gücünü ve kuvvetini O'nun kudretine benzetmeye kalkışma! Çünkü Allah, her zorbayı zelil eder ve kibirlenip büyüklük taslayanı alçaltır." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)
Bu, Allah'ın kulu Emirü'l-Müminin Ali'nin, Mısır'ın vergisini toplamak, düşmanlarıyla savaşmak, halkını düzene sokmak, şehirlerini onarmak için Haris-i Eşter oğlu Malik'i bu beldeye vali tayin ettiği zaman ona verdiği emirnamedir.
Ona, Allah'tan çekinmesini, itaatini seçmesini, Allah'ın kitabındaki farzlarına ve sünnetlerine dair emirlerine uymasını emrediyor. Çünkü saadete eren bir kimse, ancak bu farz ve sünnetlere uymakla mutlu olur ve onları inkâr edip zayi eden ise asla mutlu olamaz.
Allah'a eliyle, kalbiyle, diliyle yardım etmesini de emrediyor. Çünkü Allah, kendisine yardım edene yardım etmeyi üstlenmiştir. Allah, güçlü ve azizdir.
Yine istekler karşısında nefsiyle mücadele etmesini, onun serkeşliğini bastırmasını emrediyor. Çünkü "Nefis, Rabbimin merhameti olmadıkça kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir."
Şüpheli yerlerde Allah'ın kitabına itimat etmesini emrediyor. Zira her şeyin açıklaması, onda mevcuttur ve o, imanlı bir millet için rehber ve rahmettir.
Yine Allah'ın rızası peşinde olmasını, gazabına sebep olan şeylerin etrafında dolaşmamasını, O'na karşı günah işlemekte ısrar etmemesini emrediyor. Zira Allah'tan kaçıp sığınabileceğin başka biri yok.
Sonra şunu bil ki, ey Malik
Sonra şunu bil ki, ey Malik, seni öyle bir yere göndermekteyim ki, senden önce orada, adalet veya zulümle hüküm yürüten nice devletler gelip geçmiştir.
Sen, kendinden önceki buyruk sahiplerinin yaptıklarını nasıl görüyor, seyrediyorsan, halk da senin yaptığın işleri, öylece görüp, seyredecek.
Sen, onlar hakkında neler diyorsan, halk da senin hakkında aynı sözleri söyleyecek. Salih kişiler, Allah-u Teâla'nın kendi kullarının dilinde cari kıldığı meth-u senalarla tanınır.
Gözünde en sevimli azık; salih amel, mal toplamada orta halli olmak ve halkın durumunun düzeltilmesi olmalıdır.
Heva ve hevesine hâkim ol; nefsini sana helal olmayan şeylerden alıkoy. Zira sevdiğin yahut nefret ettiğin şeylerde nefse hâkim olmak, ona insafla muamelede bulunmaktır.
Halka merhametle davranmayı âdet edin; onları sevmeyi, onlara lütfetmeyi huy edin. Onlara kendilerini yemeği ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme.
Zira halk iki sınıftır: Ya dinde seninle kardeştir veya yaratılışta seninle eşittir. Ayakları sürçebilir, kusur edebilirler, bilerek veyahut yanılarak ellerinden bazı şeyler çıkabilir.
Senin yaptıklarını, Allah'ın bağışlamasını nasıl seviyorsan, sen de onları bağışla, kusurlarından geç.
Allah'ın ve Peygamber'inin sünneti hakkında sana verilen bilinçten dolayı, sen onların üstündesin; seni bu işe memur eden de senin üstündedir; Allah da, seni vali tayin eden kimsenin üstündedir. Bu emirnamede sana yazdığımız şeylere sarıl.
Allah'la savaşmaya kalkışmaktan sakın
Allah'la savaşmaya kalkışmaktan sakın; zira ne O'nun azabını önleyecek güce sahipsin, ne de O'nun bağış ve rahmetinden umudunu kesebilirsin. Halkın kusurlarını bağışlayınca, pişman olma; onlara ceza verince de sevinme.
Bir mazeret bulup da göz yumabileceğin bir cezayı vermekte acele etme. Ben bir buyruk verenin tayin ettiği görevliyim, emrime uyulması gerek demeye kalkışma. Çünkü bu çeşit düşünce gönlü bozar; dini gevşetir ve (insanı) fitneye yaklaştırır.
Bedbahtlığa düşmekten Allah'a sığın. Eğer hükümdarlığın seni kendini beğenmeye ve büyüklük taslamaya sevk eder ve kendin için azamet ve büyüklük taslarsan, başının üzerindeki Allah'ın mülkünün azametine ve O'nun, senin yapamadığın şeylere olan gücüne bak.
Bu, baş kaldıran (serkeşlik eden) nefsini yatıştırır; kibrini, gururunu giderir; dağılıp giden aklını başına getirir.
Sakın Allah'ın azametiyle boy ölçüşmeye, kendi gücünü ve kuvvetini O'nun kudretine benzetmeye kalkışma! Çünkü Allah, her zorbayı zelil eder ve kibirlenip büyüklük taslayanı alçaltır." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)