İmam Ali’nin emirnamesi 7: Vergi toplamak
Ayrıca (servet toplamak yerine halka iyi muamelede bulunmakla) halkın, sevgisini, saygısını, iyimserliğini kazanmış olursun ve hayrın çoğalmasına, halkın kolaylıkla sana cezbolmasına sebep olursun
22.01.2025 18:25:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Ayrıca (servet toplamak yerine halka iyi muamelede bulunmakla) halkın, sevgisini, saygısını, iyimserliğini kazanmış olursun ve hayrın çoğalmasına, halkın kolaylıkla sana cezbolmasına sebep olursun.
Vergi zorla, baskıyla ve azarlamakla elde edilen bir şey değildir. Bu büyüklük ve fedakârlık (vergiyi bağışlaman), seninle halkın arasında olan bir ahittir.
Bir olay vuku bulduğunda (ve yardımlarına ihtiyaç duyduğunda) kendilerine hizmet ettiğin, refah düzeyini yükselttiğin, iyi muamelede bulunduğun halka güvenebilirsin.
Onları esirgeyişin, haklarında adaletle muamele edişin ve yumuşak davranışın da buna sebep olur. Bu olayda mazur olduğunu (onlara hıyanet etmediğini) bildikleri için dileğini seve seve kabul ederler; bunun meşakkatine katlanırlar, emrini yerine getirirler.
Çünkü ülkede vücuda gelen bayındırlık ve servet, onlara yükleyeceğin yüke katlanmaları için onlara kuvvet verir.
Bir yerin harap olması, oradaki halkın yoksul düşmesiyle başlar; oradaki halkın yoksulluğuysa valilerin israf etmelerinden, valilikte kalacaklarına emin olmamalarından, ibret alınacak şeylerden az ibret almalarından kaynaklanır.
Sen kendi hükümetinde, biriktirdiği şeyin halkın övgüsü, Allah'ın sevabı ve imamın sevgisi olmasını seven bir kimse gibi hareket et. Güç ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
Sonra kâtiplerini de teftiş et; her birisinin ihtiyacını öğren, onlara derece ve makam tayin et; onların en iyi olanlarını iş başına getir.
(Düşmanlara karşı) kullanacağın düzenlerini, gizli tuttuğun sözleri içeren mektupları, edep ve ahlâk açısından herkesten daha temiz ve iyi olan, büyük işlerde görüş alış verişine (daha fazla) salahiyeti olan, görüş sahibi, iyiliğini isteyen ve akıllı olan, herkesten daha fazla sırrı saklayan, izzet ve ihtiram kendisini mağrur etmeyen, azdırmayan, durum ve makamları yalnızlıkta veya topluluğun önünde kendilerini sana karşı durmaya cesaretlendirmeyen kişilere teslim et.
Bu kâtiplerin, etraftan (memurlarından) gelen mektupları sana sunmakta gaflet etmemeleri, senden aldıkları emri aldıkları gibi bildirmeleri, senin lehine yapılan bir antlaşmada gevşek davranmamalı, aleyhine olan anlaşmayı bozmakta zaaf göstermemeleri ve işlerde sahip oldukları mevkilerini ve hadlerini bilmeleri gerekir; çünkü kendi haddini bilmeyen kişi başkasının haddini asla bilmez.
Normal mektupları, gelir defterleri ve ordunun divanı gibi daha küçük işleri de dikkat göstererek seçtiğin kimselerin yetkisine bırak. Zira bunlar da önemli işlerdir; senin için faydalı olduğu gibi, yönettiğin halkın da yararınadır.
Sonra onları kendi anlayış ve ferasetine güvenerek ve kendilerine olan eğilimine ve hüsn-ü zannına dayanarak seçme; çünkü bazı insanlar, göstermelik hareketlerde bulunup, güzel hizmetler vererek kendilerini valiye iyi tanıtabilirler; oysaki bu göstermelik hareketlerin ötesinde ne öğüt vermek vardır, ne de emanete riayet etmek.
Senden önceki temiz kişilerin seçtikleri kişilere bak; halka karşı en güzel muamelede bulunanları, emanete riayetle tanınmış onurlu kişileri iş başına getir.
Bu, (önceki durumlarını nazara almak, onları seçmekte dikkat etmek) Allah'a ve işe atadığın kişilere karşı sorumluluk hissi taşıdığını gösterir. Daha sonra bu memurlarına, halkla iyi geçinmelerini ve onlarla güzel konuşmalarını emret."
Vergi zorla, baskıyla ve azarlamakla elde edilen bir şey değildir. Bu büyüklük ve fedakârlık (vergiyi bağışlaman), seninle halkın arasında olan bir ahittir.
Bir olay vuku bulduğunda (ve yardımlarına ihtiyaç duyduğunda) kendilerine hizmet ettiğin, refah düzeyini yükselttiğin, iyi muamelede bulunduğun halka güvenebilirsin.
Onları esirgeyişin, haklarında adaletle muamele edişin ve yumuşak davranışın da buna sebep olur. Bu olayda mazur olduğunu (onlara hıyanet etmediğini) bildikleri için dileğini seve seve kabul ederler; bunun meşakkatine katlanırlar, emrini yerine getirirler.
Çünkü ülkede vücuda gelen bayındırlık ve servet, onlara yükleyeceğin yüke katlanmaları için onlara kuvvet verir.
Bir yerin harap olması, oradaki halkın yoksul düşmesiyle başlar; oradaki halkın yoksulluğuysa valilerin israf etmelerinden, valilikte kalacaklarına emin olmamalarından, ibret alınacak şeylerden az ibret almalarından kaynaklanır.
Sen kendi hükümetinde, biriktirdiği şeyin halkın övgüsü, Allah'ın sevabı ve imamın sevgisi olmasını seven bir kimse gibi hareket et. Güç ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
Sonra kâtiplerini de teftiş et; her birisinin ihtiyacını öğren, onlara derece ve makam tayin et; onların en iyi olanlarını iş başına getir.
(Düşmanlara karşı) kullanacağın düzenlerini, gizli tuttuğun sözleri içeren mektupları, edep ve ahlâk açısından herkesten daha temiz ve iyi olan, büyük işlerde görüş alış verişine (daha fazla) salahiyeti olan, görüş sahibi, iyiliğini isteyen ve akıllı olan, herkesten daha fazla sırrı saklayan, izzet ve ihtiram kendisini mağrur etmeyen, azdırmayan, durum ve makamları yalnızlıkta veya topluluğun önünde kendilerini sana karşı durmaya cesaretlendirmeyen kişilere teslim et.
Bu kâtiplerin, etraftan (memurlarından) gelen mektupları sana sunmakta gaflet etmemeleri, senden aldıkları emri aldıkları gibi bildirmeleri, senin lehine yapılan bir antlaşmada gevşek davranmamalı, aleyhine olan anlaşmayı bozmakta zaaf göstermemeleri ve işlerde sahip oldukları mevkilerini ve hadlerini bilmeleri gerekir; çünkü kendi haddini bilmeyen kişi başkasının haddini asla bilmez.
Normal mektupları, gelir defterleri ve ordunun divanı gibi daha küçük işleri de dikkat göstererek seçtiğin kimselerin yetkisine bırak. Zira bunlar da önemli işlerdir; senin için faydalı olduğu gibi, yönettiğin halkın da yararınadır.
Sonra onları kendi anlayış ve ferasetine güvenerek ve kendilerine olan eğilimine ve hüsn-ü zannına dayanarak seçme; çünkü bazı insanlar, göstermelik hareketlerde bulunup, güzel hizmetler vererek kendilerini valiye iyi tanıtabilirler; oysaki bu göstermelik hareketlerin ötesinde ne öğüt vermek vardır, ne de emanete riayet etmek.
Senden önceki temiz kişilerin seçtikleri kişilere bak; halka karşı en güzel muamelede bulunanları, emanete riayetle tanınmış onurlu kişileri iş başına getir.
Bu, (önceki durumlarını nazara almak, onları seçmekte dikkat etmek) Allah'a ve işe atadığın kişilere karşı sorumluluk hissi taşıdığını gösterir. Daha sonra bu memurlarına, halkla iyi geçinmelerini ve onlarla güzel konuşmalarını emret."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.