Yarın Ramazan ayının birinci gününü idrak edeceğiz. İlk teravih namazı ise bu akşam eda edilecek. Teravih namazı, Resulullah (s.a.v.) efendimizin sünnetidir.Resulullah (s.a.v.) efendimiz, teravih namazını bir gece kılmıştır.
Denilmiştir ki:- Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu namazı iki gece kılmıştır.Yine denilmiştir ki:- Resulullah (s.a.v.) efendimiz, bu namazı üç gece kılmıştır.Sonraki geceler, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimizi yine bu namazı gelip kılmasını beklemişlerdir, ama gelmemiştir.Bu durum kendisine sorulduğu zaman, şöyle buyurmuştur:- "Eğer gelseydim; bu namaz size farz olurdu."Ve, teravih namazı, Hazreti Ömer'in r.a. zamanına kadar öyle kalıp dururdu.Teravih namazı, Hazreti Ömer'in sünneti olarak bilinir; zira, teravih namazını cemaatle ilk kılan odur.Teravih namazı üzerine, Hazreti Âişe'den r.a. gelen bir rivayet vardır.Şöyle anlatılmıştır:- Ramazan ayında, gece vakti, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz mescide gitti. Orada namaz kıldı; orada bulunanlar dahi, kendisine tabi olup kıldılar.İkinci gece, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz yine çıktı. Gelen cemaat, bir evvelki geceden daha çok oldu; hatta gelenleri mescid almadı.Ancak, bundan sonraki gece, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz mescide çıkmadı. Taa, sabaha kadar evinde kaldı.Sonra, sabah namazına çıktı; sabah namazını kıldıktan sonra, ashabına döndü ve şöyle buyurdu:- "Sizin durumunuz, beni korkutmadı. Ancak çekindiğim: Bu gece kılınan namazın size farz olma ihtimalidir.Bu gece namazı, size farz olduğu takdirde; onu eda etmeye gücünüz yetmeyebilir."Hazreti Âişe r.a. şöyle devam etti:- Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz, ramazan gecelerini ihya etmek için ashabı teşvik ederdi. Ancak, onlara zor gelecek bir şeyi de emretmezdi.Rasûlüllah (s.a.v.) efendimizin vefatına kadar durum böyle devam edip gitti. Hazreti Ebû Bekir'in r.a. hilâfeti zamanında dahi durum böyle oldu. Hatta, Hazreti Ömer'in r.a. hilâfete geçtiğinin ilk yıllarında dahi öyle kaldı. Sonradan, yine Hazreti Ömer'in hilâfeti zamanında, teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı.- Hazreti Ömer, teravih namazı işini, benden duyduğu bir hadîsi şerife dayanarak âdet haline geldi.
Denilmiştir ki:- Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu namazı iki gece kılmıştır.Yine denilmiştir ki:- Resulullah (s.a.v.) efendimiz, bu namazı üç gece kılmıştır.Sonraki geceler, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimizi yine bu namazı gelip kılmasını beklemişlerdir, ama gelmemiştir.Bu durum kendisine sorulduğu zaman, şöyle buyurmuştur:- "Eğer gelseydim; bu namaz size farz olurdu."Ve, teravih namazı, Hazreti Ömer'in r.a. zamanına kadar öyle kalıp dururdu.Teravih namazı, Hazreti Ömer'in sünneti olarak bilinir; zira, teravih namazını cemaatle ilk kılan odur.Teravih namazı üzerine, Hazreti Âişe'den r.a. gelen bir rivayet vardır.Şöyle anlatılmıştır:- Ramazan ayında, gece vakti, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz mescide gitti. Orada namaz kıldı; orada bulunanlar dahi, kendisine tabi olup kıldılar.İkinci gece, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz yine çıktı. Gelen cemaat, bir evvelki geceden daha çok oldu; hatta gelenleri mescid almadı.Ancak, bundan sonraki gece, Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz mescide çıkmadı. Taa, sabaha kadar evinde kaldı.Sonra, sabah namazına çıktı; sabah namazını kıldıktan sonra, ashabına döndü ve şöyle buyurdu:- "Sizin durumunuz, beni korkutmadı. Ancak çekindiğim: Bu gece kılınan namazın size farz olma ihtimalidir.Bu gece namazı, size farz olduğu takdirde; onu eda etmeye gücünüz yetmeyebilir."Hazreti Âişe r.a. şöyle devam etti:- Rasûlüllah (s.a.v.) efendimiz, ramazan gecelerini ihya etmek için ashabı teşvik ederdi. Ancak, onlara zor gelecek bir şeyi de emretmezdi.Rasûlüllah (s.a.v.) efendimizin vefatına kadar durum böyle devam edip gitti. Hazreti Ebû Bekir'in r.a. hilâfeti zamanında dahi durum böyle oldu. Hatta, Hazreti Ömer'in r.a. hilâfete geçtiğinin ilk yıllarında dahi öyle kaldı. Sonradan, yine Hazreti Ömer'in hilâfeti zamanında, teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı.- Hazreti Ömer, teravih namazı işini, benden duyduğu bir hadîsi şerife dayanarak âdet haline geldi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.