Ziya Paşa'nın meşhur mısraları özellikle bugünlerde kulaklarımızda çınlamaktadır:
"Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde."
On sekiz yıldan beri ülkeyi yöneten mevcut iktidar kadrosunu anlamak için, niyet ve amaçlarını kavramak için aslında uzun uzun araştırmalara gerek yok, koltuğa oturdukları günden itibaren bugüne kadar geçen yılları mercek altına almak bu ekibi tanımak için yeterlidir.
Geride kalan yıllar içinde iktidar ekibinin işlediği işler aslında onların aynalarıdır, icraatları, attıkları imzalar ve attıkları adımlar masaya yatırılınca niyetleri de amaçları da bir bir ortaya çıkıyor.
Zaten etrafında kümelendikleri partinin bir proje partisi olduğu çokça yazıldı-çizildi, onlarca entelektüel şahit gösterildi ve bir yalanlama da gelmedi bugüne kadar.
Bir partinin proje partisi olduğu ortaya çıktıktan sonra fazla merak edilecek bir tarafı da kalmıyor zaten, çünkü her proje, proje sahiplerinin hizmetine amade olmak durumundadır.
Benim zavallı hacım zavallı hocam, bu gerçeklere kafa yormadan gözü kapalı destekledikleri iktidar partisinin kendilerine, ülkelerine ve mukaddesata hizmet ettiğini zannediyorlar.
Aslında okur-yazar takımı olan kesim gerçekleri biliyor, görüyor ama gerçekler karşısında üç maymunu oynamak işlerine geliyor ve öyle de yapıyorlar.
Geride kalan on sekiz sene boyunca, bunların iktidarlarında ülkenin yaşadığı maddi ve manevi kayıpları şöyle bir zihninden listeleyen her vicdan sahibi bu partinin gerçekten de bir proje partisi olduğunu ve kesinlikle proje sahiplerine hizmet ettiğini rahatlıkla anlar ve hakkı teslim eder.
Çocukların ellerine tutuşturulan elma şekeri kabilinden yapılan icraatlarla sevinen ve övünen kitlelerin hal ve hareketlerini ayrı bir kategoride incelemek gerekiyor.
Sosyal hayatta yaşanan akıl almaz darbeler, toplumun ana unsurlarından biri olan aile kurumunun aldığı derin yaralar iktidarın aynası olarak ortada durmaktadır.
Özelleştirme adı altında elden çıkarılan kurum ve kuruluşlar ve sürekli artan iç ve dış borçlar hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek kadar gayet net aynalardır.
Geçen on sekiz yıl boyunca kurum ve kuruluşların, devlete ait varlıkların ve fabrikaların satışları arttıkça borçlar da artmış.
Akıl ve vicdan sahibi her insan kabul eder ki tarlamız çayırımız, fabrikamız atölyemiz satıldı ise hiç olmazsa borçlarımızın bitmiş olması lazım.
Bir yandan satışlar devam ediyor diğer yandan da borçlar artmaya devam ediyorsa bu işte bir terslik var demektir.
Bir ülkenin ekilecek tarım arazileri, şarıl şarıl akan dereleri ırmakları var iken ve bu toprakları münbit hale getirecek genç insan gücü de var iken 'kuru soğana muhtaç hale gelmişse' sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Bugün sadece, mevcut aynaya bakabilecek ve gördüklerini aynen etrafına aktarabilecek akıllı, vicdanlı ve namuslu aydınlara ihtiyaç var.
Her şey ortada.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025