Türkiye Avrupa Birliği'ne girer!
Bugüne kadar Türkiye'nin 'ne yaparsa yapsın' Avrupa Birliği'ne alınmayacağını dile getiriyordum. Bundan böyle fikrim değişti ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebileceğini, daha doğrusu Avrupa'nın Türkiye'yi kabul edebileceğini düşünüyorum.
Başbakanının dahi değişip evrim geçirilebildiği bir ülkede, benim Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerim değişmiş, çok mu? Herkes değişiyor, ben de değiştim.
Türkiye Avrupa Birliği'ne girer!
Ama hangi Avrupa Birliği'ne?
İşte burası çok önemli, hangi AB'ye?
Bildiğimiz AB mi? Hani şu yıllardır kuyruğuna takılmak için bütün bir geleceğimizi ipotek altına aldığımız birlik mi? Son on yıllarımızın tek dış politik hedefi haline getirilen, uğruna Kıbrıs'tan, Ege'den, ekonomiden vazgeçtiğimiz Avrupa Birliği mi?
Hayır!
Bizim gireceğimiz- içine alınacağımız- Avrupa Birliği; AB'nin "en derin" yetkililerinin uzun yıllardır plan ve stratejisini belirlediği ve son olarak AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin açık bir şekilde dile getirdiği "iki vitesli Avrupa"nın birliği olabilir.
Prodi, AB liderlerinin yeni bir anayasa üzerinde anlaşmaya varamaması halinde, 2 vitesli Avrupa'nın kaçınılmaz olabileceğini dile getiriyor. AB'deki tıkanık durumun devam etmesi halinde bazı ülkelerin ileriye gitme noktasında inisiyatif alabileceğini söyleyen Prodi, inisiyatif alacak bu ülkelerin de AB kurucusu ülkeler olabileceğini vurguluyor.
Romano Prodi, "Birlik treni, daima en yavaş vagonun hızıyla ilerleyemez. Gerçekte, vagonların bazılarının hareket etmek istemediği ya da geriye gitmek bile istediği kanısındayım'' diyerek de, AB'nin hızından duyulan genel rahatsızlığı kişisel olarak itiraf ediyor: Avrupa çok yavaş.
AB'nin Irak savaşı sırasında gösterdiği "acziyet"; "etkinlik ve sözü geçerlik" konularında duvara tosladığını, dünya politikasında "cürmü kadar dahi yer yakamama" seviyesine indiğini ve ABD'nin "demokratik köprübaşı" olmaktan sıyrılamadığını bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
AB önemli bir dönüm noktasında. 'Bölünmenin eşiğinde, çatırdıyor, çöküyor' nasıl tanımlarsanız tanımlayın, AB çok önemli bir karar verme aşamasında. Bu karar AB'nin geleceğini oluşturacak.
Fransa ve Almanya'nın oluşturduğu "lokomotif grup", diğer eski ve gelecek yeni üyelerin "ağır vagon"larından ciddi anlamda rahatsız. Hem ağır ve yavaş vagonların yükünü çekip, hem de aynı statüye sahip olmak dokunuyor "Fransalmanya" lokomotifine. Ayrıca bu vagonların hızlarını yavaşlattığını ve birliği hantallaştırtığını düşünüyorlar. Hantal ve etkisiz Avrupa imajını düzeltmenin tek yolu; vagonların ve lokomotiflerin ayrı statülerde değerlendirilidikleri ve lokomotiflerin belirleyicilik ve yön vericiliğine vagonların karşılıksız rıza gösterdiği "iki vitesli Avrupa".
Bu Avrupa'da Türkiye'nin yeri hazır! En arkadaki "hamal vagon".
Bugüne kadar Türkiye'nin 'ne yaparsa yapsın' Avrupa Birliği'ne alınmayacağını dile getiriyordum. Bundan böyle fikrim değişti ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebileceğini, daha doğrusu Avrupa'nın Türkiye'yi kabul edebileceğini düşünüyorum.
Başbakanının dahi değişip evrim geçirilebildiği bir ülkede, benim Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerim değişmiş, çok mu? Herkes değişiyor, ben de değiştim.
Türkiye Avrupa Birliği'ne girer!
Ama hangi Avrupa Birliği'ne?
İşte burası çok önemli, hangi AB'ye?
Bildiğimiz AB mi? Hani şu yıllardır kuyruğuna takılmak için bütün bir geleceğimizi ipotek altına aldığımız birlik mi? Son on yıllarımızın tek dış politik hedefi haline getirilen, uğruna Kıbrıs'tan, Ege'den, ekonomiden vazgeçtiğimiz Avrupa Birliği mi?
Hayır!
Bizim gireceğimiz- içine alınacağımız- Avrupa Birliği; AB'nin "en derin" yetkililerinin uzun yıllardır plan ve stratejisini belirlediği ve son olarak AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin açık bir şekilde dile getirdiği "iki vitesli Avrupa"nın birliği olabilir.
Prodi, AB liderlerinin yeni bir anayasa üzerinde anlaşmaya varamaması halinde, 2 vitesli Avrupa'nın kaçınılmaz olabileceğini dile getiriyor. AB'deki tıkanık durumun devam etmesi halinde bazı ülkelerin ileriye gitme noktasında inisiyatif alabileceğini söyleyen Prodi, inisiyatif alacak bu ülkelerin de AB kurucusu ülkeler olabileceğini vurguluyor.
Romano Prodi, "Birlik treni, daima en yavaş vagonun hızıyla ilerleyemez. Gerçekte, vagonların bazılarının hareket etmek istemediği ya da geriye gitmek bile istediği kanısındayım'' diyerek de, AB'nin hızından duyulan genel rahatsızlığı kişisel olarak itiraf ediyor: Avrupa çok yavaş.
AB'nin Irak savaşı sırasında gösterdiği "acziyet"; "etkinlik ve sözü geçerlik" konularında duvara tosladığını, dünya politikasında "cürmü kadar dahi yer yakamama" seviyesine indiğini ve ABD'nin "demokratik köprübaşı" olmaktan sıyrılamadığını bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
AB önemli bir dönüm noktasında. 'Bölünmenin eşiğinde, çatırdıyor, çöküyor' nasıl tanımlarsanız tanımlayın, AB çok önemli bir karar verme aşamasında. Bu karar AB'nin geleceğini oluşturacak.
Fransa ve Almanya'nın oluşturduğu "lokomotif grup", diğer eski ve gelecek yeni üyelerin "ağır vagon"larından ciddi anlamda rahatsız. Hem ağır ve yavaş vagonların yükünü çekip, hem de aynı statüye sahip olmak dokunuyor "Fransalmanya" lokomotifine. Ayrıca bu vagonların hızlarını yavaşlattığını ve birliği hantallaştırtığını düşünüyorlar. Hantal ve etkisiz Avrupa imajını düzeltmenin tek yolu; vagonların ve lokomotiflerin ayrı statülerde değerlendirilidikleri ve lokomotiflerin belirleyicilik ve yön vericiliğine vagonların karşılıksız rıza gösterdiği "iki vitesli Avrupa".
Bu Avrupa'da Türkiye'nin yeri hazır! En arkadaki "hamal vagon".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012