Ah ne güzeldi o iki hafta.
Medine'de geçen ve içinde "Bin aydan daha hayırlı" Kadir gecesi bulunan ilk hafta.
Ve yaklaşık beş milyon insanın Kabe etrafında saf tutup bayram namazı kıldığı ikinci hafta.
Her günü ayrı güzelliklerle dolu iki haftayı "umre" niyetine geçirirken muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamla olmak apayrı bir şey.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde dizi şeklinde sizinle paylaşacak olsam da, yine anlatmam, her fırsatta anlatmam gereken güzelliklerle dolu geçti iki haftalık umre ibadeti.
Artı 30 dereceden üç saat süren uçuş sonunda sıfır derecede seyreden sıcaklığa düşmenin, ya da güneşten kaçıp sığınılacak bir gölge bulmanın iyi bir şans sayıldığı bir coğrafyadan, kar yağan bir alana inmenin kaçınılmaz sonucu yakalandığı, ki, kimilerine göre salgın grip, kainata sığmayan (!) beni, bir hafta yorgan döşek arasındaki dar alana mahkûm etse de, o iki hafta çok güzeldi.
Medine, asıl adı "Yesrip" Hz. Muhammet (as)'ın şereflendirmesiyle önce Medine'tün Nebi/Peygamber şehri, sonra da kullana kullana, dile âsan gelen son şekliyle Medine, aradan 14 asır geçmiş olsa da, O, "yaratılmışların en şereflisi" Nebi'yi karşıladığı yılların merhamet, şefkat ve sevgi dolu hallerini hâlâ taşıyor gibi.
Hissetmek çok kolay.
Yaşama ve görmek de aynı nispette kolay, nasıl mı?
Akşam ezanına, yani iftara bir saat kala Mescid-i Nebevî'nin avlusunda oluşturulan iftar sofraları.
Tabi ki, o sofralara teşrif eden, bildik tanıdık olmayan, sadece yolları inanç noktasında buluşan insanlar.
Asyalı, Afrikalı, Doğulu, Batılı, hatta ismi cismi ilk duyulan bilmen ne ülkeli insanlar. İlk akşam, yol yorgunluğunun da sonucu pek fazla mükellef olmayan soframıza teşrif eden Lübnanlı aile gibi.
Sıhhati müsait olmadığı için oruç tutamayan on yaşlarındaki Muhammet ve yanında bulunan babası ve diğer akrabaları.
Orada "buyurun" demek de bir bakıma edepsizlik.
Kimin buyurup kimin buyurmayacağına siz karar veremezsiniz.
Karar mercii siz değilsiniz.
Siz sadece sofrayı kurmakla yükümlüsünüz.
O sofraya, gönül dünyanıza göre, kimin teşrif edip etmeyeceği, sizin inisiyatifinizde değildir.
Yani onu gönderen biri var.
Medine'deki bu dünya tatlısı hali Mekke'de bulmanız mümkün değil.
Sanki hâlâ Mekke'de, O, "Rahmeten lil Alemin" Hz. Muhammet (as)'a yapılan zulümleri, reva görülen işkenceleri hissetmenizin aksine, Medine'de de hâlâ sıcaklık, şefkat ve merhamet.
Medine'de sofranızı şereflendirecek insanları beklerken, Mekke'de de, insanlar, kendilerine bir sandviç, bir kutu ayran, hatta bir tek hurma ikram edecek insana hasret.
Medine'de siz arıyorsunuz, Mekke'de sizi arıyorlar, hem de yana yakıla.
Kazara poşetinizden bir sandviç çıkarmayasınız, poşet bile alinizde kalmaz.
Bu beni hayli duygulandırdı.
Hem Medine'de, hem Mekke'de akşama yakın, hatta ikindi sonrası bizi tatlı bir heyecan sarardı.
Mükellef sofra hazırlama telaş ve heyecanı.
Genelde hocam ısmarlardı.
Zaman zaman değişse de, yer bulup sofra açmak, bu arada ortalama 30 adet tavuk dönerli sandviçleri temin M. Emin'in göreviydi.
Bana ve Hayri'ye de, aynı adette, ayran, meyve suyu, salatalık, muz, hurma, kek ve o günlük uygun bir çeşni tenim etmek düşerdi.
Medine'de yağan sağanak yağış sonrası düşüp kolunu çatlatan Halim Kasım abiye de tek koluyla ve aşçı olmanın becerisiyle sofrayı dizayn etme görevi düşerdi.
Sıra misafirlerin teşrifine gelirdi, onlar da bir bir teşrif ederdi.
Herşeyi güneşli havaya göre tasarlayan Arap kardeşlerimiz yağmur için pek tedbir aldıkları söylenemez.
Çünkü çok az görülen yağmur istisnaydı ve kaideyi bozmazdı.
Bozmadı kaideyi; yağmurda ıslanılır.
Kadir Gecesi öncesi sabah namazında yağan yağmur ve sonrası Mescid-i Nebevî'nin avlusunda yağmur yüzünden kayganlaşan mermer onlarca insanı hastanelik etti.
Gözümüzün önünde uçuşan insanları görecektiniz.
Ve muhterem hocamla, yağmur altında ve avluda oluşan göletin üzerine seccade serip kıldığımız sabah namazı da çok zevkliydi.
Ve düşmemek için emekleye emekleye, tam bir dayanışma örneği sergileyerek otele varmak.
Daha Cidde Uluslararası Havaalanı'na ayak basar basmaz sizi saran "ibadet etme" zorunluluğu hissi, Medine'de ve Mekke'de artarak sürer.
Taa ki, dönüş için tekrar Cidde'ye gelip havalanmaya, ayaklarınızın yerden kesilmeye başladığı ana kadar.
Ve eğer THY ile uçuyorsanız, elinize tutuşturulan "muzahrafat kanalı" ceridelerle çok farklı bir dünyaya uçuyor olduğunuzu hissedersiniz.
Ona daha sonra değinmek üzere.
Bazen kızsak, kavga etsek de, Suudi hükümetinin gerek Mekke'de, gerek Medine'de yaptığı hizmetleri inkar etmek nankörlük olur.
"Osmanlı, Hicaz Bölgesi'ni, hizmetleri boğaza kaydırmaya başladıktan sonra kaybetmeye başladı" muhterem hocam.
Mescid-i Nebi ve Kabe etrafında yapılan o devasa külliyeleri keşke biz yapsaydık.
Fazla değil, bundan yirmi sene önce bırakın yatmaya, özel ihtiyaçlarınızı karşılaya bile müsait bir yer bulamazdınız buralarda.
Şimdi on binler aynı anda yararlanabiliyor bu hizmetlerden.
Çok güzeldi o iki hafta.
Medine'de geçen ve içinde "Bin aydan daha hayırlı" Kadir gecesi bulunan ilk hafta.
Ve yaklaşık beş milyon insanın Kabe etrafında saf tutup bayram namazı kıldığı ikinci hafta.
Her günü ayrı güzelliklerle dolu iki haftayı "umre" niyetine geçirirken muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamla olmak apayrı bir şey.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde dizi şeklinde sizinle paylaşacak olsam da, yine anlatmam, her fırsatta anlatmam gereken güzelliklerle dolu geçti iki haftalık umre ibadeti.
Artı 30 dereceden üç saat süren uçuş sonunda sıfır derecede seyreden sıcaklığa düşmenin, ya da güneşten kaçıp sığınılacak bir gölge bulmanın iyi bir şans sayıldığı bir coğrafyadan, kar yağan bir alana inmenin kaçınılmaz sonucu yakalandığı, ki, kimilerine göre salgın grip, kainata sığmayan (!) beni, bir hafta yorgan döşek arasındaki dar alana mahkûm etse de, o iki hafta çok güzeldi.
Medine, asıl adı "Yesrip" Hz. Muhammet (as)'ın şereflendirmesiyle önce Medine'tün Nebi/Peygamber şehri, sonra da kullana kullana, dile âsan gelen son şekliyle Medine, aradan 14 asır geçmiş olsa da, O, "yaratılmışların en şereflisi" Nebi'yi karşıladığı yılların merhamet, şefkat ve sevgi dolu hallerini hâlâ taşıyor gibi.
Hissetmek çok kolay.
Yaşama ve görmek de aynı nispette kolay, nasıl mı?
Akşam ezanına, yani iftara bir saat kala Mescid-i Nebevî'nin avlusunda oluşturulan iftar sofraları.
Tabi ki, o sofralara teşrif eden, bildik tanıdık olmayan, sadece yolları inanç noktasında buluşan insanlar.
Asyalı, Afrikalı, Doğulu, Batılı, hatta ismi cismi ilk duyulan bilmen ne ülkeli insanlar. İlk akşam, yol yorgunluğunun da sonucu pek fazla mükellef olmayan soframıza teşrif eden Lübnanlı aile gibi.
Sıhhati müsait olmadığı için oruç tutamayan on yaşlarındaki Muhammet ve yanında bulunan babası ve diğer akrabaları.
Orada "buyurun" demek de bir bakıma edepsizlik.
Kimin buyurup kimin buyurmayacağına siz karar veremezsiniz.
Karar mercii siz değilsiniz.
Siz sadece sofrayı kurmakla yükümlüsünüz.
O sofraya, gönül dünyanıza göre, kimin teşrif edip etmeyeceği, sizin inisiyatifinizde değildir.
Yani onu gönderen biri var.
Medine'deki bu dünya tatlısı hali Mekke'de bulmanız mümkün değil.
Sanki hâlâ Mekke'de, O, "Rahmeten lil Alemin" Hz. Muhammet (as)'a yapılan zulümleri, reva görülen işkenceleri hissetmenizin aksine, Medine'de de hâlâ sıcaklık, şefkat ve merhamet.
Medine'de sofranızı şereflendirecek insanları beklerken, Mekke'de de, insanlar, kendilerine bir sandviç, bir kutu ayran, hatta bir tek hurma ikram edecek insana hasret.
Medine'de siz arıyorsunuz, Mekke'de sizi arıyorlar, hem de yana yakıla.
Kazara poşetinizden bir sandviç çıkarmayasınız, poşet bile alinizde kalmaz.
Bu beni hayli duygulandırdı.
Hem Medine'de, hem Mekke'de akşama yakın, hatta ikindi sonrası bizi tatlı bir heyecan sarardı.
Mükellef sofra hazırlama telaş ve heyecanı.
Genelde hocam ısmarlardı.
Zaman zaman değişse de, yer bulup sofra açmak, bu arada ortalama 30 adet tavuk dönerli sandviçleri temin M. Emin'in göreviydi.
Bana ve Hayri'ye de, aynı adette, ayran, meyve suyu, salatalık, muz, hurma, kek ve o günlük uygun bir çeşni tenim etmek düşerdi.
Medine'de yağan sağanak yağış sonrası düşüp kolunu çatlatan Halim Kasım abiye de tek koluyla ve aşçı olmanın becerisiyle sofrayı dizayn etme görevi düşerdi.
Sıra misafirlerin teşrifine gelirdi, onlar da bir bir teşrif ederdi.
Herşeyi güneşli havaya göre tasarlayan Arap kardeşlerimiz yağmur için pek tedbir aldıkları söylenemez.
Çünkü çok az görülen yağmur istisnaydı ve kaideyi bozmazdı.
Bozmadı kaideyi; yağmurda ıslanılır.
Kadir Gecesi öncesi sabah namazında yağan yağmur ve sonrası Mescid-i Nebevî'nin avlusunda yağmur yüzünden kayganlaşan mermer onlarca insanı hastanelik etti.
Gözümüzün önünde uçuşan insanları görecektiniz.
Ve muhterem hocamla, yağmur altında ve avluda oluşan göletin üzerine seccade serip kıldığımız sabah namazı da çok zevkliydi.
Ve düşmemek için emekleye emekleye, tam bir dayanışma örneği sergileyerek otele varmak.
Daha Cidde Uluslararası Havaalanı'na ayak basar basmaz sizi saran "ibadet etme" zorunluluğu hissi, Medine'de ve Mekke'de artarak sürer.
Taa ki, dönüş için tekrar Cidde'ye gelip havalanmaya, ayaklarınızın yerden kesilmeye başladığı ana kadar.
Ve eğer THY ile uçuyorsanız, elinize tutuşturulan "muzahrafat kanalı" ceridelerle çok farklı bir dünyaya uçuyor olduğunuzu hissedersiniz.
Ona daha sonra değinmek üzere.
Bazen kızsak, kavga etsek de, Suudi hükümetinin gerek Mekke'de, gerek Medine'de yaptığı hizmetleri inkar etmek nankörlük olur.
"Osmanlı, Hicaz Bölgesi'ni, hizmetleri boğaza kaydırmaya başladıktan sonra kaybetmeye başladı" muhterem hocam.
Mescid-i Nebi ve Kabe etrafında yapılan o devasa külliyeleri keşke biz yapsaydık.
Fazla değil, bundan yirmi sene önce bırakın yatmaya, özel ihtiyaçlarınızı karşılaya bile müsait bir yer bulamazdınız buralarda.
Şimdi on binler aynı anda yararlanabiliyor bu hizmetlerden.
Çok güzeldi o iki hafta.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024