AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın '40 yıldır süren geleneksel politikaların terk edilmesi gerektiği' yolundaki sözlerinin ardından Türkiye Kıbrıs politikasında BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planı çerçevesinde resmen değişikliğe gitme kararı aldı.
Karar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yusuf Buluç'un basın toplantısıyla duyuruldu. Buluç, Kıbrıs politikasının 'gerçekçi ve Kıbrıs Türk halkının istikrarına yönelik' olarak gözden geçirileceğini söylerken, Annan planı göz önüne alınarak düzeltmelere ve yeni ayarlamalara gidileceğini vurguladı.
Evet, 9 Ocak tarihli gazetelere yansıyan bu haberde Dışişleri Bakanlığı'nın Bakan'dan sonraki en yetkili ağzından "40 yıllık Kıbrıs'la ilgili devlet politikasının değiştiği" söyleniyordu.
Konuyla ilgili bir hafta boyunca kalem oynatıldı.
Değişen yeni politikayla, daha önce TBMM'nin aldığı 'Rum kesimi AB'ye alınırsa KKTC ile bütünleşme' politikasından vazgeçildiği dahi iddia edilmişti.
Bir hafta boyunca bakanlıktan ses seda çıkmadı.
Nihayet önceki gün yine bakanlığın aynı yetkili ismi Buluç'tan yeni bir açıklama geldi.
Dışişleri Bakanı sözcüsü 180 derece dönmüş ve bu sefer de, "Türkiye'nin Kıbrıs politikasında değişiklik olarak nitelendirilebilecek hiç bir şeyin söz konusu olmadığını" söylüyordu.
Buluç, yeni açıklamasında sadece müzakerelerin Şubat ayı sonuna kadar devamına imkan sağlandığını belirtiyor.
Kıbrıs konusunda bir takvimin bulunduğuna işaret eden Buluç, söz konusu takvimde nihai aşamaya gelindiğinde gerekli değerlendirmelerin yapılacağını ifade ediyor.
Hükümet müzakere tarihine kadar AB'ye uyumlu pozlar vermek için geleneksel politikadan vazgeçtiği yolunda bir izlenim vererek ABD nezdinde sempatik mi görünmeye çalışıyor.
"Bak ben değiştim, uzlaşmak istiyorum, ama sen de şu isteklerimiz için AB'ye bastır" mı demek istiyor?
Yoksa Dışişleri Bakanı'nın ikircikli mizacı Dışişleri bürokrasisine mi sirayet etti.
Hükümetin, bu tip kararsız, çelişkili, zigzaglı tutumla tehlikeli sulara açılmasını eleştirince bazılarının hoşuna gitmiyor.
Onun için iki çelişkili demeci yorumsuz verip kararı okuyucularıma bırakıyorum.
Kıbrıs gibi, Irak gibi Türkiye'nin bütünlüğünü ilgilendiren en hayati konulardaki bu çelişkilere dikkat çekmeyelim mi?
Bu kadar yağdanlık arasında doğruyu haykıran kalemler kalmazsa hükümet daha çok hataya düşmez mi?
Karar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yusuf Buluç'un basın toplantısıyla duyuruldu. Buluç, Kıbrıs politikasının 'gerçekçi ve Kıbrıs Türk halkının istikrarına yönelik' olarak gözden geçirileceğini söylerken, Annan planı göz önüne alınarak düzeltmelere ve yeni ayarlamalara gidileceğini vurguladı.
Evet, 9 Ocak tarihli gazetelere yansıyan bu haberde Dışişleri Bakanlığı'nın Bakan'dan sonraki en yetkili ağzından "40 yıllık Kıbrıs'la ilgili devlet politikasının değiştiği" söyleniyordu.
Konuyla ilgili bir hafta boyunca kalem oynatıldı.
Değişen yeni politikayla, daha önce TBMM'nin aldığı 'Rum kesimi AB'ye alınırsa KKTC ile bütünleşme' politikasından vazgeçildiği dahi iddia edilmişti.
Bir hafta boyunca bakanlıktan ses seda çıkmadı.
Nihayet önceki gün yine bakanlığın aynı yetkili ismi Buluç'tan yeni bir açıklama geldi.
Dışişleri Bakanı sözcüsü 180 derece dönmüş ve bu sefer de, "Türkiye'nin Kıbrıs politikasında değişiklik olarak nitelendirilebilecek hiç bir şeyin söz konusu olmadığını" söylüyordu.
Buluç, yeni açıklamasında sadece müzakerelerin Şubat ayı sonuna kadar devamına imkan sağlandığını belirtiyor.
Kıbrıs konusunda bir takvimin bulunduğuna işaret eden Buluç, söz konusu takvimde nihai aşamaya gelindiğinde gerekli değerlendirmelerin yapılacağını ifade ediyor.
Hükümet müzakere tarihine kadar AB'ye uyumlu pozlar vermek için geleneksel politikadan vazgeçtiği yolunda bir izlenim vererek ABD nezdinde sempatik mi görünmeye çalışıyor.
"Bak ben değiştim, uzlaşmak istiyorum, ama sen de şu isteklerimiz için AB'ye bastır" mı demek istiyor?
Yoksa Dışişleri Bakanı'nın ikircikli mizacı Dışişleri bürokrasisine mi sirayet etti.
Hükümetin, bu tip kararsız, çelişkili, zigzaglı tutumla tehlikeli sulara açılmasını eleştirince bazılarının hoşuna gitmiyor.
Onun için iki çelişkili demeci yorumsuz verip kararı okuyucularıma bırakıyorum.
Kıbrıs gibi, Irak gibi Türkiye'nin bütünlüğünü ilgilendiren en hayati konulardaki bu çelişkilere dikkat çekmeyelim mi?
Bu kadar yağdanlık arasında doğruyu haykıran kalemler kalmazsa hükümet daha çok hataya düşmez mi?
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014