Bilim gelişmiş, teknoloji gelişmiş, bütün bir dünya bunlardan azami derecede istifade ediyor, biz ise haçlı-siyonist dünyası adına komşularımızla, kardeşlerimizle didişip duruyoruz.
Biz ise gelişen teknolojik imkanları milleti bir birinden ayrıştırmak için kullanıyoruz, üretilen fitne-fesat haberlerine delil toplamak için kullanıyoruz.
Biz ise gelişen teknolojik ve elektronik imkanları, vatan bayrak ve bağımsızlık uğruna mücadele etmiş, devlet madalyası almış kahramanlarımızı küçük düşürmek, gözden düşürmek, intiharlara sürüklemek için belge oluşturmakta kullanıyoruz.
Biz ise bilimi, teknolojiyi, suni gündemler oluşturmada, toplumu uyuşturmada, yaşanan haksızlıklara alıştırmada, zihinleri şeytanlığa çalıştırmada kullanıyoruz.
İki bin on iki ikinci yarı...
Ülkenin dört bir yanında HES adı altında dereler kurutulduğu, dere boyunca hayat kurutulduğu için devlet- millet kavgalı... Diğer taraftan devlet eliyle dere yataklarına konut yapıldığı ve vatandaşlar iskan edildiği için bir gece ansızın beklenmedik misafir sel geliyor ve onlarca insanımız hayatını kaybediyor.
İki bin on iki ikinci yarı...
Yandaş medya seferber omuş Amerika-İsrail ortak servisi olan yalan haberleri milletimize hazmettirmeye çalışıyor, bölgede kardeş kavgasını körüklemek için habire odun taşıyorlar.
Altı ay önce Fransa iftira yasasını kabul ettiği için bizzat başbakanımız tarafından açıklanan yaptırım kararları ki uygulanıp uygulanmadığını da kimse bilmiyor, bir çırpıda kaldırıldığı ilan ediliyor ve hemen ardından Fransa “aynı karar üzerindeyiz” açıklamasını yapıyor.
Birileri çıkıp bu ülkeyi yöneten İmam-Hatip nesli kadrosuna bazı şeyleri hatıraltması lazım. Danışmanlık yapan hocalar da maalesef bu vazifeyi yapmıyorlar ki bu kadar bariz hatalar yapılıyor.
Bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde, Kur’an ve Hadis literatüründe, basiret, feraset, idrak, iz’an, insaf, izzet, şeref, haysiyet... gibi kavramlar vardı, çok zamandır bu kavramlar sanki hayatımızdan çekildi gittiler.
Elin gavurunun hatırna, çıkarları uğruna biz komşumuzla, kardeşlerimizle kötü oluyoruz.
Basiret bunun neresinde, feraset bunun neresinde, idrak ve iz’an bunun neresinde?
On yıldır Irak’ta devam eden katliam, ırza tecavüz, her çeşit yakım ve yıkım karşısında ağzını dahi açmayan, hatta işgalcilere dua için ağzını açan bir zihniyetin “Suriye’de zulüm olduğu için seferberiz” türü söylemlerine kargalar bile gülüyor.
İki bin on iki ikinci yarı...
On yıldır şımartılan, semirtilen terör örgütü yollarda düzineler halinde tırları ateşe veriyor, her gün dört bir yana şehit tabutları gidiyor, bizim Davutoğlu’muz; “Suriye’ye karşı çalışan ve çatışanları desteklememiz lazım” diye dünyaya çağrı yapıyor.
Merhum Necip Fazıl diyordu ya:
“Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?”
Bu ülkeyi böylesine tanınmaz hale kim getirdi?
Biz ise gelişen teknolojik imkanları milleti bir birinden ayrıştırmak için kullanıyoruz, üretilen fitne-fesat haberlerine delil toplamak için kullanıyoruz.
Biz ise gelişen teknolojik ve elektronik imkanları, vatan bayrak ve bağımsızlık uğruna mücadele etmiş, devlet madalyası almış kahramanlarımızı küçük düşürmek, gözden düşürmek, intiharlara sürüklemek için belge oluşturmakta kullanıyoruz.
Biz ise bilimi, teknolojiyi, suni gündemler oluşturmada, toplumu uyuşturmada, yaşanan haksızlıklara alıştırmada, zihinleri şeytanlığa çalıştırmada kullanıyoruz.
İki bin on iki ikinci yarı...
Ülkenin dört bir yanında HES adı altında dereler kurutulduğu, dere boyunca hayat kurutulduğu için devlet- millet kavgalı... Diğer taraftan devlet eliyle dere yataklarına konut yapıldığı ve vatandaşlar iskan edildiği için bir gece ansızın beklenmedik misafir sel geliyor ve onlarca insanımız hayatını kaybediyor.
İki bin on iki ikinci yarı...
Yandaş medya seferber omuş Amerika-İsrail ortak servisi olan yalan haberleri milletimize hazmettirmeye çalışıyor, bölgede kardeş kavgasını körüklemek için habire odun taşıyorlar.
Altı ay önce Fransa iftira yasasını kabul ettiği için bizzat başbakanımız tarafından açıklanan yaptırım kararları ki uygulanıp uygulanmadığını da kimse bilmiyor, bir çırpıda kaldırıldığı ilan ediliyor ve hemen ardından Fransa “aynı karar üzerindeyiz” açıklamasını yapıyor.
Birileri çıkıp bu ülkeyi yöneten İmam-Hatip nesli kadrosuna bazı şeyleri hatıraltması lazım. Danışmanlık yapan hocalar da maalesef bu vazifeyi yapmıyorlar ki bu kadar bariz hatalar yapılıyor.
Bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde, Kur’an ve Hadis literatüründe, basiret, feraset, idrak, iz’an, insaf, izzet, şeref, haysiyet... gibi kavramlar vardı, çok zamandır bu kavramlar sanki hayatımızdan çekildi gittiler.
Elin gavurunun hatırna, çıkarları uğruna biz komşumuzla, kardeşlerimizle kötü oluyoruz.
Basiret bunun neresinde, feraset bunun neresinde, idrak ve iz’an bunun neresinde?
On yıldır Irak’ta devam eden katliam, ırza tecavüz, her çeşit yakım ve yıkım karşısında ağzını dahi açmayan, hatta işgalcilere dua için ağzını açan bir zihniyetin “Suriye’de zulüm olduğu için seferberiz” türü söylemlerine kargalar bile gülüyor.
İki bin on iki ikinci yarı...
On yıldır şımartılan, semirtilen terör örgütü yollarda düzineler halinde tırları ateşe veriyor, her gün dört bir yana şehit tabutları gidiyor, bizim Davutoğlu’muz; “Suriye’ye karşı çalışan ve çatışanları desteklememiz lazım” diye dünyaya çağrı yapıyor.
Merhum Necip Fazıl diyordu ya:
“Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?”
Bu ülkeyi böylesine tanınmaz hale kim getirdi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025