Prof. Dr. Haydar Baş, "Dua ve Zikir" eserinde ibadetlerin temelinin zikir olduğunu şöyle delillendiriyor:
"İbâdetler Allah'ı anmak, hatırlamak, tanımak, rızâsına kavuşmak için yapılır. Bu nedenle bütün ibâdetler zikirdir. Namazı Allah'ı hatırlamak için kılıyoruz. Orucu, Cenâb-ı Hakk'ı bilmek, hatırlamak için tutuyoruz. Haccı, Allah'ı (c.c) hatırlamak, O'nun beytini tavaf etmek, ziyaret etmek için yapıyoruz. Yani ibâdetlerin temelinde olan hikmet Allah'ı tanımaktır, unutmamaktır.
Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl." (Tâhâ: 14). Yani namazdan murad, maksat Allah'ı zikirdir. Onun için gaflet hâlinde kılınan namaz da namaz değildir. Gaflet hâlinde kılınan namaz, kılanın huylarını, davranışlarını, tabiatını etkilemez.
Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hakk; "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. (Namazlarından gâfildirler)" (Mâun 4,5) buyuruyor. "Ne yaptığını bilmeden namaz kılanlara yazıklar olsun" diyor. Demek ki, ibâdetlerde temel husus, insanın Allah'ı unutmaması, devamlı Cenâb-ı Hak ile beraber olmasıdır. Bu namazda da böyledir, oruçta da böyledir, hac ve zekâtta da böyledir. Allah'ı unutmamak içindir. Bütün bunlar sürekli Cenâb-ı Hakk'ı yaşamak, O'nunla beraber olmaktır.
Bir de müstakil olarak insan, Cenâb-ı Hakk'ı diliyle, kalbiyle zikreder. İsimleriyle Cenâb-ı Hakk'ı anar ise, o zaman o insan uyku hâlinde bile Allah'ı hatırlar, uyanık halde de Rabb'iyle beraber olur. O'nu unutması mümkün olmaz. Bu müstakil ibâdete işaretle Cenâb-ı Hakk; "Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin" (Ahzab 41) buyurmaktadır.
Cenâb-ı Hak, biz insanları bu âleme gönderirken, başıboş, gelişi-güzel yaratarak göndermiş değildir. Bir hikmete binaen, kendisini tanımamız, O'nu bilmememiz, O'na kul olmamız için göndermiştir. Bu gerçek, âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifleriyle bilinmektedir. Cenâb-ı Hak; "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" (Müminûn 115) buyuruyor. Demek ki, insan başıboş yaratılmamış, bir hikmete binâen yaratılmıştır. Onun için insan denen varlığın her zaman ve mekânda Allah'ını tanıması, bilmesi ve O'na yaklaşması, kulluk yapması için ibâdet etmesi şarttır ve esastır.
İbâdet; Cenâb-ı Hakk'ın emir ve nehiylerle birlikte kulunun hayatına yansıma şeklidir. Rabbimiz bizden bazı şeyler istiyor, bazı şeyler emrediyor. Bazılarını da "yapmayın" diyor. Yapmamızı istediğini yapmak ibâdet olduğu gibi; yapmamamızı istediği şeyleri de terk etmek, onlardan kaçınmak da ibâdettir. Kul, haram ile karşı karşıya geldiğinde nefsini mağlup edip Allah'ın rızasını kazanma istikametinde o fiili terk etti ise, bu da ibâdettir. Bu durumda hayatın tamamı ibâdet olmuş olur.
Bir Müslümanın aldığı nefesten verdiği nefese kadar, her ânı ibâdât ü taatle geçer. İbâdet işte bu İlâhî emir ve nehiylerin hayatımıza yansmasıdır. Bu emir ve nehiylere kulun incelikle uymasına ise, taat denir. Resûlullah (s.a.a.) bu konuda Allah'tan yardım istemeyi öğretmiştir. Çünkü ibâdet ve taat kul olmanın, "inandım" demenin ispatıdır.
"İnandım" demek çok ciddi bir iddiadır: "Allah vardır, melekleri vardır, peygamberleri vardır, kitapları vardır, hayır ve şer Allah'tandır." Bütün bunları söylerken çok ciddi bir iddiada bulunmuş oluyoruz. Bu iddianın ispatı ise ibâdetlerdir. Yani imanımızı kabul ettirmek için ibâdetlerle ispat etmek zorundayız. Herhangi bir davada hâkimin huzuruna çıkıldığında, iddia edilen hususun ispatı, iddia sahibine aittir. Delil göstermek iddia sahibine gereklidir. Bu ne ise; "Ben inanıyorum" demek de işte böyle bir iddiadır. Onun ispatı da ibâdetle mümkündür. O halde ibadât u taati olmayan insanın imanını ispat etmesi zor, belki de imkânsızdır. İbâdet yapmayana dinsiz denilmez ama ibâdetimiz yoksa imanımızı ne ile ispat edeceğiz?! (devam edeceğiz...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020