İbadet, âdetleri terktir
İbadet, âdetleri terktir. İbâdet anında, alışılmış olan dünyalık hiçbir âdet yapılamaz. İbâdet yerine gidildiği zaman bütün âdetler bir yana atılmalıdır
14.04.2023 09:02:00





İbadet, âdetleri terktir. İbâdet anında, alışılmış olan dünyalık hiçbir âdet yapılamaz. İbâdet yerine gidildiği zaman bütün âdetler bir yana atılmalıdır.
İbâdet zamanı, dünya bağlarını iptal ediniz. Halka bağlanmayınız. Hakk'a bağlanınız. Yapamadığınızı yapar gibi göstermeyiniz. İyiyi kötüyü seçen Zât'ın gözleri var...
Taşıdığınız hâle göre o ölçüye vurulmadan hiçbir işiniz kabul olunmaz. Benimsediğiniz her şeyi bir yana atınız; onları hesaba katmayınız.
Ocağa girmeden, kiriniz, pasınız temizlenmeden durumunuz makbul olmaz...
İşin kolay olduğunu sanmayın, sizin hemen hepiniz ihlâs iddiasını taşır, ama ölçüye vurulunca nifak hâliniz ortaya çıkar. Eğer imtihan olmasaydı ne iddiacı çıkardı ne iddiacılar!..
Bir kimse halim selim olduğunu iddia ederse, karşısına öfke verecek şeyler çıkarılıp denenir. Cömert olduğunu anlatandan bir şeyler taleb edilir. Her şeyin ki, varlığı iddia edilir, zıddı ile imtihana sokulur.
Hevesi bırakınız, takvaya yapışınız, bütün hâliniz ittika (Günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek) üzere olmalı. Hak Teâlâ ittika sahiplerine sahib olur.
Şirki temelinden yıkınız. Yanlış hareketlerin en ufak parçasını dahi yapmayınız. Kitap ve sünnetin bağını tutunuz ve onu elinizden salmayınız. Bütün hâlinizi iyi etmeye gayret ediniz.
Allah, kerimdir... Yalnız Hak'dan çekininiz, başkasından korkmayınız. Samimî bir kulda, iki korku olmaz.
Allah yolcularının korktuğu şeyler yukarı bölümlerde anlatıldı. Onlar, dünyada oldukları müddetçe yemede, içmede, giymede, nikâh işlerinde ve bütün yaptıkları işte bir çekinme duygusu taşır.
Bilhassa haram ve şüpheli şeyleri bir yana atar, helâl olanın da azını alırlar. Haramlar için azab varsa, helâl olan için de hesap olduğunu bilirler. Onlar her hâllerinde bir ihtiyat sahibi olmuşlardır. Zâhidlik hâline ermek için her eşyayı bıraktılar.
Zâhidlik hâli kemal bulunca marifete çevrilir. Marifet hâlinde de tam olgunlaşma İlâhî ilimlere kalp olur ve halkın başı üstünde taşınır.
Şüphesiz, büyük insanların yanında haram, şüpheli şeyler bulunmaz. Onların yanında yalnız helâl vardır. O da doğru zâtların alıp harcadığı şeylerdir. Onlar, haram şeyin adını anmadıkları gibi akıllarına bile getirmezler...
Kul dünyayı ve âhireti bir yana atar, Hakk'ın zâtından başka şeylere karşı soğukluk duyarsa, kalbi Hak yakınlığını kazanır. O'nun lütuf ve iyilik evine girer. Bu girişten sonra, maddî geçim için üzüntü duymaz. Yemek, içmek ve diğer işleri için herhangi bir sıkıntıya düşmez. Kalbi, bu gibi şeyleri düşünmez olur.
Hak yakınlığını bulan zâtların kalbi, yakınlık ve ihlâs ilmi kitabı ile beraberdir. Onların kalbi, her maddî eşyadan fena bulmayı ve Hakk'ın önünde serilmeyi bilir. Hâl ki böyle oldu, Hak onları idare eder ve başkasına bırakmaz.
Bu anlatılanlar, yaratılmışın düşüncesi ötesinde kalır. Bu hâller, zahirde görünenlerin çok ötesindedir. Hak o kulları yok eder, sonra dilerse diriltir.
İlk bilgi, ondan sonra hasıl olan ilimle kuvvet bulur. Cehaletten sonra ilim, sonra ihlâs, sonra ikinci ilim ve ikinci amel... Sükûttan sonra konuşmak... Varlığından soyunup O'nunla var olmak... En büyük iş..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
İbâdet zamanı, dünya bağlarını iptal ediniz. Halka bağlanmayınız. Hakk'a bağlanınız. Yapamadığınızı yapar gibi göstermeyiniz. İyiyi kötüyü seçen Zât'ın gözleri var...
Taşıdığınız hâle göre o ölçüye vurulmadan hiçbir işiniz kabul olunmaz. Benimsediğiniz her şeyi bir yana atınız; onları hesaba katmayınız.
Ocağa girmeden, kiriniz, pasınız temizlenmeden durumunuz makbul olmaz...
İşin kolay olduğunu sanmayın, sizin hemen hepiniz ihlâs iddiasını taşır, ama ölçüye vurulunca nifak hâliniz ortaya çıkar. Eğer imtihan olmasaydı ne iddiacı çıkardı ne iddiacılar!..
Bir kimse halim selim olduğunu iddia ederse, karşısına öfke verecek şeyler çıkarılıp denenir. Cömert olduğunu anlatandan bir şeyler taleb edilir. Her şeyin ki, varlığı iddia edilir, zıddı ile imtihana sokulur.
Hevesi bırakınız, takvaya yapışınız, bütün hâliniz ittika (Günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek) üzere olmalı. Hak Teâlâ ittika sahiplerine sahib olur.
Şirki temelinden yıkınız. Yanlış hareketlerin en ufak parçasını dahi yapmayınız. Kitap ve sünnetin bağını tutunuz ve onu elinizden salmayınız. Bütün hâlinizi iyi etmeye gayret ediniz.
Allah, kerimdir... Yalnız Hak'dan çekininiz, başkasından korkmayınız. Samimî bir kulda, iki korku olmaz.
Allah yolcularının korktuğu şeyler yukarı bölümlerde anlatıldı. Onlar, dünyada oldukları müddetçe yemede, içmede, giymede, nikâh işlerinde ve bütün yaptıkları işte bir çekinme duygusu taşır.
Bilhassa haram ve şüpheli şeyleri bir yana atar, helâl olanın da azını alırlar. Haramlar için azab varsa, helâl olan için de hesap olduğunu bilirler. Onlar her hâllerinde bir ihtiyat sahibi olmuşlardır. Zâhidlik hâline ermek için her eşyayı bıraktılar.
Zâhidlik hâli kemal bulunca marifete çevrilir. Marifet hâlinde de tam olgunlaşma İlâhî ilimlere kalp olur ve halkın başı üstünde taşınır.
Şüphesiz, büyük insanların yanında haram, şüpheli şeyler bulunmaz. Onların yanında yalnız helâl vardır. O da doğru zâtların alıp harcadığı şeylerdir. Onlar, haram şeyin adını anmadıkları gibi akıllarına bile getirmezler...
Kul dünyayı ve âhireti bir yana atar, Hakk'ın zâtından başka şeylere karşı soğukluk duyarsa, kalbi Hak yakınlığını kazanır. O'nun lütuf ve iyilik evine girer. Bu girişten sonra, maddî geçim için üzüntü duymaz. Yemek, içmek ve diğer işleri için herhangi bir sıkıntıya düşmez. Kalbi, bu gibi şeyleri düşünmez olur.
Hak yakınlığını bulan zâtların kalbi, yakınlık ve ihlâs ilmi kitabı ile beraberdir. Onların kalbi, her maddî eşyadan fena bulmayı ve Hakk'ın önünde serilmeyi bilir. Hâl ki böyle oldu, Hak onları idare eder ve başkasına bırakmaz.
Bu anlatılanlar, yaratılmışın düşüncesi ötesinde kalır. Bu hâller, zahirde görünenlerin çok ötesindedir. Hak o kulları yok eder, sonra dilerse diriltir.
İlk bilgi, ondan sonra hasıl olan ilimle kuvvet bulur. Cehaletten sonra ilim, sonra ihlâs, sonra ikinci ilim ve ikinci amel... Sükûttan sonra konuşmak... Varlığından soyunup O'nunla var olmak... En büyük iş..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.