Prof. Haydar Baş Hocamızın, 'İmam Hüseyin' eserinde, "Hz. Zeyneb, diğer esirler ve kesik başların Kûfe'ye götürülüşü hususunda şu bilgilere yer veriliyor:
"Bundan sonra okuyacaklarınız, Ehl-i Beyt'in Emevî sultanlığı karşısındaki tavrıdır. Ubeydullah ve Yezid'e karşı takındıkları cesaret dolu mağrur tavır, İmam (a.s.)'ın verdiği mücadeleyi herkesin duymasını sağlayacaktır. Ehl-i Beyt'in sağ fertleri ile beraber getirilen şehitlerin başları mızraklara takılarak taşınmıştır. Mızraklara takılan başlardan, yirmi ikisini Hevazin, on yedisini Husayn b. Numeyr ile birlikte Temim, on üçünü Kays b. Eş'as'la birlikte Kindîler, altı başı Hilal-u A'ver'le birlikte Esedoğulları, beş başı Ayheme b. Züheyr'le birlikte Ezdiler, on iki başı da Veid b. Amr'la birlikte Sakifiler Kûfe'ye taşıdılar. (Dineverî, Kitab'ul Ahbar, s.259).
Sağ olarak götürülenlerle ilgili olarak ise, Ömer'in, onları develer üzerinde ve kapalı mahfiller içinde getirdiği ifade edilir. (Dineverî, s. 238).
Kurre b. Kaysü't-Temimî der ki: "Bu kadınların geçerlerken Hüseyin (a.s.)'ın oğullarının ve ev halkının cesetlerine rastladıkları zaman ellerini yüzlerine vurarak feryad ettiklerini gördüm. At üzerinde olduğum hâlde, önlerine doğru vardım. Ben hiçbir zaman bunlarda görmüş olduğun kadar güzel kadın manzarası görmüş değilim! Vallahi, onların yüzleri gündeşten daha parlak ve güzeldi. Gördüğüm ve duyduğum şeylerden hiç unutamayacağım şey de, Fatıma (a.s.)'ın kızı Zeyneb'in sözleridir.
Zeyneb (a.s.) kardeşi Hüseyin (a.s)'ın yanından geçerken, 'Ey Muhammed'im! Ey Muhammed'im! Sana göklerdeki melekler salat ü selam getiriyorlar! Hüseyin ise şu otsuz, bozkır çölde tozlara topraklara, kanlara bulanmış, azaları kesilmiş, biçilmiş, kırılmış, dökülmüş yatıyor! Ey Muhammed'im! Senin kızların esir edilmişler, zürriyetin hep öldürülmüşler! Sabah yelleri onların üzerlerine tozlar, topraklar savuruyor, saçıyor' diyordu. Vallahi o dost düşman herkesi ağlattı." (Taberî, Tarih, c.6, s.262).
Hz. Fatıma (a.s.)'ın evladı, Hz. Zeyneb ve Ali b. Hüseyin (a.s.) (Zeynelâbidin) ve beraberindekiler Kûfe'ye ve sonra da Şam'a götürüldüler. Zeyneb (a.s.) Kûfe sokaklarında karşılaştıkları getirilen kesik başlara ve esirlere ağlayan ve pişmanlık duyan Kûfelilere, "Susun" diye işaret ettikten sonra şöyle haykırdı: "Ey Kûfeliler! Ağlıyor musunuz? Gözyaşınız hiç kurumasın, çığlığınız hiç dinmesin. Sizin durumunuz iplerini sağlam eğirdikten sonra onu tekrar çözen koca karının durumuna benziyor. Yeminlerinizi aranızda oyuncak hâline getirmişsiniz. Ne kötü bir vebalin altındasınız! Evet, Allah'a and olsun ki, çok ağlamanız ve az gülmeniz gerekiyor. Bu olayın utancını ve şerefsizliğini üzerinizde taşıyorsunuz. Bundan da temizlenmeniz mümkün değildir. Peygamberliğin madeni, hüccetinizin ekseni, kanıtınızın aydınlatıcı ışığı olan son Peygamberin (s.a.v.) torununu, cennet gençlerinin efendisini öldürmek günahından nasıl temizlenebilirsiniz?"
Sonra Ali b. Hüseyin (a.s.) şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizi Allah adına yemine veriyorum, babama mektup yazıp onu aldattığınızı, ona söz verdiğinizi, bütün güvenceleri verip biat ettiğinizi, sonra onunla savaştığınızı biliyor musunuz? Kendiniz için ahirete gönderdiğiniz bu amelden ve ortaya koyduğunuz bu kötü görüşten dolayı yazıklar olsun! Size, 'Soyumu öldürdünüz, saygınlığımı çiğnediniz. Siz de benim ümmetimden değilsiniz!' dediği zaman Resûlullah (s.a.v.)'e hangi yüzle bakacaksınız?" (Hayatu'l İmami'l Hüseyn, c.3, s.341).
Bu esnada Ali b. Hüseyin (a.s.)'ın, kendi hâllerini görüp de ağlayan Kûfe kadınlarına şu sözleri söylediği de yazmaktadır:
Ali b. Hüseyin der ki: "Kûfeliler'den bir adam beni gizledi. Bana çok ikram etti. Her içeri girişinde ve dışarı çıkışında ağlıyordu. Kendi kendime, 'Eğer yanı hayırlı ve vefalı bir kimse varsa, bunun yanıdır' diyordum. Nihayet İbn-i Ziyad'ın dellalı, 'Haberiniz olsun ki, Ali b. Hüseyin'i kim bulursa hemen getirsin! Ona üç yüz dirhem bahşiş vereceğiz' diyerek seslenince ev sahibi yanıma girdi. Vallahi o yine ağlıyordu. Ellerini hemen boğazıma bağladı. Ve 'Korkuyorum' dedi. Beni bağlı olarak onların yanına götürdü. Onlara teslim edip üç yüz dirhemi aldı. Ben ise, bakakalmıştım." (Mus'abu'z-Zübeyrî, Neseb-i Kureyş, s.58)."
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020