Allah'ın isimlerinin anılmasının sır ve tesirlerini anlatan Hz. Mevlâna'nın ne demek istediğini de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın İslam ve Mevlâna eserinden aktaralım:
Lafza-i Celal (Allah ismi şerifi):
Mevlâna, Allah ile mutmain olup hayat bulmayı zikrullahta bulmuştur. Özellikle insan maneviyatında büyük inkılap yapan Yüce Allah'ın isimleridir ki her ismin manasına göre insanda bir tecellisi vardır. Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin lafız ve mana olarak toplandığı en yüce kelime ise "Allah" kelimesidir.
Bu kelimeyi söyleyerek yaşamak, yaşayarak ölmek ve bu yüce kelimeyle dirilmek Mevlâna'nın en yüce hedefi olmuş tur. Bu aynı zamanda her mü'minin en samimî hedefidir. Bu sebeple sevgili Peygamberimiz'e (s.a.v.) "En hayırlı ibadet nedir?" diye sorulduğunda O, "Dilin Allah Allah diyerek ölmendir" buyurmuştur.
Görülüyor ki, Mevlâna'nın davası öz be öz Kur'an'ın ve İslam'ın mesajının sunulmasıdır. Başka bir ifadeyle "Allah'ı zikretme ve O'na hakkıyla kul olma" davasıdır.
Kur'an Okumak:
Kur'an-ı Kerim'in bir adı da zikirdir. Zira Kur'an zikri anlatan ve kendisi de zikir olan Allah kelâmıdır.
Bu sebeple zikir çerçevesinde Mevlâna, "Kur'an'ın bendesi" olduğunu ilan etmiştir. İste bütün bunlar Allah'ı zikrin özet programıdır.
Bütün bunlar bizi Mevlâna ile ilgili olarak şu sonuca ulaştırıyor: Mevlâna'nın davası esasen zikrullahtır. O halde zikrullah'ın İslam'daki yeri ve önemi aynı zamanda Mevlâna'nın İslâm'la nasıl bütünleştiğinin de diğer bir ifadesidir. O halde zikri İslam'daki yerine bazı delilleriyle işaret edelim:
İslam ve Mevlâna eserinde İslam'da zikrin yeri ve önemi hakkında da şu açıklamalara yer verilmiştir:
"İnsanın dünya sahnesine çıkarılışının gayesi, şüphesiz ki Cenab-ı Hakk'a (cc) kulluktur. Kulluğun zirvesi de nefsin tezkiyesi, Yaratıcı ile insan arasındaki bütün mania ve perdelerin aradan kalkmasıdır. İnsan ister fark etsin ister etmesin, ister inansın ister inanmasın bütün hayatı bu ana gaye sayesinde anlam kazanır.
İnanan, kulluk yolunu benimseyen insan, kendisine takdim edilen plan programa uyarak, gittikçe mesafeyi kısaltır ve yönü daima zirveye doğru olur. İnanmayan insan ise, esasında hedefe varmak için çırpındığı halde aradığı şeyin ne olduğunu bilemediğinden ümitsiz bir arayış içindedir; yönü kulluktan, kendi asıl cevherinden ve neticede Yaratanından kaçışa doğrudur. Kulluktan, nefis tezkiyesinden, Cenab-ı Hakk'a (c.c.) vasıl olmaktan bahsettiğimize göre konumuz mü'mindir, Müslümandır. (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Mevlanâ, Sayfa 187-191)
(Devam edecek...)
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025