Hz. Mâsume’den nakledilen hadisler
İmam Ca’fer, Hz. Mâsume’nin doğumu ve Kum şehrinde vefat edeceğine dair nakledilen rivayetin devamında şöyle demiştir: “Adı, Musa kızı Fâtıma’dır. O’nun şefaatiyle tüm Ehl-i Beyt sevenleri cennete gireceklerdir.”
03.09.2024 18:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Ca'fer, Hz. Mâsume'nin doğumu ve Kum şehrinde vefat edeceğine dair nakledilen rivayetin devamında şöyle demiştir:
"Adı, Musa kızı Fâtıma'dır. O'nun şefaatiyle tüm Ehl-i Beyt sevenleri cennete gireceklerdir."
Muhammed Bâkır Nasirî'den şöyle rivayet edilir: "Hicrî 1295 yılında Kum'da kuraklık ve kıtlık oldu. Bu durum halkı bezdirdi. Sonunda içlerinden kırk dindar kişi seçerek Kum'a gönderdiler. Bunlar Hz. Mâsume'nin kabrine giderek Allah'tan yağmur göndermesi için O'na tevessül ettiler.
Üçüncü gün onlardan biri Ayetullah Mirza Kummî'yi rüyasında gördü. 'Siz niye burada bekliyorsunuz?' diye sorar.
O da, 'Bir süredir bölgemize yağmur yağmıyor. O yüzden buraya sığındık ve Hz. Mâsume'ye tevessül ettik' der.
Bunun üzerine Mirza Kummî, 'Sadece bunun için mi burada toplandınız. Bu önemli bir şey değil. Bu kadarı bizim de elimizden gelir. Bu gibi şeylerde bize başvurun ama eğer tüm dünyanın şefaatini istiyorsanız ancak o zaman kıyamet gününün şefaatçisi olarak Hz. Mâsume'ye tevessül edin' der."
Hz. Mâsume'den nakledilen hadisler
Hz. Mâsume'nin özelliklerinden biri, onun İslamî ilimlere vâkıf oluşudur. Bu nedenle, birtakım hadislerin senedinde Hz. Mâsume'nin isminin geçtiğini görmekteyiz.
Bu hadislerden elimize ulaşmış olanlar az olmasına rağmen, yine de Hz. Mâsume'nin ilmî makamını göstermek için yeterlidirler. Biz burada bu hadislerden birini örnek olarak naklediyoruz:
El Gadir'de yazılanlara göre, birçok Ehl-i Sünnet kaynağında yer alan Gadir ve Menzilet hadisleri Hz. Mâsume'den nakledilmiştir.
Bu hadisler şöyledir:
İmam Kâzım'ın kızları Fâtıma (Mâsume), Zeyneb ve Ümmü Gülsüm, İmam Sâdık'ın kızı Fâtıma'dan, O da İmam Muhammed Bâkır'ın kızı Fâtıma'dan, O da İmam Zeynelâbidin'in kızı Fâtıma'dan, O da, İmam Hüseyin'in kızları Fâtıma ve Sakine'den, Onlar da Hz. Peygamber'in kızı Fâtıma'nın kızı Ümmü Gülsüm'den, O da annesinden şöyle rivayet eder:
"Hz. Fâtıma Zehra, Hz. Ali'nin hilafetini gasp edenlere şöyle seslendi:
Siz, Allah Resûlü'nün Gadir-i Hum'da söylediği, 'Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır' sözlerini ve 'Ey Ali! Senin Bana yakınlığın Harun'un Musa'ya yakınlığı gibidir' sözlerini duymadınız mı?"
Yukarıdaki senetle Hz. Mâsume, Hz. Fâtıma'dan şu rivâyeti nakleder:
Allah Resûlü'nün şöyle buyurduğunu duydum:
"Mi'rac'a gittiğimde cennete girdim. İçinde beyaz benekli yakuttan örülmüş bir saray vardı. Kapısı inci ve yakutla bezenmiş üzerine de bir perde asılmıştı. Başımı kaldırdı ve kapıya baktım. Üzerinde şöyle yazıyordu: 'Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Ali insanların velisidir.'
Perdede de bir yazı vardı. Orada da şunlar yazılıydı: 'Ne mutlu Ali'yi sevenlere! Onlar gibisi var mı?'
Saraya girdim, içerisi kızıl benekli akiklerle döşenmişti. Yeşil yakutla süslenmiş gümüş bir kapısı ve kapının üzerinde bir perde vardı. Başımı kaldırdığımda kapıda şöyle yazdığını gördüm: 'Muhammed Allah'ın elçisidir. Ali, Mustafa'nın velisidir.'
Sarayın ortasına kadar ilerlediğimde yeşil benekli yakuttan örülmüş başka bir saray gördüm öyle ki ondan daha güzel bir saray görmemiştim. İncilerle süslenmiş kızıl yakuttan bir kapısı vardı. Üzerinden de bir perde vardı. Başımı kaldırıp baktığımda perdede şunlar yazılıydı: 'Ali'yi sevenler kurtuluşa erenlerdir.'
Cebrail'e, 'Ey Dost! Bu kimin sarayı?' diye sordum.
'Bu saray vasin Ali b. Ebu Tâlib'indir. Kıyamet günü Ali yârenlerinin dışındaki bütün insanlar yalın ayak ve çıplak gelirler. O gün insanlar annelerinin adıyla çağırılırlar. Sadece Ali'yi sevenler babalarının adıyla çağırılırlar' dedi.
'Ey Dost! Bu sözün anlamı nedir' diye sordum.
'Ali'yi sevenler asil ve soylu olarak doğarlar' dedi."
Hz. Mâsume birkaç vasıtayla Hz. Peygamberin halası Safiyye'den şöyle nakleder:
"İmam Hüseyin dünyaya geldiğinde Hz. Peygamber bana, 'Ey hala, çocuğumu Bana getir' dedi.
Henüz O'nu yıkayıp temizlemediğimi söyleyince, 'Sen mi O'nu temizleyeceksin? Şüphesiz Allah O'nu pâk ve temiz yaratmıştır' buyurdu.
Hz. Mâsume, Save'de hastalandığında şöyle dedi: "Beni Kum'a götürün. Çünkü babamdan işittim. O, 'Kum sevenlerimizin merkezidir' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
"Adı, Musa kızı Fâtıma'dır. O'nun şefaatiyle tüm Ehl-i Beyt sevenleri cennete gireceklerdir."
Muhammed Bâkır Nasirî'den şöyle rivayet edilir: "Hicrî 1295 yılında Kum'da kuraklık ve kıtlık oldu. Bu durum halkı bezdirdi. Sonunda içlerinden kırk dindar kişi seçerek Kum'a gönderdiler. Bunlar Hz. Mâsume'nin kabrine giderek Allah'tan yağmur göndermesi için O'na tevessül ettiler.
Üçüncü gün onlardan biri Ayetullah Mirza Kummî'yi rüyasında gördü. 'Siz niye burada bekliyorsunuz?' diye sorar.
O da, 'Bir süredir bölgemize yağmur yağmıyor. O yüzden buraya sığındık ve Hz. Mâsume'ye tevessül ettik' der.
Bunun üzerine Mirza Kummî, 'Sadece bunun için mi burada toplandınız. Bu önemli bir şey değil. Bu kadarı bizim de elimizden gelir. Bu gibi şeylerde bize başvurun ama eğer tüm dünyanın şefaatini istiyorsanız ancak o zaman kıyamet gününün şefaatçisi olarak Hz. Mâsume'ye tevessül edin' der."
Hz. Mâsume'den nakledilen hadisler
Hz. Mâsume'nin özelliklerinden biri, onun İslamî ilimlere vâkıf oluşudur. Bu nedenle, birtakım hadislerin senedinde Hz. Mâsume'nin isminin geçtiğini görmekteyiz.
Bu hadislerden elimize ulaşmış olanlar az olmasına rağmen, yine de Hz. Mâsume'nin ilmî makamını göstermek için yeterlidirler. Biz burada bu hadislerden birini örnek olarak naklediyoruz:
El Gadir'de yazılanlara göre, birçok Ehl-i Sünnet kaynağında yer alan Gadir ve Menzilet hadisleri Hz. Mâsume'den nakledilmiştir.
Bu hadisler şöyledir:
İmam Kâzım'ın kızları Fâtıma (Mâsume), Zeyneb ve Ümmü Gülsüm, İmam Sâdık'ın kızı Fâtıma'dan, O da İmam Muhammed Bâkır'ın kızı Fâtıma'dan, O da İmam Zeynelâbidin'in kızı Fâtıma'dan, O da, İmam Hüseyin'in kızları Fâtıma ve Sakine'den, Onlar da Hz. Peygamber'in kızı Fâtıma'nın kızı Ümmü Gülsüm'den, O da annesinden şöyle rivayet eder:
"Hz. Fâtıma Zehra, Hz. Ali'nin hilafetini gasp edenlere şöyle seslendi:
Siz, Allah Resûlü'nün Gadir-i Hum'da söylediği, 'Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır' sözlerini ve 'Ey Ali! Senin Bana yakınlığın Harun'un Musa'ya yakınlığı gibidir' sözlerini duymadınız mı?"
Yukarıdaki senetle Hz. Mâsume, Hz. Fâtıma'dan şu rivâyeti nakleder:
Allah Resûlü'nün şöyle buyurduğunu duydum:
"Mi'rac'a gittiğimde cennete girdim. İçinde beyaz benekli yakuttan örülmüş bir saray vardı. Kapısı inci ve yakutla bezenmiş üzerine de bir perde asılmıştı. Başımı kaldırdı ve kapıya baktım. Üzerinde şöyle yazıyordu: 'Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Ali insanların velisidir.'
Perdede de bir yazı vardı. Orada da şunlar yazılıydı: 'Ne mutlu Ali'yi sevenlere! Onlar gibisi var mı?'
Saraya girdim, içerisi kızıl benekli akiklerle döşenmişti. Yeşil yakutla süslenmiş gümüş bir kapısı ve kapının üzerinde bir perde vardı. Başımı kaldırdığımda kapıda şöyle yazdığını gördüm: 'Muhammed Allah'ın elçisidir. Ali, Mustafa'nın velisidir.'
Sarayın ortasına kadar ilerlediğimde yeşil benekli yakuttan örülmüş başka bir saray gördüm öyle ki ondan daha güzel bir saray görmemiştim. İncilerle süslenmiş kızıl yakuttan bir kapısı vardı. Üzerinden de bir perde vardı. Başımı kaldırıp baktığımda perdede şunlar yazılıydı: 'Ali'yi sevenler kurtuluşa erenlerdir.'
Cebrail'e, 'Ey Dost! Bu kimin sarayı?' diye sordum.
'Bu saray vasin Ali b. Ebu Tâlib'indir. Kıyamet günü Ali yârenlerinin dışındaki bütün insanlar yalın ayak ve çıplak gelirler. O gün insanlar annelerinin adıyla çağırılırlar. Sadece Ali'yi sevenler babalarının adıyla çağırılırlar' dedi.
'Ey Dost! Bu sözün anlamı nedir' diye sordum.
'Ali'yi sevenler asil ve soylu olarak doğarlar' dedi."
Hz. Mâsume birkaç vasıtayla Hz. Peygamberin halası Safiyye'den şöyle nakleder:
"İmam Hüseyin dünyaya geldiğinde Hz. Peygamber bana, 'Ey hala, çocuğumu Bana getir' dedi.
Henüz O'nu yıkayıp temizlemediğimi söyleyince, 'Sen mi O'nu temizleyeceksin? Şüphesiz Allah O'nu pâk ve temiz yaratmıştır' buyurdu.
Hz. Mâsume, Save'de hastalandığında şöyle dedi: "Beni Kum'a götürün. Çünkü babamdan işittim. O, 'Kum sevenlerimizin merkezidir' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)