Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın 'Hz. Fâtıma' eserinde, Hz. Fâtıma'nın Fedek konusunda yaptığı savunma hakkında şu bilgilere yer veriliyor:
"Hz. Ali (a.s.) ve Hz. Fâtıma'nın savunmaları karşısında yetersiz kalmalarına rağmen Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Fedek'i Hz. Fâtıma'ya vermemekte kararlı idi. Getirdiği şahitleri kabul etmemişler, Fedek'in bağış olduğuna ikna olmamışlardı. Bu sefer Hz. Fâtıma (a.s.) ikinci bir adım atarak, Fedek'in Resûlullah (a.s.)'dan Kendisine kalan bir miras olduğu savunmasını yaptı.
Haşimoğulları'nın kadınlarını, hizmetçilerini ve akrabalarını yanına alarak Mescid-i Nebevî'ye geldi. Ebu Bekir sahabeler ile oturmakta idi. O'nun, hakkını aramak için yaptığı bu konuşması, Fedek meselesinin bugün dahi üzerinde konuşulan bir konu olmasını sağlamıştır. Bu konuşmasında Kur'an ayetlerini delil göstererek hakkı olan mirastan mahrum edildiğini sahabe kalabalığı önünde haykırdı. Allah'a hamd ve senâ edip, Resulü'ne salat ederek söze başladı:
"Hamd olsun Allah'a, verdiği nimetler için. Şükürler olsun O'na, ilham ettikleri için. İlk defa var edip sunduğu engin nimetler için övgüler olsun O'na; bahşettiği eksiksiz ve bol bağışları için, sunmuş olduğu tüm nimetleri için. Nimetleri sayılmaz, lütuflarının sonsuzluğunun şükrü edâ edilemez ve ebedi oluşları kavranabilmelerini imkansız kılar. Nimetlerini daha da arttırmak için insanları şükretmeye çağırmış, nimetlerini bollaştırarak kullarının kendisine hamd etmelerini istemiş ve (kıyamette) benzerlerine davet ederek ihsanını (sâlih kullara) iki kat arttırmıştır. Tanıklık ederim ki, tek ve ortaksız, Allah'tan başka ilah yoktur. Bu bir sözdür ki, Allah ihlası, sırf kendisine yönelik kulluğu bunun te'vili (esası, özü) olarak öngörmüştür. Kalplere O'na bağlılığını yerleştirmiştir. Aklın kavranabilmesi için tevhid düşüncesini aşikâr etmiştir.
O Allah ki, gözlerin O'nu görmesi, dillerin O'nu vasfetmesi ve tasavvurların keyfiyetini algılaması imkânsızdır. Varlıkları ilk defa var etti, öncesinde var olan bir şeyden değil. Benzeyen bir örneği karşısına almadan onları meydana getirdi. Onları kudretiyle oluşturdu. Dilemesi ile onları yeşertti. Bunların olmasına ihtiyacı olduğu için değil. Onlara şekil vermede kendisine bir faydası olduğu için değil. Sadece hikmetini gerçekleştirmek (sağlamlığını bildirmek)için; ibadetine, itaatine dikkatleri çekmek için; kudretini göstermek için, mahlûkatının kulluğunu sergilemek (ve onları kulluğa çağırmak) için, davetinin üstünlüğünü ortaya koymak için (onları var etti).
Sonra kullarını intikamından uzaklaştırmak ve onları toplayıp cennetine sevk etmek için ödülü, kendisine yönelik itaatin karşılığı kıldı ve cezayı, kendisine karşı gelinmesinin karşılığı kıldı. Tanıklık ederim ki, babam Muhammed (s.a.v.) O'nun elçisidir. O'nu henüz mahlûkatlar gayb âleminde gizliyken, korku veren perdelerin gerisinde koruma altındayken ve yokluk sınırının eşiğinde bulunuyorken elçi olarak göndermeden önce seçti, kendi risaleti için ayırmadan önce isimlendirdi, göndermeden önce tercih etti. Çünkü Allah, işlerin varacakları sonu bilir. Zamanın içerdiği hadiseler O'nun bilgisinin kuşatması altındadır. Olgunların konumlarına dair malumat O'nun katındandır."
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020