Hz. Ali ve İmamlar
Peygamber Efendimiz, Hatemü’l-Enbiyâ/son peygamberdir. Peygamberlik O’nunla son bulmuştur. Peygamber Efendimizden sonra, velâyet İmam Ali Efendimize Rabb’imizin bir ihsanıdır
08.11.2024 08:32:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Peygamber Efendimiz, Hatemü'l-Enbiyâ/son peygamberdir. Peygamberlik O'nunla son bulmuştur. Peygamber Efendimizden sonra, velâyet İmam Ali Efendimize Rabb'imizin bir ihsanıdır.
"… Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslamı beğendim" âyet-i kerimesi, Veda Haccı'ndan sonra Gadir-i Hum hutbesi okunduğu sırada ve Hz. Ali'nin velâyeti hakkında nâzil olmuştur.
Bu, sahih rivâyetlerle sabittir. Konuya dâir râvilerden bazıları şunlardır: Hz. Ali, Abdullah bin Abbâs, Ebu Said el-Hudrî, Berra b. Azib, Zeyd bin Erkam, Selman-ı Farisî, Ebû Zer Gifarî, Ammar bin Yâsir, Mikdad bin Esved ve Ebû Hureyre...
Nitekim bu konuda şöyle rivâyet edilir: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi), halkı Gadir-i Hum'da topladı ve Ali bin Ebi Tâlib'e itaate davet etti. Sonra Ali'nin kolundan tutarak kaldırdı. Öyle ki, koltuk altının beyazlığı görüldü.
Sonra buyurdu ki: "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah'ım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı da yalnız bırak!"
Ardından henüz insanlar dağılmamıştı ki, "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim" âyeti nazil oldu.
Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: "Allahuekber! Din kemâle erdirildi. Nimet tamamlandı. Yüce Allah, Benim risâletime, Ali'nin velâyetine râzı oldu."
Saad bin Tarif'den, dedi ki: "Hz. Ebû Ca'fer (İmam Muhammed Bâkır aleyhisselâm) buyurdular ki; Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuşlardır:
"Kim peygamberlerin hayatına benzer bir hayat yaşamak, şehitlerin ölümüne benzer bir ölümle ölmek ve Rahmân'ın diktiği Cennet'te ikâmet etmek istiyorsa; Ali'yi veli edinsin, sevenine yardımcı olsun ve ondan sonra gelen imamlara uysun. Çünkü onlar Benim zürriyetimdirler. Benim yaratıldığım balçıktan yaratılmışlardır.
Allah'ım Benim anlayışımı ve ilmimi onlara bahşet. Yazıklar olsun ümmetimden onlara karşı çıkanlara! Allah'ım! Onları Benim şefaatime erdirme!"
Peygamberler zikir oldukları gibi velâyet yolunun nurlu sahipleri de zikirdir.
Ebu Bâsir şöyle rivâyet eder: "Ebu Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
"Bir kavim Allah Azze ve Celle'yi ve bizi (Ehl-i Beyt) anmazlarsa, bu meclis Kıyâmet Günü onlar için hasret kaynağı olur."
Sonra şöyle dedi:
"Bizi anmak, Allah'ı anmaktır; bizim düşmanlarımızı anmak da Şeytan'ı anmaktır."
Câbir Cu'fî'den şöyle nakledilmiştir: "İmam Muhammed Bâkır'a, Yüce Allah'ın (c.c.); 'Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabb'inin zikirden yüz çevirirse Allah onu gitgide artan çetin bir azaba sokar' buyruğu hakkında sordum.
Şöyle buyurdu: "Kim Ali'den yüz çevirirse, çetin bir azaba yakalanır ve o en şiddetli azaptır."
Ebu Yûsuf el-Bezzaz dedi ki:
"Hz. Ebû Abdullah'dan (İmam Ca'fer Sâdık aleyhisselâm); 'Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabb'inizden size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O hâlde, Allah'ın nimetlerini zikredin/hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz' âyetini tilavet ettiler ve buyurdular ki:
'(Bu âyette) geçen Allah'ın nimetleri nedir, biliyor musunuz?' 'Hayır' dedim.
Buyurdular ki: 'O, Yüce Allah'ın kullarına bahşettiği nimetlerin en büyüğüdür; o da bizim velâyetimizdir.'"
Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: "Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, Kıyâmet Günü kör olarak haşredeceğiz. O, 'Rabb'im! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim' der.
(Allah) buyurur ki: İşte böyle! Çünkü sana âyetlerimiz geldi ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!"
Allah'ı bulmada, O'na vâsıl olmada, O'na kavuşmada tüm kâinat birer âyettir. Veâyetin şahı Hz. Ali, Allah'ın en büyük âyetlerindendir, zikridir. Kim ondan, Allah'ın âyetinden, Allah'ın zikrinden yüz çevirirse kör olarak haşrolacaktır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:
'Ey insanlar, bu Allah'ın hazinesi olan Ali bin Ebi Tâlib'dir. Kim bugün ve bugünden sonra onu sever ve velâyetini kabul ederse, Allah ile olan ahdine vefa etmiş ve üzerine farz olanı yerine getirmiştir. Yine kim bugün ve bugünden sonra ona düşmanlık beslerse Kıyâmet Günü kör ve sağır olarak gelecektir. Ve Allah'ın indinde hiçbir hüccet ve dayanağı olmayacaktır.'"
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyurdu: Bu mescidler, idrar ve dışkı gibi şeyleri bırakmak için yapılmamıştır; Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur'ân okumak için yapılmıştır."
Her Müslüman bilir ki, mescidlerde Allah zikredilir, namaz kılınır, Kur'ân-ı Kerim okunur. Bunların dışında dünyalık işlerle meşgul olmak günahtır. Yine bir başka hadis-i şerifinde Peygamber Efendimiz buyurdu:
"Meclislerinizi Ali bin Ebi Tâlib'i zikretmekle süsleyin."
Çünkü o Allah'ın en büyük âyeti, Allah'ın zikri, yüzüne bakıldığında Allah'ı hatırlattığı gibi, anıldığında da onda olan Allah'ın nuru sebebiyle Allah'ı hatırlatır.
Zikredilen Hz. Ali (k.v.) olsa da, Allah'ı hatırlatması sebebiyle zikredilen Cenâb-ı Hakk'tır. O görüldüğünde de Allah'ı hatırlattığı, Allah'ı anmaya vesile olduğu için;
İbn Mes'ûd'dan (radiyallahu anh) rivâyetle Peygamber Efendimiz buyurur ki: "Ali'ye bakmak ibâdettir."
Ayrıca Ehl-i Beyt Ekolü kaynaklarında bu hadis daha uzun bir metinle, Hz. Ali'nin faziletlerini zikretmenin, yazmanın, dinlemenin günahların affına vesile olduğu şu şekilde yer almaktadır:
"Hiç şüphesiz Allah (c.c.), kardeşim Ali bin Ebi Tâlib için sayılamayacak kadar fazilet karar kılmıştır. Kim onun faziletlerinden bir tanesini, onu ikrar ettiği hâlde zikrederse, Allah onun yakın ve uzak geçmişteki günahlarını bağışlar.
Kim Ali bin Ebi Tâlib'in faziletlerinden birini yazarsa o yazı yok olmadığı sürece melekler onun için mağfiret dilerler. Ve kim onun faziletlerinden birini dinlerse, Allah onun kulağıyla işlediği günahları bağışlar. Ve kim onun faziletlerinden yazıldığı bir kâğıda bakarsa, Allah onun gözüyle işlediği günahlarını bağışlar."
Resûlullah (s.a.a.) şöyle devam etti: "Ali bin Ebi Tâlib'e bakmak ibâdettir. Hiçbir kulun imanı, onun velâyetini kabul etmeden ve düşmanlarından teberra etmeden kabul olunmaz." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
"… Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslamı beğendim" âyet-i kerimesi, Veda Haccı'ndan sonra Gadir-i Hum hutbesi okunduğu sırada ve Hz. Ali'nin velâyeti hakkında nâzil olmuştur.
Bu, sahih rivâyetlerle sabittir. Konuya dâir râvilerden bazıları şunlardır: Hz. Ali, Abdullah bin Abbâs, Ebu Said el-Hudrî, Berra b. Azib, Zeyd bin Erkam, Selman-ı Farisî, Ebû Zer Gifarî, Ammar bin Yâsir, Mikdad bin Esved ve Ebû Hureyre...
Nitekim bu konuda şöyle rivâyet edilir: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi), halkı Gadir-i Hum'da topladı ve Ali bin Ebi Tâlib'e itaate davet etti. Sonra Ali'nin kolundan tutarak kaldırdı. Öyle ki, koltuk altının beyazlığı görüldü.
Sonra buyurdu ki: "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah'ım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı da yalnız bırak!"
Ardından henüz insanlar dağılmamıştı ki, "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim" âyeti nazil oldu.
Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: "Allahuekber! Din kemâle erdirildi. Nimet tamamlandı. Yüce Allah, Benim risâletime, Ali'nin velâyetine râzı oldu."
Saad bin Tarif'den, dedi ki: "Hz. Ebû Ca'fer (İmam Muhammed Bâkır aleyhisselâm) buyurdular ki; Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuşlardır:
"Kim peygamberlerin hayatına benzer bir hayat yaşamak, şehitlerin ölümüne benzer bir ölümle ölmek ve Rahmân'ın diktiği Cennet'te ikâmet etmek istiyorsa; Ali'yi veli edinsin, sevenine yardımcı olsun ve ondan sonra gelen imamlara uysun. Çünkü onlar Benim zürriyetimdirler. Benim yaratıldığım balçıktan yaratılmışlardır.
Allah'ım Benim anlayışımı ve ilmimi onlara bahşet. Yazıklar olsun ümmetimden onlara karşı çıkanlara! Allah'ım! Onları Benim şefaatime erdirme!"
Peygamberler zikir oldukları gibi velâyet yolunun nurlu sahipleri de zikirdir.
Ebu Bâsir şöyle rivâyet eder: "Ebu Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
"Bir kavim Allah Azze ve Celle'yi ve bizi (Ehl-i Beyt) anmazlarsa, bu meclis Kıyâmet Günü onlar için hasret kaynağı olur."
Sonra şöyle dedi:
"Bizi anmak, Allah'ı anmaktır; bizim düşmanlarımızı anmak da Şeytan'ı anmaktır."
Câbir Cu'fî'den şöyle nakledilmiştir: "İmam Muhammed Bâkır'a, Yüce Allah'ın (c.c.); 'Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabb'inin zikirden yüz çevirirse Allah onu gitgide artan çetin bir azaba sokar' buyruğu hakkında sordum.
Şöyle buyurdu: "Kim Ali'den yüz çevirirse, çetin bir azaba yakalanır ve o en şiddetli azaptır."
Ebu Yûsuf el-Bezzaz dedi ki:
"Hz. Ebû Abdullah'dan (İmam Ca'fer Sâdık aleyhisselâm); 'Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabb'inizden size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O hâlde, Allah'ın nimetlerini zikredin/hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz' âyetini tilavet ettiler ve buyurdular ki:
'(Bu âyette) geçen Allah'ın nimetleri nedir, biliyor musunuz?' 'Hayır' dedim.
Buyurdular ki: 'O, Yüce Allah'ın kullarına bahşettiği nimetlerin en büyüğüdür; o da bizim velâyetimizdir.'"
Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: "Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, Kıyâmet Günü kör olarak haşredeceğiz. O, 'Rabb'im! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim' der.
(Allah) buyurur ki: İşte böyle! Çünkü sana âyetlerimiz geldi ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!"
Allah'ı bulmada, O'na vâsıl olmada, O'na kavuşmada tüm kâinat birer âyettir. Veâyetin şahı Hz. Ali, Allah'ın en büyük âyetlerindendir, zikridir. Kim ondan, Allah'ın âyetinden, Allah'ın zikrinden yüz çevirirse kör olarak haşrolacaktır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:
'Ey insanlar, bu Allah'ın hazinesi olan Ali bin Ebi Tâlib'dir. Kim bugün ve bugünden sonra onu sever ve velâyetini kabul ederse, Allah ile olan ahdine vefa etmiş ve üzerine farz olanı yerine getirmiştir. Yine kim bugün ve bugünden sonra ona düşmanlık beslerse Kıyâmet Günü kör ve sağır olarak gelecektir. Ve Allah'ın indinde hiçbir hüccet ve dayanağı olmayacaktır.'"
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyurdu: Bu mescidler, idrar ve dışkı gibi şeyleri bırakmak için yapılmamıştır; Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur'ân okumak için yapılmıştır."
Her Müslüman bilir ki, mescidlerde Allah zikredilir, namaz kılınır, Kur'ân-ı Kerim okunur. Bunların dışında dünyalık işlerle meşgul olmak günahtır. Yine bir başka hadis-i şerifinde Peygamber Efendimiz buyurdu:
"Meclislerinizi Ali bin Ebi Tâlib'i zikretmekle süsleyin."
Çünkü o Allah'ın en büyük âyeti, Allah'ın zikri, yüzüne bakıldığında Allah'ı hatırlattığı gibi, anıldığında da onda olan Allah'ın nuru sebebiyle Allah'ı hatırlatır.
Zikredilen Hz. Ali (k.v.) olsa da, Allah'ı hatırlatması sebebiyle zikredilen Cenâb-ı Hakk'tır. O görüldüğünde de Allah'ı hatırlattığı, Allah'ı anmaya vesile olduğu için;
İbn Mes'ûd'dan (radiyallahu anh) rivâyetle Peygamber Efendimiz buyurur ki: "Ali'ye bakmak ibâdettir."
Ayrıca Ehl-i Beyt Ekolü kaynaklarında bu hadis daha uzun bir metinle, Hz. Ali'nin faziletlerini zikretmenin, yazmanın, dinlemenin günahların affına vesile olduğu şu şekilde yer almaktadır:
"Hiç şüphesiz Allah (c.c.), kardeşim Ali bin Ebi Tâlib için sayılamayacak kadar fazilet karar kılmıştır. Kim onun faziletlerinden bir tanesini, onu ikrar ettiği hâlde zikrederse, Allah onun yakın ve uzak geçmişteki günahlarını bağışlar.
Kim Ali bin Ebi Tâlib'in faziletlerinden birini yazarsa o yazı yok olmadığı sürece melekler onun için mağfiret dilerler. Ve kim onun faziletlerinden birini dinlerse, Allah onun kulağıyla işlediği günahları bağışlar. Ve kim onun faziletlerinden yazıldığı bir kâğıda bakarsa, Allah onun gözüyle işlediği günahlarını bağışlar."
Resûlullah (s.a.a.) şöyle devam etti: "Ali bin Ebi Tâlib'e bakmak ibâdettir. Hiçbir kulun imanı, onun velâyetini kabul etmeden ve düşmanlarından teberra etmeden kabul olunmaz." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)