(dünden devam…)
Hz. Şıkşıkiye Hutbesi'ne şöyle devam etti:
"Ama Ben de uzun zaman boyunca bir çok zahmete, mihnete düşmeme rağmen yine de sabrettim. Derken o da yolunu kat etti ve hilafeti bir topluluğa bıraktı ki, Benim de o topluluktan biri olduğumu sanıyordu. Allah'ım Sana sığınırım! Ne şûraydı bu! Benim hakkımda birincisiyle ne zaman şüphe hâsıl oldu ki bu tür kimselere denk tutuldum Ben! Ama buna rağmen (kuşlar gibi) inerlerken onlarla indim, uçarlarken onlarla uçtum.
İçlerinden biri (Sa'd bin Ebi Vakkas) hased ve kininden dolayı doğru yoldan saptı, öbürü (Abdurrahman b. Avf da) damadı olduğundan ona meyletti, öbürleri de öyle şeyler yaptılar ki, söylenmesi, anılması bile çok çirkin… Derken onların üçüncüsü, iki yanı şişmiş bir halde kalktı. Yediği yerle kirlettiği yer arasında yaşadı. Onunla beraber babasının oğulları da (mensubu olduğu Ümeyyeoğulları da) işe giriştiler. Allah'ın malını devenin ilkbaharda otları, çayır çimeni yiyip hazmettiği gibi yiyip hazmettiler. Sonunda onun da ipleri çözüldü. Amelleri işini bitirdi. Karnının dolgunluğu onu yere serdi.
Derken halk sırtlanın boynundaki kıllar gibi (yoğun bir şekilde) her taraftan etrafıma üşüştüler. Neredeyse izdihamdan Hasan ve Hüseyin ayaklar altında kalacaktı. İki tarafımda çizikler, yaralar oluştu. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandılar. Ama işi elime alınca bir bölük hemen biatten döndü, ahdini bozdu. Başka bir bölük ok yaydan fırlar gibi fırladı, çıktı, öbürleri de zulme saptılar. Sanki onlar her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın 'İşte ahiret yurdu; biz onu yeryüzünde yücelik ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz' (Kasas: 83) ve 'Âkıbet takva sahiplerinindir' (Âraf: 128) buyurduğunu duymamışlardı.
Evet! And olsun Allah'a, elbette duydular ve anladılar da ama dünya gözlerine süslenmiş, bezenmiş bir şekilde göründü, onun bezentisi, süsü hoş geldi onlara.
Evet, tohumu yarana ve insanı yaratana and olsun ki, eğer bu topluluk biat için toplanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah zâlimlerin çatlasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani olması) hususunda âlimlerden söz almasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim. Hilafetin sonunu ilk kasesiyle suvarırdım. (Daha önce peşinde koşmadığım gibi şimdi de peşinde koşmaz, onu hemen terk ederdim). Sizler de biliyorsunuz ki, şu dünyanızın değeri bir keçinin aksırığından daha değersizdir bence."
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020