Sayın Erdoğan'ın söz verip de gerçekleştirdiği ender şeylerin başında 'devleti şirket gibi yöneteceğiz' sözüdür.
Gerçekleştirdi! 'Hantal devlet yapısından kurtulacağız' diyerek bu milletin mirasını, cumhuriyetin kazanımlarını yok pahasına sattı.
Devleti, şirkete çevirdi. Şirketin bütün organlarına liyakat değil itaat edenleri yerleştirdi. İnsanımız ise o parıltılı şirkete, şirketin malum itaatkâr yandaşlarına yaptırdığı havalimanı, yol, köprü, tünel, hastane gibi betonlara hayranlıkla baktı. 'devletin kasasından tek kuruş çıkmadan yaptırdık' sözlerini çılgınca alkışladı.
'IMF'ye borcu bitirdik. Artık IMF, bizden borç istiyor' nidalarıyla, 'aynı gemideyiz' naralarıyla, 'bizim siyaset anlayışımız, koşusu açken tok yatan bizden değildir' sloganlarıyla sarhoş olan insanımız yıllar sonra ancak kendine geldi.
Nasıl mı? Şirket zarar üstüne zarar ediyordu. Şirketi yönetenler her şeyi satmış, üstüne cumhuriyet tarihinde borçlanılan rakamın 3 katı (460 milyar dolar) borç yapmış, sırf bu borcun faizi için 21 yılda 563 milyar dolar faiz ödemişti.
Haliyle geliri kalmayan şirket her zaman ki gibi vatandaşını gelir kalemi yaptı. Şimdi şirketin giderlerini vatandaşa ödetiyorlar.
Neymiş? Tasarruf tedbirleriymiş! İsrafı yapan millet mi ki, tasarrufu millete fatura ediyorsunuz?
Neymiş? Fiş vermeyene 40 bin, fiş almayana 4 bin TL ceza keseceklermiş. Neden? Vergi kaybını önlemek için.
Giren, çıkanın bilgisayar üzerinden kayıt altında olduğu bir dönemde yandaş oligarkların trilyonları bulan vergi borçlarını silenlerin şimdi küçük esnaf ve vatandaşa fiş dayatması vatandaşı itaate mecbur etmekten başka bir şey değildir.
Şimdi paparazzi haberleri gibi kamuda tasarruf adı altında bazı icraatları görüyorsunuz. Diğer taraftan insanımıza alın terinin, emeğinin verilmediği resmi rakamlarla ortada.
Soru: Devlet pardon şirket eğer harcamalarını kısıyorsa neden daha fazla vergi toplamaya ihtiyaç duyuyor?
Nerede o Şeyh Edebali'nin, 'insanı yaşat ki, devlet yaşasın' sözüyle insanımızı galeyana getirenler?
Ben, ekonomist filan değilim. Ama Allah'ın (c.c) verdiği akıl nimetini kullanma gayretinde olan bir kulum.
Allah aşkına, sizde bu nimeti kullanarak düşünün; Devleti piyasadan çekmiş, ekonomiyi yabancı sermaye tekeline bırakmış, borçlarını ödeyemez hale gelmiş bir iktidar şimdi ekonomik istikrar ve enflasyon ile mücadele için bir taraftan vatandaşın gelirini kısarken diğer taraftan vergi arttırıyor.
Bu enflasyon ile mücadele değildir. Halkı ezmektir.
Sayın Erdoğan devlet ve milletimizi bile bile bu noktaya getirmiştir. Nasıl mı?
Erdoğan hükümeti yabancı sermayenin bekçiliğini yapmaktadır.
Sayın Erdoğan'ın tabi olduğu anlayışı ve bu anlayışın sahiplerini çok iyi bilen ve de dünyadaki bu sömürüye karşı yeni bir ekonomi anlayışı ile bir model koyan Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde şöyle diyor;
"Bugün liberal anlayışların devlete biçtiği rol son derece basittir; halkından maksimum miktarda vergi toplamak, bunun minimum miktarını halkına hizmet olarak sunmak, aradaki farkı ise global tefecilere aktarmak...
Bu mantıkla hareket eden devlet bırakın sosyal devlet olmayı haraç alan devlet konumuna getirilmiştir. Dünya insanlığı adeta haraca bağlanmış durumdadır.
Bu esaret zincirinin bekçiliği yine o toplumları yöneten hükümetler tarafından yapılmaktadır. Maliyetli para ile borç batağına sokulan devletlerin gelirleri toplanan vergiler kanalı ile belli yerlere aktarılmaktadır.
Dikkat edilirse liberal anlayışlar hükümetlerin önüne borçları ödeyecek bir modeli değil, borçların sürdürülmesi adı altında bu esaret zincirini devam ettirecek anlayışları koymaktadır.
Bu durum ülkemiz için de farklı değildir. Bu çarpık anlayışa birkaç süslü kelime ile sanki bilimsel bir görüntü kazandırılmaktadır. Borcun milli gelire oranı şu rakamı geçmezse problem olmaz, faiz dışı fazla belli bir oranın üstüne çıkarsa gelecek yıllarda borç yine döndürülebilir gibi...
Dikkat ederseniz bütün bu ifadeler bu ülkelere para satanların parasını korumaya yöneliktir. Toplumun çıkarlarını korumaya yönelik değildir. Dolayısı ile vergi konusunda her şeyden önce tespit etmemiz gereken nokta toplanan vergilerin ne amaçla kullanılacağı sorusudur.
Milli Ekonomi Modeli'mizde her şeyden önce maliyetsiz para modeli hayata geçirileceği için bütçe giderlerinde faiz ödemeleri diye bir kalem olmayacaktır."
Son söz
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Bodrum Otelciler Birliği Başkanı Faruk Dengiz'in 'Bodrum batarsa Türkiye de batar' sözlerine dikkat çekici bir cevap verdi.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan BTP lideri, "Yanlış! Çoğu insanın anlamadığı şu; Bir yer batarsa ülke batmaz, Türkiye batarsa herkes batar. Bu yoksulluk da ülkeyi batırır. Herkes gemisini yüzdürmenin peşinde ama ülkeyi düşünen kalmadı."
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025