Birileri bizden memleketimizi, geçmişimizi ama en önemlisi geleceğimizi çalmaya çalışıyor.
Bunu yaparken de gözümüzün içine baka baka yapıyor…
Dün; topla tüfekle karşımızda olanlar; bugün modern argümanlar, senaryolar ve denenmemiş taktikler ile iş başındalar.
Hırs; öyle bir şeydir ki, insani tüm değerleri, yaşama hakkını, gelecek hakkını, dünyanın daha iyi bir yer olması için çabalamak gibi tüm iyi ve güzel kavramları yok eder. Sadece ben merkezli davranış egemendir.
Sonucunda büyük bir zafer veya başarı olmasa da, kişisel egonun tatmini esastır. Bu nedenle gücü elinde bulunduranların hırslarına kapılıp, "Benim düşündüğüm en iyi düşüncedir, ben en doğrusunu bilirim" veya "Ben en doğrusunu yaparım" sendromu sari bir hastalık gibi pek çok dünya liderinde görülmektedir.
Hırs, tek bir konu ile sınırlanamaz. Düşüncesizce davranmayı, yaptığı işin sonuçlarını ve ısrarın sonunda oluşacak felaketi de beraberinde getirir.
Bu nedenle hırs yalnız değildir. Peşine takılmış olan veya bilinçaltında yatan bir de hırsızlık vardır. Düşünsenize insan neden hırslanır? Ya kendisinde olmayan bir yetenek ya da mal bunun nedenidir. Yunanistan'ın Ege adalarını bizden çalma çabasına benzer. Onların bu hırsını körükleyen tarihsel bir geçmişi vardır.
* * *
İktidarın Kanal İstanbul'dan sonra olabilecek en iyi seçim planı, ülkeyi Ege'de bir gece yarısı silahlandırılmış adalardaki askeri üsleri vurarak bir savaş durumuna sokmaktır. Her ne kadar böyle bir savaşın sonuçları şimdiden belli ise de; ülkelere vereceği zarar ortadadır.
Bugün hepimiz biliyoruz ki güney cephesindeki çarpışmalarda şehit olan asker sayısı mevcut iktidarın seçimleri kaybetmesine yetecek rakama ulaşmıştır.
Savaşlar; ülkeler arasındaki düşmanlıkları arttırmaktan, komşuluk ilişkilerini bozmaktan, bölgesel istikrarı dumura uğratmaktan, savaş simsarlarına çıkar sağlamaktan başka bir işe yaramaz. Bıraktığı en büyük iz halklar arasındaki ön yargılar, yıkımlar ve acılardır.
Savaşta hırsızlık; bir ülkenin sadece toprağını çalmaktan ibaret değildir. Genellikle beraberinde getirdiği acı ve yıkım ile mevcut kültürel miras da yok olur. Savaş akbabaları, ölü soyucular, enkaz didikleyiciler ortaya çıkar. Tıpkı depremlerde olduğu gibi…
Yaralarını en iyi saran yine de doğa anadır. Mevsimler ilerledikçe insanlığın kötü izlerini yeşil örtüsü ile sarıp, sarmalamaya, yok etmeye çalışır.
Peki ya çocuklar?
Asıl çalınan şey hırsın kurbanı olan aileler ve onların çocuklarıdır. Hiçbiri geleceğe güvenle bakmaz. Eğer kayıpları varsa intikam hissi ile büyür. Küçük ise çektiği korku, açlık ve yorgunluk onlarda derin izler bırakır. Yıllar boyu geçmeyecek travmalar yaratır. Değer sistemleri ve düşünce yapıları değişir. Barışçıl bir dünyadan çok rakibin alt edildiği bir savaşçı senaryosu edinir; bu yolla taleplerini karşılayacak yeni bir kitle yaratır. Hırslı, ön yargılı ve başkasının malına el uzatma hakkını kendinde gören bir nesil oluşur.
İstiklal Savaşı çocuklarının böylesine hırslı ve başarılı olmalarının bizde başka bir nedeni daha vardır. Çünkü onlar; bir takım milletlere karşı ön yargılı olsalar da, okumayı ve başarılı olmayı bir gereklilik olarak kabullenmişlerdir. Yaşadıklarından aldıkları dersler, yokluk ve yoksulluk çıkarımları olmuştur. Bunu bir kader olarak görmemişler, mücadele yolunu seçmişlerdir.
Türkiye'nin kısa sürede ayağa kalkmasının etkin nedenlerinden birisi de, hırslarını; kendi topraklarını çalmaya çalışanlara karşı ayak diremelerine borçludurlar.
Hırs, doğru yönlendirildiğinde yararlı, başıboş bırakıldığında hırsızlıkla iş birliği yapan bir kavramdır. O nedenle çağımızda Hırslı olanlara dikkat edin.
Bizi nereye götürmek istediklerini fark edin.
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023