Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü aslında yabancıların aldığı 'senyoraj'dır. Bu 'senyoraj' genellikle bankalar aracılığıyla tahsil edilir. Borçlandırma iç ve dış borçlar aracılığıyla yapılır. Ülkelere borçların rahatlıkla ödenip ödenmeyeceği konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verilecek kredilere faiz uygulanır.
Sıcak para tehlikelidirDevletlerin iç borçlarının önemli bir bölümü de yabancılar tarafından verilir. Buna sıcak para deniliyor. Dış borçların çok önemli bölümü de yabancılar tarafından karşılanır.Borç vermede kullanılan 'hard currency', gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından basılmış paralardır. Gerçekte, baskı masrafı dışında bir gideri yoktur. Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları ve ticari bankaları rezerv adını verdikleri "hard currency"lerini gelişmiş ülke bankalarında tutar. Sonuç olarak, her ülkeye aslında kendi parası borç verilir. Alınan borcun çoğu da borcu veren yabancı ülkeden mal almakta kullanılır. Böylece, alınan borç vadesi beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tekrar borç olarak verilir. Merkez bankaları iç ve dış talepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratırlar. Yani, talep kadar basılan para enflasyon yaratmaz. Ancak, dış talep kadar karşılıksız 'hard currency' basan gelişmiş ülke merkez bankaları, para bastıkları halde enflasyona neden olmazlar. Talebin üstünde para basarak yaratılan enflasyon, bir çeşit vergidir ve toplumu fakirleştirir.
Zenginler korunuyorEnflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koruyacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar gelirli halkın sırtına biner. Zenginlerin aldıkları tedbirler arasında, paralarına yüksek reel faizler almak, servetlerinin bir bölümünü yurtdışında tutmak, enflasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardır."
Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler kalkınamazSenyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yapmalarına rağmen refah düzeyini arttıramamaktadırlar. Ancak kendi parasını o ülkenin yerli parasının yerine devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi refah seviyelerini arttırmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalışarak işin cefasını çekerken, bu üretimin karşılığı senyoraj geliri elde eden gelişmiş ülkeler işin sefasını sürmektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler piyasalarının ihtiyaç duyduğu parayı dışardan faizle temin ederler.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. İbrahim Arslanoğlu / Gazi Üniversitesi:MEM çok önemliBakü Kongresi'nde kurulan "Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Birliği"nin amacı; küreselcilerin faiz, döviz, borsa ile bütün dünyayı sömürüp aşırı derecede zenginleşerek ulusal devletleri tehdit etmeleri karşısında bu devletlerin, ayakta kalabilmeleri için ekonomilerini geliştirebilmelerinde onlara yardımcı olmaktır. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü, emperyalizme hizmet ettiği için ülkemizin ekonomisini çökertmiş ve ülke kaynakları çok uluslu şirketlerin denetimine geçmiştir. 1980'den sonra uygulanan iktisat politikaları, Türk milletine değil yeni dünya düzencilerine hizmet etmiştir. Özelleştirmeler, ulus devleti tasfiye etmekte, ülkenin ticaretini yabancılaştırarak ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmektedir. IMF ve Dünya Bankası programlarıyla kalkınabilmiş tek bir ülke yoktur. Arjantin, Brezilya, Venezuella, Bolivya, Rusya, Malezya, Endonezya gibi ülkeler, ekonomilerini kurtarmayı bu kuruluşlarla ilişkilerini keserek ve ancak milli bir program uygulayarak başarmışlardır. Şu halde yapılması gereken Türkiye'de milli bir ekonomi programının hızla hayata geçirilmesidir. Ben, Türk milletinin bir bireyi olarak Türk ekonomisinin buhrandan kurtulup düzlüğe çıkması için kafa yoran bütün kişi ve kuruluşlara şükranlarımı sunuyorum.
Sıcak para tehlikelidirDevletlerin iç borçlarının önemli bir bölümü de yabancılar tarafından verilir. Buna sıcak para deniliyor. Dış borçların çok önemli bölümü de yabancılar tarafından karşılanır.Borç vermede kullanılan 'hard currency', gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından basılmış paralardır. Gerçekte, baskı masrafı dışında bir gideri yoktur. Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları ve ticari bankaları rezerv adını verdikleri "hard currency"lerini gelişmiş ülke bankalarında tutar. Sonuç olarak, her ülkeye aslında kendi parası borç verilir. Alınan borcun çoğu da borcu veren yabancı ülkeden mal almakta kullanılır. Böylece, alınan borç vadesi beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tekrar borç olarak verilir. Merkez bankaları iç ve dış talepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratırlar. Yani, talep kadar basılan para enflasyon yaratmaz. Ancak, dış talep kadar karşılıksız 'hard currency' basan gelişmiş ülke merkez bankaları, para bastıkları halde enflasyona neden olmazlar. Talebin üstünde para basarak yaratılan enflasyon, bir çeşit vergidir ve toplumu fakirleştirir.
Zenginler korunuyorEnflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koruyacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar gelirli halkın sırtına biner. Zenginlerin aldıkları tedbirler arasında, paralarına yüksek reel faizler almak, servetlerinin bir bölümünü yurtdışında tutmak, enflasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardır."
Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler kalkınamazSenyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yapmalarına rağmen refah düzeyini arttıramamaktadırlar. Ancak kendi parasını o ülkenin yerli parasının yerine devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi refah seviyelerini arttırmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalışarak işin cefasını çekerken, bu üretimin karşılığı senyoraj geliri elde eden gelişmiş ülkeler işin sefasını sürmektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler piyasalarının ihtiyaç duyduğu parayı dışardan faizle temin ederler.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. İbrahim Arslanoğlu / Gazi Üniversitesi:MEM çok önemliBakü Kongresi'nde kurulan "Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Birliği"nin amacı; küreselcilerin faiz, döviz, borsa ile bütün dünyayı sömürüp aşırı derecede zenginleşerek ulusal devletleri tehdit etmeleri karşısında bu devletlerin, ayakta kalabilmeleri için ekonomilerini geliştirebilmelerinde onlara yardımcı olmaktır. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü, emperyalizme hizmet ettiği için ülkemizin ekonomisini çökertmiş ve ülke kaynakları çok uluslu şirketlerin denetimine geçmiştir. 1980'den sonra uygulanan iktisat politikaları, Türk milletine değil yeni dünya düzencilerine hizmet etmiştir. Özelleştirmeler, ulus devleti tasfiye etmekte, ülkenin ticaretini yabancılaştırarak ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmektedir. IMF ve Dünya Bankası programlarıyla kalkınabilmiş tek bir ülke yoktur. Arjantin, Brezilya, Venezuella, Bolivya, Rusya, Malezya, Endonezya gibi ülkeler, ekonomilerini kurtarmayı bu kuruluşlarla ilişkilerini keserek ve ancak milli bir program uygulayarak başarmışlardır. Şu halde yapılması gereken Türkiye'de milli bir ekonomi programının hızla hayata geçirilmesidir. Ben, Türk milletinin bir bireyi olarak Türk ekonomisinin buhrandan kurtulup düzlüğe çıkması için kafa yoran bütün kişi ve kuruluşlara şükranlarımı sunuyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.