Türk Lirası uzun bir süredir değerleniyor. Bu süreçte cari açıkla birlikte iç tasarruf açığı büyüyor; fakat finansal piyasalarımız finansman sorunu olmadığı sürece olumsuzluğa kayıtsız kalıyor, sorunların büyümesine yeşil ışık yakmaya devam ediyor. Döviz piyasasında var olduğu iddia edilen arz fazlasının nasıl ciddi sorunlar yaratabileceği görmezden geliniyor. Bir an için dövizde arz fazlasının devam edeceği, Türk Lirası'nın daha da değerlenmeye devam edeceğini varsayalım. Bu durumda ithal mallar bir miktar daha ucuzlar, nominal faizler biraz daha geriler, fakat reel faizler büyüyen tasarruf açığı nedeniyle yüksek düzeyini koruyabilir. Menkul ve gayrimenkul fiyatları, spekülatif dürtülerin etkisiyle yükselir, mali sektörün durumu daha iyiymiş gibi görünür ve kısa vadede kamu borcunu çevirmek konusunda ciddi bir sıkıntı yaşanmaz. Finansal piyasalarımız dövizdeki arz fazlasının devam edeceği beklentisiyle söz konusu eğilimleri hem de aşırıya kaçarak fiyatlıyor, reel kesim üzerindeki etkilerini hiç hesaba katmıyor. Yerli üretim darbe yiyorSöz konusu ihtimalde reel kesimde yaşanabilecek gelişmeler ise oldukça dramatik; değişim palavrasıyla geçiştirilmesi mümkün değil. İlk elde yerli üretimin rekabet gücü azalır, sınai üretim tesisleri birer birer kapanmaya başlar. Hem faaliyet gelirleri azalır ve zarara dönüşür hem de gelir dağılımı iyice bozulur. Hem kayıt dışılık hem de işsizlik tempolu bir şekilde artmaya devam eder. Bu durum hem cari açık ve iç tasarruf açığını büyütür hem de bütçe dengesini sasarak borçlanma ihtiyacını artırır. Reel kesimdeki bu olumsuzluk mali sistemi de sarsar: bir yandan sorunlu alacak miktarı kontrolsüz bir şekilde artarken, diğer yandan realize edilmemiş faaliyet dışı gelirleri cebe atmak, menkul kıymet ve gayrimenkul şeklindeki varlık fiyatlarının ulaştığı düzeyi korumak veya yükseltmek imkânsız hale gelir. Spekülatif karakterli beklenti yönetimi ve gevşek para politikası ile şişirilen finansal balonun patlaması kaçınılmaz hale gelir. Ekonomi dibe vuracaktırReel kesimin durumu kötüye giderken, gerek mali kesim, gerekse kamu kesiminin durumunun kalıcı olarak iyiye gitmesi mümkün değildir. Türk Lirası aşırı değerlenmeye devam ederken reel kesimin durumunda iyileşme beklemek de anlamsızdır. Reel kesim olumsuz yönde sarsıldıkça mali sistemin faaliyet gelirleri kamunun ise vergi gelirleri azalacak, açıklar büyürken de balonu daha fazla şişirmek veya patlamasını önlemek imkânsız hale gelecektir. Bir düşünün ortalama gelirin azaldığı ve gelir dağılımının hızla bozulduğu bir ülkede menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlıkların değeri kalıcı olarak artabilir mi? Geliri azalanlar, hem tüketimlerini artırıp hem de görece yüksek kalan borç taksitlerini veya kiraları ödeyebilirler mi? Reel kesimdeki rekabet gücü çökerken, yapısal sorunlar çözülebilir mi? Finansal piyasalar gelir azaldıkça büyüyecek toplumsal muhalefetin önünde durabilir mi? Yukarıdaki sorulara olumlu yanıt verenler kendi hayal dünyalarında yaşamaya devam edebilir. Hayır yanıtı verenlerin ise oturup bugüne kadar sergiledikleri davranış biçimini yeniden gözden geçirmeleri, yeni tercihlerini buna göre şekillendirmeleri gerekir. Zira bıçak kemiğe dayandı; olumlu ve olumsuz düşünenlerin konuşup tartışabileceği hiçbir şey kalmadı. Kendini çok akıllı sanıp geniş kesimleri aptal yerine koyanlar uzlaşmazlıklarının sonucuna katlanmalı!.. Döviz kuru yukarı gitse enflasyon ve faizlerin yükselmesi, menkul ve gayrimenkul fiyatlarının gerilemesi söz konusu, bu durum kriz ihtimalini artırıyor. Tersi olsa sonuç değişmiyor. Piyasa mekanizması çerçevesinde ne yapılsa olmuyor, çözümsüzlükte ısrarın anlamı kalmıyor. Her gelen günün gideni aratması ihtimali güçleniyor.Uğur Civelek / Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.