"Bu savaşa, 'Hendek' isminin verilmesi, Peygamberimizin (sav) Medine'ye hendekler kazıldığından dolayıdır." (M. Asım Köksal, İslam tarihi. Cild. 12. s. 203, Şamil Yay.)
"Bu savaşa Ahzab savaşı isminin verilmesi de,
Kureyş Müşrikleri,
Gatafanlar,
Yahudiler ve daha başka cemaatlerin,
Peygamberimiz ve ashabı ile çarpışmak üzere Medine'de toplanmış olmalarından ileri gelmiştir" (a.g.e)
Hendek, (Ahzap) Savaşı'nın tarihi
Hicretin beşinci yılında
Şevval ayında vuku bulmuştur.
Hendek, Savaşı'yla ehl-i küfrün hedefi: Peygamberimizi ve Müslümanları yok etmek, Müslümanlığı ortadan kaldırmaktı. Bunu da öncelikle Yahudilerin propagandası ile Mekke'de gerçekleştireceklerdi.
Ebu Amir Rahip Abd-i Amr b. Sayfi'nin de bulunduğu on dokuz kişilik bir heyet Mekke'ye giderek kureyş müşriklerini ve onlara bağlı bulunan kabileleri, peygamberimizle çarpışmaya davet ettiler ve:
"Onun işini, bitirinceye kadar biz de, sizin yanınızda bulunacak, sizinle el ve iş birliği yapacağız" dediler.
Ebu Süfyan, onlara: "Siz bu işte azimli ve kararlı mısınız?" diye sordu.
Heyet: "Evet! Biz, Muhammed'e düşmanlık ve onunla çarpışmak hususunda sizinle antlaşma yapalım diye geldik!" dediler.
Ebu Süfyan: "Öyle ise, hoş geldiniz, safa geldiniz. Muhammed'e düşmanlıkta bize yardımcı olanlar, bizim katımızda insanların en sevgilisi ve en makbulüdür. Fakat, siz, bizim ilahlarımıza tapmadıkça, size pek güvenemeyeceğiz ve iç rahatlığına kavuşamayacağız" dedi. Bunun üzerine, heyet, putların önünde secde ederek sözlerini pekiştirdiler...
Kabe örtüsü arasında yapılan andlaşma:
Heyetten bazıları Ebu Süfyan'a
"Kureyş'in her kabilesinden elli kişi getir ve sen de, içlerinde bulun. Siz ve biz, Kabe ile örtüsünün arasına girip göğüslerimizi Kabe'ye yapıştırarak, birbirimizden ayrılmamak, birbirimizi bırakmamak üzere hepimiz birden and içelim. Bizlerden tek adam kalmayıncaya kadar şu adam hakkında söz birliği yapalım" dediler.
Öyle yaptılar ve anlaştılar.
Ebu Süfyan, onlara:
"Ey Yahudi cemaati! Söyleyin ve bizi aydınlatın. Bizim dinimiz mi, yoksa onun dini mi daha hayırlıdır?"
Heyet:
"Siz, şu Beytullah'a hürmet ve tazimde bulunuyorsunuz. Atalarınızın tapa geldikleri putlara tapıyorsunuz. Sizin dininiz, onun dininden daha hayırlıdır" dediler.
Yahudi heyetinin bu sözleri Kureyş müşriklerini çok sevindirdi. Yahudi heyeti, Peygamberimizle çarpışmaya davet ettikleri zaman, Kureyş müşrikleri bunu sevinerek benimsediler. Bu yolda hemen derlenip toparlandılar ve hazırlıklara giriştiler.
Gerçek olmayan inanç ve beyanlar üzerine Kuran'ın cevabı enteresan olmuştur. Kureyş müşriklerinin sorularına, Yahudi heyetinin verdiği cevaplar üzerine inen ayetlerlerde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Görmedin mi şu kendilerine kitaptan biraz nasip verilmiş olanları? Putlara ve bâtıl (tanrılar)a iman ediyorlar, sonra da kafirler için: 'Bunlar iman edenlerden daha doğru yoldadır' diyorlar".
"Bunlar, Allah'ın lanetlediği kimselerdir. Allah'ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lanetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın"
"Yoksa, onların, yeryüzünün mülk ve saltanatından bir hissesi mi var? Fakat, öyle olsaydı, insanlara çekirdeğin arkasındaki minicik bir tomurcuğu bile vermezlerdi"
"Yoksa, onlar, Allah'ın fazl-u kereminden insanlara verdiği şeylere, nimetlere karşı haset mi ediyorlar? Oysa Biz, İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik. Bir hükümranlık bahşettik"
"İşte, onlardan kimi, O'na (Muhammed Aleyhisselama) iman etti, kimi de, O'ndan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak Cehennem yeter bunlara..."
(Nisa Suresi A.51-55)
"Bu savaşa Ahzab savaşı isminin verilmesi de,
Kureyş Müşrikleri,
Gatafanlar,
Yahudiler ve daha başka cemaatlerin,
Peygamberimiz ve ashabı ile çarpışmak üzere Medine'de toplanmış olmalarından ileri gelmiştir" (a.g.e)
Hendek, (Ahzap) Savaşı'nın tarihi
Hicretin beşinci yılında
Şevval ayında vuku bulmuştur.
Hendek, Savaşı'yla ehl-i küfrün hedefi: Peygamberimizi ve Müslümanları yok etmek, Müslümanlığı ortadan kaldırmaktı. Bunu da öncelikle Yahudilerin propagandası ile Mekke'de gerçekleştireceklerdi.
Ebu Amir Rahip Abd-i Amr b. Sayfi'nin de bulunduğu on dokuz kişilik bir heyet Mekke'ye giderek kureyş müşriklerini ve onlara bağlı bulunan kabileleri, peygamberimizle çarpışmaya davet ettiler ve:
"Onun işini, bitirinceye kadar biz de, sizin yanınızda bulunacak, sizinle el ve iş birliği yapacağız" dediler.
Ebu Süfyan, onlara: "Siz bu işte azimli ve kararlı mısınız?" diye sordu.
Heyet: "Evet! Biz, Muhammed'e düşmanlık ve onunla çarpışmak hususunda sizinle antlaşma yapalım diye geldik!" dediler.
Ebu Süfyan: "Öyle ise, hoş geldiniz, safa geldiniz. Muhammed'e düşmanlıkta bize yardımcı olanlar, bizim katımızda insanların en sevgilisi ve en makbulüdür. Fakat, siz, bizim ilahlarımıza tapmadıkça, size pek güvenemeyeceğiz ve iç rahatlığına kavuşamayacağız" dedi. Bunun üzerine, heyet, putların önünde secde ederek sözlerini pekiştirdiler...
Kabe örtüsü arasında yapılan andlaşma:
Heyetten bazıları Ebu Süfyan'a
"Kureyş'in her kabilesinden elli kişi getir ve sen de, içlerinde bulun. Siz ve biz, Kabe ile örtüsünün arasına girip göğüslerimizi Kabe'ye yapıştırarak, birbirimizden ayrılmamak, birbirimizi bırakmamak üzere hepimiz birden and içelim. Bizlerden tek adam kalmayıncaya kadar şu adam hakkında söz birliği yapalım" dediler.
Öyle yaptılar ve anlaştılar.
Ebu Süfyan, onlara:
"Ey Yahudi cemaati! Söyleyin ve bizi aydınlatın. Bizim dinimiz mi, yoksa onun dini mi daha hayırlıdır?"
Heyet:
"Siz, şu Beytullah'a hürmet ve tazimde bulunuyorsunuz. Atalarınızın tapa geldikleri putlara tapıyorsunuz. Sizin dininiz, onun dininden daha hayırlıdır" dediler.
Yahudi heyetinin bu sözleri Kureyş müşriklerini çok sevindirdi. Yahudi heyeti, Peygamberimizle çarpışmaya davet ettikleri zaman, Kureyş müşrikleri bunu sevinerek benimsediler. Bu yolda hemen derlenip toparlandılar ve hazırlıklara giriştiler.
Gerçek olmayan inanç ve beyanlar üzerine Kuran'ın cevabı enteresan olmuştur. Kureyş müşriklerinin sorularına, Yahudi heyetinin verdiği cevaplar üzerine inen ayetlerlerde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Görmedin mi şu kendilerine kitaptan biraz nasip verilmiş olanları? Putlara ve bâtıl (tanrılar)a iman ediyorlar, sonra da kafirler için: 'Bunlar iman edenlerden daha doğru yoldadır' diyorlar".
"Bunlar, Allah'ın lanetlediği kimselerdir. Allah'ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lanetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın"
"Yoksa, onların, yeryüzünün mülk ve saltanatından bir hissesi mi var? Fakat, öyle olsaydı, insanlara çekirdeğin arkasındaki minicik bir tomurcuğu bile vermezlerdi"
"Yoksa, onlar, Allah'ın fazl-u kereminden insanlara verdiği şeylere, nimetlere karşı haset mi ediyorlar? Oysa Biz, İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik. Bir hükümranlık bahşettik"
"İşte, onlardan kimi, O'na (Muhammed Aleyhisselama) iman etti, kimi de, O'ndan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak Cehennem yeter bunlara..."
(Nisa Suresi A.51-55)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021