Helal ve haramlar hakkında koyduğu ölçüler
İmam Bâkır (a.s.) ve diğer imamlar, “Allah, beni görüyor” şuuru ile yaşamışlardır
29.09.2023 19:54:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Bâkır (a.s.) ve diğer imamlar, "Allah, beni görüyor" şuuru ile yaşamışlardır. Bu şuur sadece ibadet hayatlarını değil, hayatın her anını O'na kulluk etme ve rızasını kazanma gayesi haline getirmiştir.
Bazen dünyalık bir telaş içinde olduklarını düşündükleri anda, halka verdikleri cevaplar bunu göstermektedir.
Ehl-i Sünnet bilginlerinden olan Muhammed bin Münkedir şöyle diyor:
"Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir zamanda Medine dışına çıkmıştım. İmam Bâkır'ı (a.s.) güçlü yapısına rağmen yorgunluktan iki kölesine dayanarak tarlada çalışırken gördüm.
Kendi kendime dedim ki: 'Kureyş'in büyük şahsiyetlerinden olan bu yaşlı adam, havanın böylesine sıcak bir vaktinde dünya malı peşindedir!'
Ona nasihat etmeye karar verdim. Bunun için yanına gidip selam verdikten sonra şöyle dedim: 'Acaba senin gibi değerli bir şahsın, bu sıcak havada yorgun bedeniyle dünya malı peşinde olması uygun mudur? Eğer bu anda ve böyle bir halde ecelin yetişirse ne yaparsın?'
İmam Bâkır (a.s.), ellerini kölelerinin omuzlarından kaldırarak dikilip şöyle buyurdu:
'Allah'a and olsun ki, böyle bir halde ölmüş olursam, Allah'a ibadet ve itaat ettiğim bir halde ölmüş olurum. Sen ibadetin sadece namaz, zikir, dua olduğunu mu zannediyorsun?
Geçimi helal yolla sağlamanın kendisi de bir çeşit ibadettir. Çünkü ben çalışmakla kendimi sana ve başkalarına muhtaç olmaktan koruyorum.
Evet, ölümün, günah işlediğim ve Allah'a isyan ettiğim bir zamanda bana gelmesinden korkarım. Allah-u Teâlâ bize başkalarına yük olmamayı emretmiştir. Eğer çalışmazsak elimizi sana ve senin gibi şahıslara açmış oluruz.'
Muhammed bin Münkedir, İmam Bâkır'dan (a.s.) böyle bir cevap alınca şöyle arz etti: Allah size rahmet etsin! Size öğüt vermek isterken siz bana öğüt verdiniz!"
Helal rızık ve haramlardan sakınmak ile ilgili bir nasihati de şöyledir:
"Eğer bir adam haram yoldan bir mal elde ederse, onun umre, sıla-i rahim ve buna benzer amelleri kabul olmaz."
İmam Bâkır (a.s.) çalışmayı ibadet kabul etmiştir. Dünya nimetlerinden tamamen sıyrılmayı ise uygun görmemektedir.
Hakem b. Üveyne şöyle rivayet eder: "Bir gün Ebu Câfer'in huzuruna varıp kendisini süslenmiş bir evde gördüm. Renkli bir gömlek giymiş ve onun üzerine de rengârenk bir melefe çekmişler ve melefenin rengi omuzlarına çıkmıştı.
Evi ve onun süsleniş tarzını seyrettiğim sırada o hazret bana hitaben şöyle buyurdu: 'Bu ev hakkında ne düşünüyorsun?'
Ben de: 'Siz bu durumda olduğunuza göre ne diyebilirim? Ama bizim aramızda bu işi gençler yapar' dedim.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ey Hakem! Allah'ın halk için izin verdiği süsleri ve helal rızıklarını kim haram etmiştir. Bu gördüklerin Allah'ın halk için helal kıldığı şeylerdendir. Ve bu gördüğün oda da yeni evlendiğim karımın odasıdır. Benim odamı kendin de tanıyorsun."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu:
"Kendisi için belirlenen rızık tamamlanmadıkça hiçbir kimse ölmez. Allah'tan korkun ve rızık talebinde güzel davranın. Bir rızkın gecikmesi, hiçbirinizi onu haram yollardan elde etmeye itmesin. Çünkü Allah katında olanlar, ancak O'na itaat etmekle elde edilebilirler."
İmam Muhammed Bakır'ın (a.s.) tövbe hakkındaki nasihatleri
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Günahtan tevbe eden kimse, günah işlememiş gibidir."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Mü'min insan, mü'min kardeşini yetmiş kere bir günahı işlerken görse dahi o günahı örtmesi, başkalarından gizlemesi farzdır."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu:
'Ey Muhammed b. Müslim! Mü'min tevbe ettiği zaman günahları bağışlanır. O halde mü'min, tevbe ve mağfiretten sonra yeniden sâlih amel işlemeye başlasın. Allah'a yemin ederim ki, bu ancak iman ehli içindir.'
Dedim ki: 'Eğer tevbe ve istiğfardan sonra tekrar günaha döner ve tekrar tevbe ederse?'
Dedi ki: 'Ey Muhammed b. Müslim! Sence mü'min kul işlediği günahtan pişmanlık duysa, istiğfar etse ve bundan tevbe etse, Allah onun tevbesini kabul etmez mi?'
Dedim ki: 'Ama adam bunu defalarca yapıyor, günah işliyor, sonra tevbe ediyor ve Allah'tan bağışlanma diliyor.'
Dedi ki: Mü'min istiğfar ve tevbe ile geri döndükçe, Allah da mağfiretle ona döner. Şüphesiz, Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Tevbeleri kabul eder ve kötülükleri bağışlar. Sakın mü'minleri Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyesin."
Ebu Ubeyde el-Hazza rivayet eder: "Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini duydum:
Allah-u Teâlâ, bir kulu tevbe ettiğinde, karanlık bir gecede bineğini ve yiyeceğini bulan kişiden daha çok sevinir. Allah, bu adamın bineğini bulduktan sonra duyduğu sevinçten çok daha fazlasını, kulu tevbe ettiğinde duyar."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dilini korumadıkça hiç kimse günahtan korunmuş olamaz."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kulun kalbinde beyaz bir nokta vardır; bir günah işlediğinde o noktada siyah bir nokta oluşur; tevbe ederse o siyahlık yok olur; günah işlemeyi sürdürürse o siyahlık gittikçe büyür ve sonun¬da o beyazı tamamen kaplar. Beyazı tamamen kapladığında artık o kalbin sahibi asla hayra dönmez.
Allah-u Teâlâ, 'Hayır, onların kazanmakta oldukları kalpleri üzerinde pas tutmuştur' diye buyurduğunda işte bu manayı kastetmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Bazen dünyalık bir telaş içinde olduklarını düşündükleri anda, halka verdikleri cevaplar bunu göstermektedir.
Ehl-i Sünnet bilginlerinden olan Muhammed bin Münkedir şöyle diyor:
"Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir zamanda Medine dışına çıkmıştım. İmam Bâkır'ı (a.s.) güçlü yapısına rağmen yorgunluktan iki kölesine dayanarak tarlada çalışırken gördüm.
Kendi kendime dedim ki: 'Kureyş'in büyük şahsiyetlerinden olan bu yaşlı adam, havanın böylesine sıcak bir vaktinde dünya malı peşindedir!'
Ona nasihat etmeye karar verdim. Bunun için yanına gidip selam verdikten sonra şöyle dedim: 'Acaba senin gibi değerli bir şahsın, bu sıcak havada yorgun bedeniyle dünya malı peşinde olması uygun mudur? Eğer bu anda ve böyle bir halde ecelin yetişirse ne yaparsın?'
İmam Bâkır (a.s.), ellerini kölelerinin omuzlarından kaldırarak dikilip şöyle buyurdu:
'Allah'a and olsun ki, böyle bir halde ölmüş olursam, Allah'a ibadet ve itaat ettiğim bir halde ölmüş olurum. Sen ibadetin sadece namaz, zikir, dua olduğunu mu zannediyorsun?
Geçimi helal yolla sağlamanın kendisi de bir çeşit ibadettir. Çünkü ben çalışmakla kendimi sana ve başkalarına muhtaç olmaktan koruyorum.
Evet, ölümün, günah işlediğim ve Allah'a isyan ettiğim bir zamanda bana gelmesinden korkarım. Allah-u Teâlâ bize başkalarına yük olmamayı emretmiştir. Eğer çalışmazsak elimizi sana ve senin gibi şahıslara açmış oluruz.'
Muhammed bin Münkedir, İmam Bâkır'dan (a.s.) böyle bir cevap alınca şöyle arz etti: Allah size rahmet etsin! Size öğüt vermek isterken siz bana öğüt verdiniz!"
Helal rızık ve haramlardan sakınmak ile ilgili bir nasihati de şöyledir:
"Eğer bir adam haram yoldan bir mal elde ederse, onun umre, sıla-i rahim ve buna benzer amelleri kabul olmaz."
İmam Bâkır (a.s.) çalışmayı ibadet kabul etmiştir. Dünya nimetlerinden tamamen sıyrılmayı ise uygun görmemektedir.
Hakem b. Üveyne şöyle rivayet eder: "Bir gün Ebu Câfer'in huzuruna varıp kendisini süslenmiş bir evde gördüm. Renkli bir gömlek giymiş ve onun üzerine de rengârenk bir melefe çekmişler ve melefenin rengi omuzlarına çıkmıştı.
Evi ve onun süsleniş tarzını seyrettiğim sırada o hazret bana hitaben şöyle buyurdu: 'Bu ev hakkında ne düşünüyorsun?'
Ben de: 'Siz bu durumda olduğunuza göre ne diyebilirim? Ama bizim aramızda bu işi gençler yapar' dedim.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ey Hakem! Allah'ın halk için izin verdiği süsleri ve helal rızıklarını kim haram etmiştir. Bu gördüklerin Allah'ın halk için helal kıldığı şeylerdendir. Ve bu gördüğün oda da yeni evlendiğim karımın odasıdır. Benim odamı kendin de tanıyorsun."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu:
"Kendisi için belirlenen rızık tamamlanmadıkça hiçbir kimse ölmez. Allah'tan korkun ve rızık talebinde güzel davranın. Bir rızkın gecikmesi, hiçbirinizi onu haram yollardan elde etmeye itmesin. Çünkü Allah katında olanlar, ancak O'na itaat etmekle elde edilebilirler."
İmam Muhammed Bakır'ın (a.s.) tövbe hakkındaki nasihatleri
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Günahtan tevbe eden kimse, günah işlememiş gibidir."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Mü'min insan, mü'min kardeşini yetmiş kere bir günahı işlerken görse dahi o günahı örtmesi, başkalarından gizlemesi farzdır."
Muhammed b. Müslim rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu:
'Ey Muhammed b. Müslim! Mü'min tevbe ettiği zaman günahları bağışlanır. O halde mü'min, tevbe ve mağfiretten sonra yeniden sâlih amel işlemeye başlasın. Allah'a yemin ederim ki, bu ancak iman ehli içindir.'
Dedim ki: 'Eğer tevbe ve istiğfardan sonra tekrar günaha döner ve tekrar tevbe ederse?'
Dedi ki: 'Ey Muhammed b. Müslim! Sence mü'min kul işlediği günahtan pişmanlık duysa, istiğfar etse ve bundan tevbe etse, Allah onun tevbesini kabul etmez mi?'
Dedim ki: 'Ama adam bunu defalarca yapıyor, günah işliyor, sonra tevbe ediyor ve Allah'tan bağışlanma diliyor.'
Dedi ki: Mü'min istiğfar ve tevbe ile geri döndükçe, Allah da mağfiretle ona döner. Şüphesiz, Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Tevbeleri kabul eder ve kötülükleri bağışlar. Sakın mü'minleri Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyesin."
Ebu Ubeyde el-Hazza rivayet eder: "Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini duydum:
Allah-u Teâlâ, bir kulu tevbe ettiğinde, karanlık bir gecede bineğini ve yiyeceğini bulan kişiden daha çok sevinir. Allah, bu adamın bineğini bulduktan sonra duyduğu sevinçten çok daha fazlasını, kulu tevbe ettiğinde duyar."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dilini korumadıkça hiç kimse günahtan korunmuş olamaz."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kulun kalbinde beyaz bir nokta vardır; bir günah işlediğinde o noktada siyah bir nokta oluşur; tevbe ederse o siyahlık yok olur; günah işlemeyi sürdürürse o siyahlık gittikçe büyür ve sonun¬da o beyazı tamamen kaplar. Beyazı tamamen kapladığında artık o kalbin sahibi asla hayra dönmez.
Allah-u Teâlâ, 'Hayır, onların kazanmakta oldukları kalpleri üzerinde pas tutmuştur' diye buyurduğunda işte bu manayı kastetmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.