(dünden devam…)
Çizdiğimiz bu çerçevede yaşadığımız zaman diliminde dahi ihyadan yana olanlarla imhadan yana olanların kavgalarına ve çekişmelerine bizzat şahit olmaktayız.
Her devirde olduğu gibi imhadan yana olanlar elbette çıkıp da "biz imhadan yanayız" demiyorlar, surat-ı haktan görünüyorlar, dini terminolojiyi çok iyi kullanarak kitleleri kolayca etkiliyorlar ve bir numaralı "ıslahatçılar" olarak suyun üstüne çıkıyorlar.
Bulunduğunuz köyde, kasabada, şehirde ve ilim mahfellerinde fesat çıkarmayın dendiği zaman, "fesat ne kelime bizler ıslahatçılarız" şeklinde tepki gösteriyorlar.
Bugün yaklaşık iki milyarlık nüfusu ile ve sınırsız yer altı ve yer üstü kaynakları ile perişan, dağınık, sefalet içinde ve adeta birbirini boğazlayan manzarası ile mevcut İslam dünyası iz'an ve idrak sahibi, basiret ve feraset sahibi her Müslümanın vicdanını elbette sızlatmaktadır.
Çoğu Müslümanların yönetimindeki ülkelerden Batıya doğru, Avrupa'ya doğru kitlesel kaçışlar ve kaçarken yaşanan kitlesel ölümler ve denizlerde boğulmalar bizi utandırmıyorsa, yüzümüzün kızarmasına, vicdanımızın sızlamasına sebep olmuyorsa kesinlikle Müslümanlığımız sorgulanmalıdır.
Mevcut perişanlıktan kurtulmak için kafa yoranlar, kafa çatlatanlar, uykusunu ve konforunu terk edenler var mı ve bunlara karşı kitlelerin tavrı nasıl?
Mevcut perişanlık asla İslam dünyasının kaderi değildir diyen birileri var.
İçine düşürüldüğümüz sefaletten kurtuluşun çaresi ve çözüm yolları mutlaka vardır ve işte şunlardır, işte şöyledir diyen birileri var.
"Kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar ise sınırsızdır" yalanına ve bunu savunan yalancılara kanmayın, tam tersi doğrudur diyen birileri var.
Toplumların ve milletlerin iktisadını baltalayan, ekonomilerini çökerten, üretimlerini akamete uğratan ve istihdam alanlarını daraltan faiz belasına çare buldum diyen birileri var.
Sahip oldukları ekonomik ve askeri gücü kullanarak milletleri sömürenlerin, karşılıksız para basarak devletlerin kanını ve iliğini emenlerin tuzaklarını fark ettim, oyunlarını bozdum "işte formül" diyen birileri var.
"Tüketim bizzat kaynaktır ve işte şöyle neticeler doğurur" diyen birileri var.
Ekonomik ahlaksızlığın daniskası olan kapitalizme mahkûm değilsiniz, alın teri ve emeğin düşmanı olan bu sistemin karşısına Milli Ekonomi Modeli ile çıktım, buyurun diyen birileri var.
İslam'ın izzetinin emperyalist güçler tarafından istiskal edildiği bir dönemde mezhep kavgalarına tutuşmak en hafif ifadesiyle ilkelliktir ve ahmaklıktır, Ehl-i Beyt ortak paydasına buluşalım ve topyekûn kardeş olalım diyen birileri var.
Aranızda nizalaşırsanız, kavgaya durursanız kuvvetiniz de devletiniz de elinizden kayıp gider diyen İlahi ikazlara kulak verelim diye feryad eden birileri var.
Çeyrek asırdan beri bütün bunları ve elbette daha fazlasını söyleyen, yazan ve uluslararası kongrelerle dünyaya ilan eden Prof. Dr. Haydar Baş var, var olmasına var da…
Kendi bölgesinden ses var mı?
Kendi ülkesinden ses var mı?
Aynı dili konuştukları Türk dünyasından ses var mı?
Küresel tefecilerin oyuncağı olmuş Arap aleminden ses var mı?
Ekonomik tezlerine iktisat fakültelerinden dini konulardaki açılımlarına İlahiyat mahfellerinden bir ses, bir sada var mı?
Haydar Hoca, ihya tarafında, dirilelim, kalkalım, ayaklarımızın üstünde duralım, aklımızı kullanalım, aklımızı kullanarak kaynaklarımızı kullanmasını öğrenelim ve ecnebilere muhtaç olmayalım diyor ve bütün bu işlerin nasıl olacağının da kitabını yazıyor.
İmha tarafında olanlar ise, küresel tefecilerin emrinde ve kontrolünde olan bilgi despotizmine boyun eğerek Sayın Haydar Baş'ın çözüm önerilerine hem kendi kulaklarını tıkıyorlar hem de mesajının kitlelere ulaşmasını engelliyorlar.
İhya ile imha arasında heba olan yüzyıllarımız gibi ne yazık ki yaşadığımız aylar ve yıllar da heba olup gidiyor.
2019 yılının bitimine bir adım kala işte halimiz, işte hal-i pürmelalimiz, işte İslam alemimin durumu ve işte bizim de ait olduğumuz Ortadoğu'nun perişan durumu.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025