Kent kapısı
Bir zamanlar Çin'de bilgeliğinin ülkesini bir güneş gibi aydınlattığı, zekâsı ve zenginliğine kimsenin ulaşamadığı bir hükümdar yaşardı. Bir gün veziri üzgün bir halde yanına geldi ve "Yüce hükümdarım" dedi. "Siz ülkemizdeki en yüce insansınız, yaşamımızın efendisisiniz. Ülkede yolculuk ederken ne duydum biliyor musunuz? Her yerde insanlar size dua ediyordu. Fakat kimi insanlar sizin hakkınızda konuşuyorlar, kararlarınızı eleştiriyorlardı. En güçlüden daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarın ülkesinde böyle bir başkaldırı nasıl olabilir?" Hükümdar vezirini gülümseyerek dinledi ve "Krallığımdaki her insan gibi sizler için de neler yaptığımı biliyorsun" dedi. "Yedi ülke benim denetimimde. Benim yönetimimdeki bu ülkeler gelişti ve zenginleşti. Bu yedi ülkedeki insanlar beni adaletimden dolayı seviyor. Tamamen haklısın. Birçok şey yapabilirim. Kentlerimin kapılarını kapatabilirim. Fakat yapamayacağım birşey var. Halkımın ağzını kapatamam. Asıl önemli olan kimi insanların benim hakkımda kötü şeyler söylemeleri değil, benim onlar için gerçekten iyi olan şeyleri yapmam."
Fazla...
Bir fabrikada, önemli bir işlevi olan makine bozulmuştu. Makineyi onarması için kentin ünlü bir ustasını çağırdılar. Usta makineyi dikkatle inceledikten sonra vidalardan birinin gevşemiş olduğunu gördü. Sonra da o vidayı sıktı, makinenin yeniden çalışmasını sağladı.
Sıra, bu emeğin karşılığı ödenecek ücrete gelmişti. "Yüz milyon lira istiyorum" dedi usta. Fabrika yöneticisi, bir vida sıkmak karşılığında yüz milyon lira ödemeyi kabul etmedi. Durumu fabrika sahibine iletti. Fabrika sahibi ustayı çağırttı ve bir vida sıkmak için neden bu kadar çok para istediğini sordu. "Ben yüz milyon lirayı, bir vida sıktığım için istemedim" dedi. "Bu yüz milyon liranın on milyon lirası vidayı sıkmak içindir, doksan milyon lirası ise, hangi vidayı sıkmam gerektiğini bilmemin karşılığıdır..." Ustaya yüz milyon lira ücretin hemen ödenmesini bildiren fabrika sahibi, ustayı fabrikasına "Teknik konular sorumlusu" olarak işe aldı."
Bir zamanlar Çin'de bilgeliğinin ülkesini bir güneş gibi aydınlattığı, zekâsı ve zenginliğine kimsenin ulaşamadığı bir hükümdar yaşardı. Bir gün veziri üzgün bir halde yanına geldi ve "Yüce hükümdarım" dedi. "Siz ülkemizdeki en yüce insansınız, yaşamımızın efendisisiniz. Ülkede yolculuk ederken ne duydum biliyor musunuz? Her yerde insanlar size dua ediyordu. Fakat kimi insanlar sizin hakkınızda konuşuyorlar, kararlarınızı eleştiriyorlardı. En güçlüden daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarın ülkesinde böyle bir başkaldırı nasıl olabilir?" Hükümdar vezirini gülümseyerek dinledi ve "Krallığımdaki her insan gibi sizler için de neler yaptığımı biliyorsun" dedi. "Yedi ülke benim denetimimde. Benim yönetimimdeki bu ülkeler gelişti ve zenginleşti. Bu yedi ülkedeki insanlar beni adaletimden dolayı seviyor. Tamamen haklısın. Birçok şey yapabilirim. Kentlerimin kapılarını kapatabilirim. Fakat yapamayacağım birşey var. Halkımın ağzını kapatamam. Asıl önemli olan kimi insanların benim hakkımda kötü şeyler söylemeleri değil, benim onlar için gerçekten iyi olan şeyleri yapmam."
Fazla...
Bir fabrikada, önemli bir işlevi olan makine bozulmuştu. Makineyi onarması için kentin ünlü bir ustasını çağırdılar. Usta makineyi dikkatle inceledikten sonra vidalardan birinin gevşemiş olduğunu gördü. Sonra da o vidayı sıktı, makinenin yeniden çalışmasını sağladı.
Sıra, bu emeğin karşılığı ödenecek ücrete gelmişti. "Yüz milyon lira istiyorum" dedi usta. Fabrika yöneticisi, bir vida sıkmak karşılığında yüz milyon lira ödemeyi kabul etmedi. Durumu fabrika sahibine iletti. Fabrika sahibi ustayı çağırttı ve bir vida sıkmak için neden bu kadar çok para istediğini sordu. "Ben yüz milyon lirayı, bir vida sıktığım için istemedim" dedi. "Bu yüz milyon liranın on milyon lirası vidayı sıkmak içindir, doksan milyon lirası ise, hangi vidayı sıkmam gerektiğini bilmemin karşılığıdır..." Ustaya yüz milyon lira ücretin hemen ödenmesini bildiren fabrika sahibi, ustayı fabrikasına "Teknik konular sorumlusu" olarak işe aldı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.