İnsan ömrü de öyle değil mi, gözaçıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor.Acıların, sevinçlerin belli bir süre sonra yokolup gitmesi gibi.Zamanın nasıl aktığına anlam veremezken eskiyen gözkapaklarınızın size ağır geldiğini farkedersiniz..."Hayat ne kadar da kısa, dünya ne kadar da küçük?"diyerek kendi hatalarınızı örtmeye çalışırsınız aslında.Hayatınızı boş gayeler uğruna heba etmişseniz, size hayat kısa gelecektir. Dünyadan beklentilerinizi ve hedeflerinizi dar alanda tutmuşsanız dünya size küçük gelecektir.İnsan doğar, gelişir, büyür ve her canlı gibi ölür.İnsanı diğer canlılardan ayrı kılan da onun şuurlu bir yaşam sürüyor olmasıdır.Ki bu noktada insanın etkili ve anlamlı adımlar atarak kısa olarak tanımladığı hayatını renklendirmesi kaçınılmaz.Herkes kendi hayatına bir renk seçer mesela.Kimi kara; hayata karamsar bakar.Kimi pembe; hayalleriyle başbaşa kalır.Kimiyse beyaz; yeni bir sayfa için.Ben ne için yaşıyorum, ben neden dünyaya geldim? sorgulaması yapmak isterken bunun hikmetini ve gayesini sorgularsınız kendinizce.Belli sonuçlara ulaşırsınız. Sizin üstünüzde bir elin, bir gücün ne derece güçlü olduğunu anlar ve ona kendinizi ram edersiniz.İnanır, inancınızla bütünleşirsiniz bu süreçte. Süreç uzadıkça belli bir mesafe alırsınız. Sorgulamayı yapamayıp hedefi bulamayanlarsa kendilerini kocaman bir hapishanedeymiş hissederler.Küçücük bir dünyada kocaman bir hapishane...Yıllar su gibi akıp giderken ak düşmüş saçlarınızın hesabını birilerine fatura edersiniz.Elde ettiklerinizi elde tutamamanın ızdırabını başkalarıyla pay edersiniz.Aileniz, akrabalarınız ya da en yakın arkadaşınızla paylaşmak isteyip de paylaşamadıklarınızı hiç tanımadığınız birine aktarırsınız.Yaz, kış ,bahar...Mevsimler değiştikçe sizde de değişirsiniz.Yazın ısındığınızı, kışın üşüdüğünüzü, baharda serinlediğinizi;ama kendinizdeki değişimi anlayamazsınızAnlamak için çaba da göstermezsinizÇabaladığınızda ise gerçeklerle yüzyüze kalmaktan korkarsınız.Hayata dair teşhisler koyup çözüm sürecine kapı aralarken hayattaki konumunuza ve statünüze de gözatarsınız.Gözünüzden kaçanlarla gözden çıkardıklarınızı kıyaslarsınız.Bazen hüzünlenip, bazen kahkaha atarsınız.Yalan da olsa, yapmacık da olsa...Hayattaki boşlukları doldurmak değil midir insanın gayesi.Kendisine gaye edinenler için.Hayatınızda boşluklar arttıkça yeni boşluklar bunu izler.O boşluklardan aşağı düşmekse sizin sonunuzdur.Aslında hayatınız da sizin elinizde.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005