Şöyle ya da böyle, şu veya bu sebeple okuyalım diye, bilgimize bilgi, görgümüze görgü katalım diye evlerimize hapsedildik.
Evlerimizdeki kütüphaneler vasıtası ile ve ellerimizdeki modern iletişim araçları aracılığı ile tüm dünyayı dört dolaşmanın tam zamanıdır.
Bedenimizi evlere hapsedelim, denileni yapalım, söz dinleyenlerden olalım ama zihnimizi haftalarca dört duvar arasında tutabilir miyiz?
Hatta oturduğumuz yerde, gecenin bir vaktinde ya da gündüzün bir bölümünde milattan önce on bin yılına gitmemize ne gibi bir engel olabilir ki?
Sadece yaşadığımız şu günün dünyasını yedi iklim dört bucak dolaşmakla yetinmeyelim, tarihin derinliklerine de uzanalım, tarihin derinliklerinden bu güne insanlığın geçirdiği zihni ve sosyal evreleri de bir bir inceleyelim.
Evlerdeki mecburi ikameti fırsat bilerek ve mübarek Ramazan atmosferini de dolu dolu değerlendirerek, bizzat muhatabı olduğumuz son mesajda yer alan ve bize hayat verecek olan mesajları ayet ayet, satır satır anlamaya çalışalım:
"Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz." (A'raf: 3).
"Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin." (Enfal: 24).
Allah ve Resulü tarafından davet edildiğimiz ve bize hayat verecek olan ilkeleri madde madde anlamak, kavramak ve hazmetmek için elbette bu günler ve bu geceler bulunmaz fırsatlardır.
Günlük okuduğumuz bir cüz Kur'an'ın, yani tam yirmi sayfanın hepsinin de manasını mealden ve detaylarını tefsirlerden okuyabileceğimiz, tefsir yapan güvenilir alimlerden dinleyebileceğimiz geniş zamana sahibiz.
Dört duvar arasına hapsolmak ne demek?
Hayat eve sığar ama bilgiye acıkmış, okuyup araştırmaya ekmek kadar su kadar muhtaç durumdaki bizler evlere sığabilir miyiz?
Kitaplarda yolculuk bizi bekliyor, internet ortamında her türlü bilgiye ve belgeye ulaşma koşuşturması bizi bekliyor.
Son elçi tarafından "Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır" buyurularak "ilmin kapısı" ilan edilen Hz. Ali; "bilmediklerim ayağımın altına yığılsa başım göklere değerdi" dediğine göre bizim bildiklerimiz ne ki?
Aradaki korkunç uçurumu bile fark etmek için düşünmeye elverişli vakitlerden geçiyoruz.
Şimdi, şu anda elimizde ne var ve zihnimiz ne ile meşgul?
Hadi kolay gelsin.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025