Güngör Uras, mevcut ekonomi politikasının mantığını şu veciz cümleyle ortaya koyuyor: Halk da, devlet de harcamasın ki, dengeler tutsun!!! Herkesin kendine göre bir dengesi, bir bekleyişi var. Halkımız refah özlemi içinde. Refah insanların gelirinin artması, daha çok harcamasıyla gerçekleşir. Devletin daha çok hizmet harcaması yapmasıyla gerçekleşir.Devlet çarkına kumanda eden hükümet, halkın refah özlemini cevaplamak, halkın hizmet bekleyişini cevaplamak için harcama yapma baskısı altında.Geliniz görünüz ki Merkez Bankası, enflasyonu aşağıya çekme misyonuna soyunmuş. Bunun için halkın tüketim harcamalarının kısılmasına dönük para politikası uyguluyor. Hükümeti de harcamalarını kısmaya dönük sıkı maliye politikası uygulamaya zorluyor.IMF ise Türkiye'nin, borç ödemelerini aksatmaması için, borç faizi ve borç taksiti ödemelerine bütçeden daha fazla para ayırmasında ısrarcı oluyor.IMF'nin ve Merkez Bankası'nın bekleyişlerinin gerçekleşmesi, kâğıt üzerindeki dengelerinin tutması için ise:* Hükümetin daha fazla vergi toplaması,* Bütçeden daha az hizmet harcaması yapması,* Özetle, hem halkın tüketimini hem de halka dönük harcamaları kısması gerekiyor.Vergi refaha bağlıİyi de... Burada bir "yumurta-tavuk" ilişkisi var. Halkın refahı (geliri-harcamaları) kısılınca, bütçenin gelirleri de azalıyor. Çünkü bütçe gelirinin artması, halkın gelirinin ve harcamalarının artmasına bağlı. Halkın geliri ve harcaması artacak ki, vergi gelirleri artsın.(Halk daha fazla vergi ödeyemez hale gelince hükümetler, halkın varlıklarını satarak açığı kapatmak zorunda kalıyor.)IMF destekli İstikrar Programı'nın 5 yıldır kaptanlığını yapan Merkez Bankası'nın Başkanı, geçen hükümete mesajı verdi: "Harcamalar arttı. Biz parayı dizginleyeceğiz. Hükümet de önlem almalı. Bütçeyi dizginlemeli."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.