Halife kelimesi neyi ifade eder?
Halife veliaht, bir kişinin diğer bir kişinin yerine geçmesi anlamındadır. Dolayısıyla, halife kelimesi devamlı diğer bir kelimeye izafe edilerek -eklenerek- kullanılmaktadır. Öreğin "halifetu'l-alim/alimin halifesi), "halifetu'l-vali/valinin halifesi) gibi.
17.08.2016 00:00:00
Halife kelimesi Kur'an-ı Kerim'de de bu anlamda kullanılmıştır. Örneğin, "Hani Rabbin, meleklere, 'muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti." (Bakara/30). "Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık." (Sâd/26).
Her iki ayette de "halife" kelimesinin izafe olduğu "Allah" kelimesi belli olduğundan ayette zikredilmemiştir. O halde Hz. Âdem ve Hz. Davud Allah Teâlâ'nın yeryüzündeki iki halifesidir.
Resûlullah'tan (s.a.a) nakledilen hadislerde de halife kelimesi bu anlamda kullanılmaktadır:
Resûlullah'ın (s.a.a) risalet makamında vazifesi ilahi risaleti tebliğ etmek ve halka ulaştırmaktı. Bu hususta Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir." (Maide/92).
Yine, "Peygambere düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir" (Nur/54) buyurmaktadır.
Resul-i Ekerm'in (s.a.a) vazifesi ilahi risaleti tebliğ olduğundan dolayı Resûlullah'ın halifeleri de hadis ve siretini tebliğ etmede bu vazifeyi üstlenen kimseler olmalıdır. Halife kelimesi Hz. Ebu Bekr'in zamanında da bu anlamında kullanılmaktaydı. Çünkü Ebu Bekr'e biat edildikten sonra şahsen kendisini "Resûlullah'ın (s.a.a) halifesi" olarak tanıtıyordu, mutlak şekilde kendisini halife olarak nitelendirmiyor; "Resûlullah'ın halifesi" olarak nitelendiriyordu.
Hz. Ömer, hilafetinin başlarında kendisini "Ebu Bekr'in halifesi" ve bazen de "Resûlullah'ın halifesinin halifesi" olarak tanıtıyordu. Bir gün Irak valisi, Lebid b. Rabia ve Adiy b. Hatem adındaki yakınlarından iki kişiyi bir iş için halifenin yanına gönderdi. Bu iki kişi Medine'ye girince Mescidu'n-Nebi'de Amr b. As'la görüşerek, "Emirü'l-Mü'minin'den bizim için görüşme izni al" dediler. Amr halifenin yanına giderek, "Es selamu aleykum ya Emir-el müminin" dedi. Ömer, "Niçin beni bu lakapla çağırdın?" dediğinde Amr, Lübeyde ve yanındaki arkadaşının bu adı halifeye verdiklerini anlatarak dedi ki: "Bizler mü'miniz sen de bizim emirimizsin; dolayısıyla sizi Emirü'l-Müminin diye çağırıyoruz." O günden itibaren Ömer'i "Emirü'l-Mü'minin" diye çağırdılar ve ona bundan başka bir ad vermediler. (Tarih-i Hulefa, Suyuti, Evveliyat-ı Ömer babı, s.138).
Osman'ı da hilafeti döneminde "Emirü'l-Mü'minin" diye çağırıyorlardı ve Emevi halifelerinin dönemine kadar durum böyleydi. Emevi halifelerini bazen "Emir-el müminin", bazen de "halifetullah" diye çağırıyorlardı.
Ebu Davud Ehl-i Sünnet'in Sihah-i Sitte'sinden biri olan Sünen'inde "el-hulefa" babında şöyle bir rivayet naklediyor:
Haccac Yusuf-i Sakafi bir gün hutbesinde şöyle dedi: "Allah'ın halifesi ve seçtiği Abdulmelik Mervan'ı dinleyin ve itaat edin!" (Sünen-i Ebu Davud, c.4, s.210).
Yine Haccac hutbesinde halktan, "O'nun yanında sizin halifeniz mi üstündür yoksa sizin Resulünüz mü?" diye soruyordu. (Sünen-i Ebu Davud, c.4, s.209 Hulefa babı). Haccac burada demek istiyor ki, Allah'ın halifesi Abdulmelik Mervan, Allah Teâlâ'ya Resul-i Ekrem'den daha yakın ve daha azizdir!
Yine döneminin meşhur fâsıklarından olan, Allah Teâlâ'nın azap ayetlerine öfkelenerek okla sarhoşken Kur'an'ı paramparça eden ve Kâbe'nin damına çıkarak kadeh kaldırıp şarap içmek isteyen Emevi halifesi Velid b. Yezid (Murucu'z-Zeheb, Mesudi, c.3, s.216; Futuhu'l-A'sem, c.8, s.137; Tarih-i İbn-i Kesir, c.10, s.2 ve c.10, s.7-8) hilafete geçip İslam memleketlerine hakim olunca Ermeniyye valisi bu münasebetten dolayı yazmış olduğu tebrik mektubunda Velid'e şöyle hitap ediyordu: "Allah'ın halifeliği size mübarek olsun!" (Tarih-i İbn-i Kesir, c.10, s.4).
(Bu bahis devam edecek?)
Her iki ayette de "halife" kelimesinin izafe olduğu "Allah" kelimesi belli olduğundan ayette zikredilmemiştir. O halde Hz. Âdem ve Hz. Davud Allah Teâlâ'nın yeryüzündeki iki halifesidir.
Resûlullah'tan (s.a.a) nakledilen hadislerde de halife kelimesi bu anlamda kullanılmaktadır:
Resûlullah'ın (s.a.a) risalet makamında vazifesi ilahi risaleti tebliğ etmek ve halka ulaştırmaktı. Bu hususta Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir." (Maide/92).
Yine, "Peygambere düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir" (Nur/54) buyurmaktadır.
Resul-i Ekerm'in (s.a.a) vazifesi ilahi risaleti tebliğ olduğundan dolayı Resûlullah'ın halifeleri de hadis ve siretini tebliğ etmede bu vazifeyi üstlenen kimseler olmalıdır. Halife kelimesi Hz. Ebu Bekr'in zamanında da bu anlamında kullanılmaktaydı. Çünkü Ebu Bekr'e biat edildikten sonra şahsen kendisini "Resûlullah'ın (s.a.a) halifesi" olarak tanıtıyordu, mutlak şekilde kendisini halife olarak nitelendirmiyor; "Resûlullah'ın halifesi" olarak nitelendiriyordu.
Hz. Ömer, hilafetinin başlarında kendisini "Ebu Bekr'in halifesi" ve bazen de "Resûlullah'ın halifesinin halifesi" olarak tanıtıyordu. Bir gün Irak valisi, Lebid b. Rabia ve Adiy b. Hatem adındaki yakınlarından iki kişiyi bir iş için halifenin yanına gönderdi. Bu iki kişi Medine'ye girince Mescidu'n-Nebi'de Amr b. As'la görüşerek, "Emirü'l-Mü'minin'den bizim için görüşme izni al" dediler. Amr halifenin yanına giderek, "Es selamu aleykum ya Emir-el müminin" dedi. Ömer, "Niçin beni bu lakapla çağırdın?" dediğinde Amr, Lübeyde ve yanındaki arkadaşının bu adı halifeye verdiklerini anlatarak dedi ki: "Bizler mü'miniz sen de bizim emirimizsin; dolayısıyla sizi Emirü'l-Müminin diye çağırıyoruz." O günden itibaren Ömer'i "Emirü'l-Mü'minin" diye çağırdılar ve ona bundan başka bir ad vermediler. (Tarih-i Hulefa, Suyuti, Evveliyat-ı Ömer babı, s.138).
Osman'ı da hilafeti döneminde "Emirü'l-Mü'minin" diye çağırıyorlardı ve Emevi halifelerinin dönemine kadar durum böyleydi. Emevi halifelerini bazen "Emir-el müminin", bazen de "halifetullah" diye çağırıyorlardı.
Ebu Davud Ehl-i Sünnet'in Sihah-i Sitte'sinden biri olan Sünen'inde "el-hulefa" babında şöyle bir rivayet naklediyor:
Haccac Yusuf-i Sakafi bir gün hutbesinde şöyle dedi: "Allah'ın halifesi ve seçtiği Abdulmelik Mervan'ı dinleyin ve itaat edin!" (Sünen-i Ebu Davud, c.4, s.210).
Yine Haccac hutbesinde halktan, "O'nun yanında sizin halifeniz mi üstündür yoksa sizin Resulünüz mü?" diye soruyordu. (Sünen-i Ebu Davud, c.4, s.209 Hulefa babı). Haccac burada demek istiyor ki, Allah'ın halifesi Abdulmelik Mervan, Allah Teâlâ'ya Resul-i Ekrem'den daha yakın ve daha azizdir!
Yine döneminin meşhur fâsıklarından olan, Allah Teâlâ'nın azap ayetlerine öfkelenerek okla sarhoşken Kur'an'ı paramparça eden ve Kâbe'nin damına çıkarak kadeh kaldırıp şarap içmek isteyen Emevi halifesi Velid b. Yezid (Murucu'z-Zeheb, Mesudi, c.3, s.216; Futuhu'l-A'sem, c.8, s.137; Tarih-i İbn-i Kesir, c.10, s.2 ve c.10, s.7-8) hilafete geçip İslam memleketlerine hakim olunca Ermeniyye valisi bu münasebetten dolayı yazmış olduğu tebrik mektubunda Velid'e şöyle hitap ediyordu: "Allah'ın halifeliği size mübarek olsun!" (Tarih-i İbn-i Kesir, c.10, s.4).
(Bu bahis devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.