Hakikatte aile ve kadın, birbiriyle var olan ve güçlenen iki temel kavramdır. Tarihimizde bu temel kurumun devamı için, ona ve kadına gerekli değer verilmiş iken; komünist rejimler, aile kurumunu özellikle reddetmektedirler.
Marksizm, bu kurumu parçalama yönünde özellikle görüşler beyan etmiştir. Konuyla ilgili olarak, Çin'in Şangay şehrinde çıkan Wenhuipas gazetesinin 1967 Aralık ayında yayınlanan sayısındaki, 'Aile Eleştirisine Yönelmek Seçkin Bir Tutumdur' başlıklı yazısına şöyle bir bakalım; Kültür Devrimi sırasında çıkan makalede şunlara dikkat çekilmekteydi:"Ana-baba ve çocukların, kocaların ve karıların değişimi, bazen pek erken olmasına rağmen verimli sonuçlar getirmektedir. Mesela, Şangay'ın bir mahallesine bakalım. Büyük proleter kültür devriminin yarattığı kasırga, çekirdek toplumsal bir teşkilat birimi olarak her yerde etkisini göstermiştir. Böylece binlerce yıl yaşamı yönlendiren gelenek, görenek ve adetler aileden koparıp atılmıştır. Şimdi aile içinde bir takım büyüklere değil, Mao düşüncesini bayrak edenlere itaat edilmelidir. ? Hatta bilinen geleneksel aileden tamamen farklı olan bu ailede, bizzat eş ve babanın kim olduğu belli değildi. Kadın da kolektiflikten nasibini almıştı".
Oysa milletlerin varlığı daha önce de belirttiğimiz gibi üç ana sosyal kurumun varlığı ile mümkün olmaktadır; aile, devlet ve ordu? Liberal-kapitalsit toplumlarda özellikle üretim ortamında ezilen kadın işçilerin haklarını savunmak için ortaya çıkan Marksizm, kadını patronların ücretli kölesi olmaktan çıkarıp, sosyalist toplumlarda devleti yöneten insanların ücretsiz kölesi yapmıştır. Aile kavramının yıkılması ile sözde özgürleştirilen kadın, ortak bir kullanım aracı olarak belki de en ciddi istismarını yaşamıştır.
Sosyal Devlet/Milli Devlet anlayışında kadına verilen değer, diğer anlayışlardan çok farklıdır. Kadının gerçekte kim olduğundan yola çıkılarak, kadına gerçek hürriyet ve toplumda hak ettiği yer verilmektedir. Milli Devlet'in kadına bakışını ortaya koyarken birkaç alt başlık etrafında konuyu ele alacağız. Bunlar sırası ile, kadın ve aile, kadın ve hürriyet, kadın ve çalışma hayatıdır.SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Ömer Saraçoğlu / İstanbul ÜniversitesiSosyal adalet için tek adresUygulanan ekonomik sistemler, karma ekonomi modelinden önceleri plansız daha sonra planlı liberal kapitalist ekonomi modeline doğru bir gelişim göstermiştir. Bu sistem mutlu bir azınlığı zenginleştirirken, işsizliği artırmış ve insanlarımızın büyük çoğunluğunu asgari ücretle çalışmaya mecbur etmiştir. Bugün yaklaşık bir milyon civarındaki vatandaşımız açlık sınırının altında ve yine yaklaşık 19 milyon vatandaşımız da yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilmiş bulunmaktadır. Çıkarılan azınlıklara ve ecnebilere ilişkin Vakıflar Kanunu ile yabancı vakıflara yeni kapitülasyonlar verilmektedir. Türk halkının vergi yükü artırılırken, AB ile yapılan işlerin hepsi vergiden muaf hale getirilmiştir. AB'ye girmemiz şiddetle savunulurken, AB'nin Türkiye'ye ne gibi bir yarar sağladığı sorulmamakta ve bağımsızlığımızın ne olacağı sorgulanmamaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Devlet-Sosyal Devlet modeli ile bütün ulusların kendi kendine nasıl yetebileceklerinin nasıl kalkınabileceklerinin anahtarı olan Mili Ekonomi modelini uygulayarak dünyanın beklediği barışa sosyal adalete ve demokrasiye ulaşabileceklerinin adresini göstermektedir.
Marksizm, bu kurumu parçalama yönünde özellikle görüşler beyan etmiştir. Konuyla ilgili olarak, Çin'in Şangay şehrinde çıkan Wenhuipas gazetesinin 1967 Aralık ayında yayınlanan sayısındaki, 'Aile Eleştirisine Yönelmek Seçkin Bir Tutumdur' başlıklı yazısına şöyle bir bakalım; Kültür Devrimi sırasında çıkan makalede şunlara dikkat çekilmekteydi:"Ana-baba ve çocukların, kocaların ve karıların değişimi, bazen pek erken olmasına rağmen verimli sonuçlar getirmektedir. Mesela, Şangay'ın bir mahallesine bakalım. Büyük proleter kültür devriminin yarattığı kasırga, çekirdek toplumsal bir teşkilat birimi olarak her yerde etkisini göstermiştir. Böylece binlerce yıl yaşamı yönlendiren gelenek, görenek ve adetler aileden koparıp atılmıştır. Şimdi aile içinde bir takım büyüklere değil, Mao düşüncesini bayrak edenlere itaat edilmelidir. ? Hatta bilinen geleneksel aileden tamamen farklı olan bu ailede, bizzat eş ve babanın kim olduğu belli değildi. Kadın da kolektiflikten nasibini almıştı".
Oysa milletlerin varlığı daha önce de belirttiğimiz gibi üç ana sosyal kurumun varlığı ile mümkün olmaktadır; aile, devlet ve ordu? Liberal-kapitalsit toplumlarda özellikle üretim ortamında ezilen kadın işçilerin haklarını savunmak için ortaya çıkan Marksizm, kadını patronların ücretli kölesi olmaktan çıkarıp, sosyalist toplumlarda devleti yöneten insanların ücretsiz kölesi yapmıştır. Aile kavramının yıkılması ile sözde özgürleştirilen kadın, ortak bir kullanım aracı olarak belki de en ciddi istismarını yaşamıştır.
Sosyal Devlet/Milli Devlet anlayışında kadına verilen değer, diğer anlayışlardan çok farklıdır. Kadının gerçekte kim olduğundan yola çıkılarak, kadına gerçek hürriyet ve toplumda hak ettiği yer verilmektedir. Milli Devlet'in kadına bakışını ortaya koyarken birkaç alt başlık etrafında konuyu ele alacağız. Bunlar sırası ile, kadın ve aile, kadın ve hürriyet, kadın ve çalışma hayatıdır.SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Ömer Saraçoğlu / İstanbul ÜniversitesiSosyal adalet için tek adresUygulanan ekonomik sistemler, karma ekonomi modelinden önceleri plansız daha sonra planlı liberal kapitalist ekonomi modeline doğru bir gelişim göstermiştir. Bu sistem mutlu bir azınlığı zenginleştirirken, işsizliği artırmış ve insanlarımızın büyük çoğunluğunu asgari ücretle çalışmaya mecbur etmiştir. Bugün yaklaşık bir milyon civarındaki vatandaşımız açlık sınırının altında ve yine yaklaşık 19 milyon vatandaşımız da yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilmiş bulunmaktadır. Çıkarılan azınlıklara ve ecnebilere ilişkin Vakıflar Kanunu ile yabancı vakıflara yeni kapitülasyonlar verilmektedir. Türk halkının vergi yükü artırılırken, AB ile yapılan işlerin hepsi vergiden muaf hale getirilmiştir. AB'ye girmemiz şiddetle savunulurken, AB'nin Türkiye'ye ne gibi bir yarar sağladığı sorulmamakta ve bağımsızlığımızın ne olacağı sorgulanmamaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Devlet-Sosyal Devlet modeli ile bütün ulusların kendi kendine nasıl yetebileceklerinin nasıl kalkınabileceklerinin anahtarı olan Mili Ekonomi modelini uygulayarak dünyanın beklediği barışa sosyal adalete ve demokrasiye ulaşabileceklerinin adresini göstermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.