Her yaptığınız iş güzel olursa, faydalı olursa, zararı olmazsa işte bereket odur. Miktarlar aynı da olsa bir tanesinde fayda var diğerinde zarar varsa bu aynı kefeye konmaz. Mesela helal, haram gibi. Helal ile haramın ayırımını yapabilen insan furkan sahibi demektir. Kur'an'ın bir manası da neydi, furkandır. "Allah kimin kalbini İslam'a açmışsa o Rabb'i katında bir nur üzere olmaz mı?" (Zümer; 39/22) buyuruyor. Allah bunu kuluna ihsan ettiği zaman kulun hali çok farklı olur. Allah bu hali hepimize nasip etsin! Bir başka ayet-i kerimede: "Biz ona tarafımızdan ilim öğrettik..." (Kehf; 18/65) buyuruyor Cenab-ı Hak. İnsanlara ikram ettiği ilimlerle, ikram ettiği nur ile hak ve hakikati gören insan, Cenab-ı Hakk'ı bilen, tanıyan, O'nun yolundan giden, O'nun rızasının dışına çıkmayan insandır. Bizi takip eden kardeşlerimize bu yol üzere olmalarını dua, niyaz ve taleple hayırlar diliyor, saygılarımızı arz ediyoruz. İnsanoğlunun iç tabiatında iki duygu var. Bir, nefsani duygular, hayvani duygular. Bunlar insana hakim olur. İnsan bu duyguların esiri olur ve hayatını bu kulvarda geçirirse, hür diye kabul ettiğin bu insan, aslında o duyguların esiridir. Bir de ruhani duygular vardır. O da, direkt insanı Allah'a bağlar. Yani sen, ya onun esirisin, ya bunun esirisin. Ya hayvani duyguların esiriyiz, ya da ruhani duyguların esiriyiz. Aklı olan, akıllı olan kişi odur ki, ruhani duygulara hayatını ve aklını teslim eder. Bu duygular, ibadat-u taatle, özellikle zikir ile öyle bir yücelir ki; ruh yücelir, Allah'ın tecellisine mazhar olur, Yaratanla beraber olur. O tecelli, öyle bir sevda, öyle bir muhabbet, öyle bir hâldir ki, işte o andır hürriyet. Yani hürriyeti insan, her zaman yaşamaz. An, an yaşar. O bir sevda boyutudur.