Bunlar, her ebeveynin rüyalarını süsleyen bir birinden önemli eşsiz rütbeler...
Anneler-babalar bazen sesli bazen de sessiz düşünerek şöyle derler; "biz olamadık oğlumuz hafız olsun, biz okuyamadık kızımız hafız olsun, hiç olmazsa ardımızdan bir Yasin okurlar."
"Ardımızdan Yasin okurlar"dan ziyade, hayatımıza Yasin'in anlamını yayarlar, yaşarken Yasin'in mesajını kavramamıza ve o doğrultuda yaşamamıza yardımcı olurlar denmesi lazım.
"Diri olanı uyarsın ve kâfirler hakkındaki hüküm yerini bulsun diye Biz ona Kur'ân'ı verdik." (Yasin: 70). Görüldüğü gibi bu ayet hep ölülerin ardından okunan Yasin suresinin bir ayetidir.
Kur'an mesajının muhatapları elbette hayatta olanlardır ve asla ölüler değildir.
Bu gerçeği kavramak başlığımızdaki üç önemli rütbe ile direkt ilgilidir.
Çocuklarımız bir sene iki sene, bazen üç sene çalışıyorlar hafız oluyorlar ama mesajını kavramaya yönelik, lisanını anlamaya yönelik bir plan program olmadığı zaman kısa zamanda unutuyorlar. Dolayısıyla hafız oluyorlar ama hafız kalamıyorlar ve ne yazık ki hafız olarak ölemiyorlar.
Hafızlığa bakış açımızı temelden değiştirmemiz ve düzeltmemiz gerekiyor.
"Oğlumuz hafız olsun da arkamızdan Kur'an okusun" değil, "kızımız hafız olsun da kısa yoldan iş-aş sahibi olsun" asla değil, evladımız hafız olsun, Kur'an'ın mesajını kavrasın ve yakın çevresinden başlayarak ümmete mesajları ulaştırsın.
Birçok ilahiyat profesöründen siz de duymuşsunuzdur; "mümkün olsa bu profesörlüğü hafızlık rütbesi ile hiç düşünmeden değişirim" sözlerini.
Hafız olan bir tefsir, bir hadis, bir kelam profesörü her zaman hafız olmayanlardan birkaç adım öndedir ama hafız kalabilmişse.
Ben hep anlatırım; beş sayfa ile hafızlık yaparken sekizinci cüzün son beş sayfasını dinleteceğim gün, benim hafızlık hocamın bir hoca arkadaşı misafiri idi ve o günkü dersimi misafir hoca dinledi.
Ders bittikten sonra teşvik edici, umutlandırıcı bir şeyler de söyledi.
Hafızlık yapanlar, yapmakta olanlar "çiğ sayfa"nın ne demek olduğunu iyi bilirler, ilk defa ezberlenen sayfa demek. O günkü çiğ sayfamda yer alan A'raf suresinin 55 ve 56. ayetlerin manasını verdi ve o gün bugündür o rahmetli hocanın ses tonu ve mimikleri dahi hafızamdadır:
"Rabbınıza yalvara yalvara ve için için dua edin ki her halde O haddi aşanları sevmez."
"Yeryüzü ıslaha kavuştuktan sonra orada bozgunculuk yapmayınız. O'na ürpererek ve ümit ederek dua ediniz. Şüphesiz Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır." (A'raf: 55-56).
Buradan hareketle hafızlık yaptıran hoca arkadaşlara ısrarla şunu diyorum; dersi dinleyip bitirdikten sonra, çocuğun o günkü dersinde yer alan ayetlerden bir veya iki tanesinin manasını, "bak oğlum-kızım Rabbimiz bu ayetlerde şu mesajı veriyor" diyerek hatırlatın, belki bu hatırlatmalar ileride o çocuğun Kur'an üzerinde yoğunlaşmalarına dolayısıyla "hafız kalmalarına" vesile olacaktır.
Bildirmek için biliyor olmak, öğretmek için öğrenmiş olmak ve kavratmak için de kavramış olmak elbette şarttır.
Şimdiye kadar hafız olanlar, ezberledikleri Kur'an'ın mesajını kavramaya yoğunlaşsaydı ve o mesajlar istikametinde yaşamaya çalışsaydılar, inanıyoruz ki içinde yaşadığımız cemiyet bambaşka bir cemiyet olurdu ve "sıbğatallah" Allah'ın boyası hayatın her alanında görünür olurdu.
Hafız olmak önemlidir, hafız kalmak daha önemlidir ve elbette ki hafız olarak ölmek hepsinden önemlidir.
Selam olsun, hafız olanlara, hafız kalanlara ve hafız olarak ölenlere.
Anneler-babalar bazen sesli bazen de sessiz düşünerek şöyle derler; "biz olamadık oğlumuz hafız olsun, biz okuyamadık kızımız hafız olsun, hiç olmazsa ardımızdan bir Yasin okurlar."
"Ardımızdan Yasin okurlar"dan ziyade, hayatımıza Yasin'in anlamını yayarlar, yaşarken Yasin'in mesajını kavramamıza ve o doğrultuda yaşamamıza yardımcı olurlar denmesi lazım.
"Diri olanı uyarsın ve kâfirler hakkındaki hüküm yerini bulsun diye Biz ona Kur'ân'ı verdik." (Yasin: 70). Görüldüğü gibi bu ayet hep ölülerin ardından okunan Yasin suresinin bir ayetidir.
Kur'an mesajının muhatapları elbette hayatta olanlardır ve asla ölüler değildir.
Bu gerçeği kavramak başlığımızdaki üç önemli rütbe ile direkt ilgilidir.
Çocuklarımız bir sene iki sene, bazen üç sene çalışıyorlar hafız oluyorlar ama mesajını kavramaya yönelik, lisanını anlamaya yönelik bir plan program olmadığı zaman kısa zamanda unutuyorlar. Dolayısıyla hafız oluyorlar ama hafız kalamıyorlar ve ne yazık ki hafız olarak ölemiyorlar.
Hafızlığa bakış açımızı temelden değiştirmemiz ve düzeltmemiz gerekiyor.
"Oğlumuz hafız olsun da arkamızdan Kur'an okusun" değil, "kızımız hafız olsun da kısa yoldan iş-aş sahibi olsun" asla değil, evladımız hafız olsun, Kur'an'ın mesajını kavrasın ve yakın çevresinden başlayarak ümmete mesajları ulaştırsın.
Birçok ilahiyat profesöründen siz de duymuşsunuzdur; "mümkün olsa bu profesörlüğü hafızlık rütbesi ile hiç düşünmeden değişirim" sözlerini.
Hafız olan bir tefsir, bir hadis, bir kelam profesörü her zaman hafız olmayanlardan birkaç adım öndedir ama hafız kalabilmişse.
Ben hep anlatırım; beş sayfa ile hafızlık yaparken sekizinci cüzün son beş sayfasını dinleteceğim gün, benim hafızlık hocamın bir hoca arkadaşı misafiri idi ve o günkü dersimi misafir hoca dinledi.
Ders bittikten sonra teşvik edici, umutlandırıcı bir şeyler de söyledi.
Hafızlık yapanlar, yapmakta olanlar "çiğ sayfa"nın ne demek olduğunu iyi bilirler, ilk defa ezberlenen sayfa demek. O günkü çiğ sayfamda yer alan A'raf suresinin 55 ve 56. ayetlerin manasını verdi ve o gün bugündür o rahmetli hocanın ses tonu ve mimikleri dahi hafızamdadır:
"Rabbınıza yalvara yalvara ve için için dua edin ki her halde O haddi aşanları sevmez."
"Yeryüzü ıslaha kavuştuktan sonra orada bozgunculuk yapmayınız. O'na ürpererek ve ümit ederek dua ediniz. Şüphesiz Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır." (A'raf: 55-56).
Buradan hareketle hafızlık yaptıran hoca arkadaşlara ısrarla şunu diyorum; dersi dinleyip bitirdikten sonra, çocuğun o günkü dersinde yer alan ayetlerden bir veya iki tanesinin manasını, "bak oğlum-kızım Rabbimiz bu ayetlerde şu mesajı veriyor" diyerek hatırlatın, belki bu hatırlatmalar ileride o çocuğun Kur'an üzerinde yoğunlaşmalarına dolayısıyla "hafız kalmalarına" vesile olacaktır.
Bildirmek için biliyor olmak, öğretmek için öğrenmiş olmak ve kavratmak için de kavramış olmak elbette şarttır.
Şimdiye kadar hafız olanlar, ezberledikleri Kur'an'ın mesajını kavramaya yoğunlaşsaydı ve o mesajlar istikametinde yaşamaya çalışsaydılar, inanıyoruz ki içinde yaşadığımız cemiyet bambaşka bir cemiyet olurdu ve "sıbğatallah" Allah'ın boyası hayatın her alanında görünür olurdu.
Hafız olmak önemlidir, hafız kalmak daha önemlidir ve elbette ki hafız olarak ölmek hepsinden önemlidir.
Selam olsun, hafız olanlara, hafız kalanlara ve hafız olarak ölenlere.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025