Nice on yıllardan beri hacım, elinde çantası adam yetiştirmek için yardım toplar...
Nice on yıllardan beri hocam da bir telaş, bir koşuşturma içinde ders verir, ders halkaları oluşturur, tefsir, fıkıh, kelam, mantık...
On yıllar toplandı geldi nerdeyse bir asra dayandı ve hacımın da hocamın da yetiştirdiği kadrolar iş başı yaptı, önemli köşe başlarını tuttular, hatta iktidar oldular ve iktidar yaptılar.
Doğal olarak, hacımın yardım toplayarak, hocamın da ders halkaları oluşturarak yetiştirdikleri kadrolar kendi içlerinden çıkan adayları desteklediler, kendileri aday oldular ve yerel yönetimlerde daha eskiler amma, merkezi yönetimde on yıldır ortaksız iktidardalar.
Ama bir terslik var bir yerlerde.
Ya hacımın topladığı yardımlarda bir hile, bir hurda var ki o yardımlarla kursakları doyan, vücutları gelişen kadrolar oturdukları koltukların hakkını vermiyor, veremiyorlar, ya da hocamın anlatıklarında-öğrettiklerinde anlaşılmaz bir durum var ki o tornadan çıkan elemanların emperyalizme, küresel tefecilerin memleketi soyup soğana çevirmelerine hiç bir itirazları yok.
Nice on yıllardan beri bu minval üzere yetişen, yetiştirilen kadrolar şimdi hemen her kademede yönetimdeler...Medyada önemli köşe başlarındalar...Ekonomik açıdan hatırı sayılır zenginler arasındalar...
Bu kadrolar bu gün bulundukları makam ve mevkiye gelmeden evvel, yazılarında, konuşmalarında, hatta düğün sohbetlerinde çok sık kullandıkları çerçevelik cümleler vardı...
Bunların arasında Kur’andan ayetler, Peygamber aleyhisselamdan hadisler olduğu gibi akılda kalacak dörtlükler, beyitler de yer alırdı...
Şimdi söyleyince elbette hatırlayacaklardır:
“Zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür.”
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
“İşçinin hakkını, alın teri kurumadan veriniz.”
“Zulme meylederseniz ateş size de dokunur.”
“Mü’min mü’minin kardeşidir, onu yalnız ve yardımsız bırakmaz, biri diğerini düşmanın insafına terk etmez.”
“Zulmü alkışlayamam zalimi asal sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”
Şimdi bir hatırlamaya çalışalım, son yıllarda yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz çerçevelik cümleleri iktidardaki kadrolardan ve destekçilerinden duyan var mı?
Irak işgali gibi yüz yılın en kara lekesine destek vermiş bir kadro, hangi yüzle çıkıp da “zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür” diyebilecek?
Bir buçuk milyon Müslümanın göz göre göre katledilmesini kılı bile kıpırdamadan seyreden iktidar ve destekçileri hangi yüzle çıkıp da; “Müslüman Müslümanın kardeşidir, onu yalnız ve yardımsız bırakmaz...” hadisini okuyacak, yazacak ya da katıldığı bir programda haykıracak?
Libya işgalinde haçlırın safında yer alan bir zihniyet hangi yüzle çıkıp da;
“Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem” diyebilecek?
Hacım ne haldir, hocam ne haldir?
Nerede yalnış yaptınız, hatta hala yapıyorsunuz?
Diyelim ki yetiştirdikleriniz iktidar olunca, koltuklara kurulunca sizin öğretilerinizi unuttular, kulak ardı ettiler ve zalimlerle beraber bir yoltuttular...
Peki siz hala ders halkalarına devam ediyorsunuz ve sizin tezgahınızdan geçenler de bu abilerine destek vermeye devam ediyorlar, bu hal neyin nesi?
Boyunuzu aşan kitaplarla yatıp kalktığınız halde olup bitenlere sizin de bir itirazınız yok.
Yoksa yetiştirdiklerinizin, sıkıştıkları her yerde “reel politika bunu gerektiriyor” diyerek kıvırdıkları gibi siz de “ ilm-i siyaset bunu gerektiriyor” diyerek çizgi mi, metot mu, metodoloji mi değiştirdiniz?
Kıvırmaya fetvalar hangi kitaplarda yazıyor?
Nice on yıllardır ders halkalarında yetiştirdiğiniz “yetişkin elemanların” kimlerin hizmetinde, nelerin hizmetinde oldukları son on yılda ayan-beyan ortaya çıktı.
Şimdi dönüp de “acaba nerde hata yaptık?” diyerek bir muhasebe yapmayı düşünüyor musunuz?
“Hesaba çekilmeden evvel nefsinizi hesaba çekiniz” ilkesini, ölçüsünü ve uyarısını unuttunuz mu?
Hacım ne haldir, hocam ne haldir?
Yalnışı yapanlar, haçlı safında yer alanlar, haçlı-siyonist şebekelerin hatırı için Müslümanları yalnız bırakanlar, sizin yetiştirdikleriniz olunca size düşen alkışa devam mıdır yoksa onları uyarmak mıdır?
Bu kadarcık olsun bir tefekkür cesaretiniz dahi kalmadı mı?
Nice on yıllardan beri hocam da bir telaş, bir koşuşturma içinde ders verir, ders halkaları oluşturur, tefsir, fıkıh, kelam, mantık...
On yıllar toplandı geldi nerdeyse bir asra dayandı ve hacımın da hocamın da yetiştirdiği kadrolar iş başı yaptı, önemli köşe başlarını tuttular, hatta iktidar oldular ve iktidar yaptılar.
Doğal olarak, hacımın yardım toplayarak, hocamın da ders halkaları oluşturarak yetiştirdikleri kadrolar kendi içlerinden çıkan adayları desteklediler, kendileri aday oldular ve yerel yönetimlerde daha eskiler amma, merkezi yönetimde on yıldır ortaksız iktidardalar.
Ama bir terslik var bir yerlerde.
Ya hacımın topladığı yardımlarda bir hile, bir hurda var ki o yardımlarla kursakları doyan, vücutları gelişen kadrolar oturdukları koltukların hakkını vermiyor, veremiyorlar, ya da hocamın anlatıklarında-öğrettiklerinde anlaşılmaz bir durum var ki o tornadan çıkan elemanların emperyalizme, küresel tefecilerin memleketi soyup soğana çevirmelerine hiç bir itirazları yok.
Nice on yıllardan beri bu minval üzere yetişen, yetiştirilen kadrolar şimdi hemen her kademede yönetimdeler...Medyada önemli köşe başlarındalar...Ekonomik açıdan hatırı sayılır zenginler arasındalar...
Bu kadrolar bu gün bulundukları makam ve mevkiye gelmeden evvel, yazılarında, konuşmalarında, hatta düğün sohbetlerinde çok sık kullandıkları çerçevelik cümleler vardı...
Bunların arasında Kur’andan ayetler, Peygamber aleyhisselamdan hadisler olduğu gibi akılda kalacak dörtlükler, beyitler de yer alırdı...
Şimdi söyleyince elbette hatırlayacaklardır:
“Zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür.”
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
“İşçinin hakkını, alın teri kurumadan veriniz.”
“Zulme meylederseniz ateş size de dokunur.”
“Mü’min mü’minin kardeşidir, onu yalnız ve yardımsız bırakmaz, biri diğerini düşmanın insafına terk etmez.”
“Zulmü alkışlayamam zalimi asal sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”
Şimdi bir hatırlamaya çalışalım, son yıllarda yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz çerçevelik cümleleri iktidardaki kadrolardan ve destekçilerinden duyan var mı?
Irak işgali gibi yüz yılın en kara lekesine destek vermiş bir kadro, hangi yüzle çıkıp da “zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür” diyebilecek?
Bir buçuk milyon Müslümanın göz göre göre katledilmesini kılı bile kıpırdamadan seyreden iktidar ve destekçileri hangi yüzle çıkıp da; “Müslüman Müslümanın kardeşidir, onu yalnız ve yardımsız bırakmaz...” hadisini okuyacak, yazacak ya da katıldığı bir programda haykıracak?
Libya işgalinde haçlırın safında yer alan bir zihniyet hangi yüzle çıkıp da;
“Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem” diyebilecek?
Hacım ne haldir, hocam ne haldir?
Nerede yalnış yaptınız, hatta hala yapıyorsunuz?
Diyelim ki yetiştirdikleriniz iktidar olunca, koltuklara kurulunca sizin öğretilerinizi unuttular, kulak ardı ettiler ve zalimlerle beraber bir yoltuttular...
Peki siz hala ders halkalarına devam ediyorsunuz ve sizin tezgahınızdan geçenler de bu abilerine destek vermeye devam ediyorlar, bu hal neyin nesi?
Boyunuzu aşan kitaplarla yatıp kalktığınız halde olup bitenlere sizin de bir itirazınız yok.
Yoksa yetiştirdiklerinizin, sıkıştıkları her yerde “reel politika bunu gerektiriyor” diyerek kıvırdıkları gibi siz de “ ilm-i siyaset bunu gerektiriyor” diyerek çizgi mi, metot mu, metodoloji mi değiştirdiniz?
Kıvırmaya fetvalar hangi kitaplarda yazıyor?
Nice on yıllardır ders halkalarında yetiştirdiğiniz “yetişkin elemanların” kimlerin hizmetinde, nelerin hizmetinde oldukları son on yılda ayan-beyan ortaya çıktı.
Şimdi dönüp de “acaba nerde hata yaptık?” diyerek bir muhasebe yapmayı düşünüyor musunuz?
“Hesaba çekilmeden evvel nefsinizi hesaba çekiniz” ilkesini, ölçüsünü ve uyarısını unuttunuz mu?
Hacım ne haldir, hocam ne haldir?
Yalnışı yapanlar, haçlı safında yer alanlar, haçlı-siyonist şebekelerin hatırı için Müslümanları yalnız bırakanlar, sizin yetiştirdikleriniz olunca size düşen alkışa devam mıdır yoksa onları uyarmak mıdır?
Bu kadarcık olsun bir tefekkür cesaretiniz dahi kalmadı mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025