ÖYKÜ / Cazibe IRMAK
Şener, yaz tatilini markette çalışarak geçirecekti. Çalışmaya başladığı ilk gün öğleye doğru kendinde bir yorgunluk hissetti. Sabahın erken saatinden beri rafların tozunu alıp ürünleri yerleştirmiş, gelen kolileri taşımış, müşterilerle ilgilenmişti. Kısacık öğle tatilinde ise meyve suyu içerken sıcak yaz günlerinde çalışmanın güç olduğunu düşünüyordu. Ayrıca düşler kurmaya da çalışıyordu: "Hafta sonu paramı alınca, eve ekmek götürürüm. Annemi sevindiririm. Kardeşime de çikolata alırım." İş saatinin bitiminde ise Şener:
-Saat altı oldu Ahmet amca gidebilir miyim? Gecikirsem annem merak eder, dedi.
-İyi akşamlar Şener, sabahleyin gecikme olur mu?
-Peki dedi ve sordu:
-Ceplerimi niye yokladınız?
-Daha önce burada senden büyük çocuklar çalıştı. Bazı ürünleri çaldılar.
-Ben öyle şey yapmam Ahmet amca, güvenin bana.
Marketten çıkan Şener, evine doğru yürürken bir yandan düşünüyordu: "Bu nasıl durum, akıl erdirmek güç. Bir yanda iş bulamayanlar. Bir yanda iş bulup da dürüst çalışmayanlar. Ama ben söz veriyorum. Doğru çalışanlardan olacağım. Babam söylerdi ya: İnsan için alınteri, elemeği önemlidir. Az bile olsa helal kazançla geçimini sağlayan kişinin içi rahat ailesi huzurlu olur. Çevresinde de namuslu güvenilir bir insan olarak tanınır, sevgi ve saygı görür."
Şener bu düşüncelerinden, Murat'ın arkasından koşarak omuzuna dokunmasıyla sıyrıldı. Murat:
-Beni bile görmedin, çok yorgunsun sanırım.
-Bilmem, hava da öyle sıcak ki.
-Hafta sonu maçımızı unutma, geleceksin değil mi?
-Gelirim Murat, haydi hoşcakal.
Şener evine gelince yorgunluğunu unutup; kendini rahatlatan güzellikleri iç dünyasında canlı tutmaya çalıştı: İyi bir arkadaş, oyunlar, onu karşılayan küçük kardeşinin sevgisi.
***
Ebru yaz tatilini kitap okuyarak, televizyon izleyerek geçirmişti. Çiğdem hanım ve Önder'le birlikte gittiği çocuk bahçesi ve park gezileri de tatil günlerinin coşkusu güzelliği olmuştu. Şimdi ise yeni öğretim yılının başlangıcıydı. Ders kitaplarını alarak okuldan evine geldiğinde yine ev öğretmeninin içten sevgisiyle karşılaştı:
-Okulların açılışı; yeni kitapları kucaklamayı, yepyeni değişik bilgiler kazanmaya hazırlığı, çocukların biraz daha büyüyüp geliştiğini anlatıyor bize, değil mi Ebru?
-Evet Çiğdem abla. Bugün tüm arkadaşlar bir coşku ve telaş içinde.
-Günlüğünü okumamı istemiştin. Tüm yazılarını dikkatle okudum birer birer. Derin bir sezgi, üstün bir bilinçle olayları değerlendirmeni çok beğendim. Kendine özgü ince duygularını da sözcüklere aktarmayı çok iyi başarmışsın. Seni kutluyorum Ebrucuğum.
-Teşekkür ederim Çiğdem abla. Övgü dolu sözleriniz bana güven verdi. Yazmayı sürdüreceğim.
Bu sözleri söylediği sırda odasından sesler gelince Önder'in uyandığını anladı Ebru. Odasına girince:
-Kitaplarım yere saçılmış! Aldığım yeni kitaplarımı üst üste bırakmıştım.
Önder, şaşkınlık içinde düşürdüğü kitaplara bakıyordu. Birinin sayfalarını da çizip boyamıştı. Çiğdem hanım:
-Önder, kitapları çok sevdiğini gösterdi bize, diyerek gülümsedi. Ebru:
-Ben hatalıyım. Kitaplarımı kütüphaneme yerleştirmem gerekli, dedi. Sonra Önder'e ait boyama kitabını bulup
-Kalemi getir Önder bu kitabı boyayalım dedi onun saçını okşayarak.
Devamı Yarın...
Şener, yaz tatilini markette çalışarak geçirecekti. Çalışmaya başladığı ilk gün öğleye doğru kendinde bir yorgunluk hissetti. Sabahın erken saatinden beri rafların tozunu alıp ürünleri yerleştirmiş, gelen kolileri taşımış, müşterilerle ilgilenmişti. Kısacık öğle tatilinde ise meyve suyu içerken sıcak yaz günlerinde çalışmanın güç olduğunu düşünüyordu. Ayrıca düşler kurmaya da çalışıyordu: "Hafta sonu paramı alınca, eve ekmek götürürüm. Annemi sevindiririm. Kardeşime de çikolata alırım." İş saatinin bitiminde ise Şener:
-Saat altı oldu Ahmet amca gidebilir miyim? Gecikirsem annem merak eder, dedi.
-İyi akşamlar Şener, sabahleyin gecikme olur mu?
-Peki dedi ve sordu:
-Ceplerimi niye yokladınız?
-Daha önce burada senden büyük çocuklar çalıştı. Bazı ürünleri çaldılar.
-Ben öyle şey yapmam Ahmet amca, güvenin bana.
Marketten çıkan Şener, evine doğru yürürken bir yandan düşünüyordu: "Bu nasıl durum, akıl erdirmek güç. Bir yanda iş bulamayanlar. Bir yanda iş bulup da dürüst çalışmayanlar. Ama ben söz veriyorum. Doğru çalışanlardan olacağım. Babam söylerdi ya: İnsan için alınteri, elemeği önemlidir. Az bile olsa helal kazançla geçimini sağlayan kişinin içi rahat ailesi huzurlu olur. Çevresinde de namuslu güvenilir bir insan olarak tanınır, sevgi ve saygı görür."
Şener bu düşüncelerinden, Murat'ın arkasından koşarak omuzuna dokunmasıyla sıyrıldı. Murat:
-Beni bile görmedin, çok yorgunsun sanırım.
-Bilmem, hava da öyle sıcak ki.
-Hafta sonu maçımızı unutma, geleceksin değil mi?
-Gelirim Murat, haydi hoşcakal.
Şener evine gelince yorgunluğunu unutup; kendini rahatlatan güzellikleri iç dünyasında canlı tutmaya çalıştı: İyi bir arkadaş, oyunlar, onu karşılayan küçük kardeşinin sevgisi.
***
Ebru yaz tatilini kitap okuyarak, televizyon izleyerek geçirmişti. Çiğdem hanım ve Önder'le birlikte gittiği çocuk bahçesi ve park gezileri de tatil günlerinin coşkusu güzelliği olmuştu. Şimdi ise yeni öğretim yılının başlangıcıydı. Ders kitaplarını alarak okuldan evine geldiğinde yine ev öğretmeninin içten sevgisiyle karşılaştı:
-Okulların açılışı; yeni kitapları kucaklamayı, yepyeni değişik bilgiler kazanmaya hazırlığı, çocukların biraz daha büyüyüp geliştiğini anlatıyor bize, değil mi Ebru?
-Evet Çiğdem abla. Bugün tüm arkadaşlar bir coşku ve telaş içinde.
-Günlüğünü okumamı istemiştin. Tüm yazılarını dikkatle okudum birer birer. Derin bir sezgi, üstün bir bilinçle olayları değerlendirmeni çok beğendim. Kendine özgü ince duygularını da sözcüklere aktarmayı çok iyi başarmışsın. Seni kutluyorum Ebrucuğum.
-Teşekkür ederim Çiğdem abla. Övgü dolu sözleriniz bana güven verdi. Yazmayı sürdüreceğim.
Bu sözleri söylediği sırda odasından sesler gelince Önder'in uyandığını anladı Ebru. Odasına girince:
-Kitaplarım yere saçılmış! Aldığım yeni kitaplarımı üst üste bırakmıştım.
Önder, şaşkınlık içinde düşürdüğü kitaplara bakıyordu. Birinin sayfalarını da çizip boyamıştı. Çiğdem hanım:
-Önder, kitapları çok sevdiğini gösterdi bize, diyerek gülümsedi. Ebru:
-Ben hatalıyım. Kitaplarımı kütüphaneme yerleştirmem gerekli, dedi. Sonra Önder'e ait boyama kitabını bulup
-Kalemi getir Önder bu kitabı boyayalım dedi onun saçını okşayarak.
Devamı Yarın...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.