Seyyid Şerîf Cürcânî, Mısır'da Mübârek Şah'dan Metâlî Şerhi'nin yanısıra, aklî ilimleri de öğrendi. Ayrıca o sırada Mısır'da bulunan devrin meşhûr âlimlerinden naklî ilimleri okudu. O zamânın en meşhûr âlimi olan Ekmelüdîn Bâbertî'den de din ilimleri öğrendi. Seyyid Şerîf Cürcânî, bu şekilde Kâhire'de dört sene kaldı.
Seyyid Şerîf Cürcânî, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra memleketine döndü. Hükümdar Celâleddîn Şah Şücâ bin Muzaffer, onu Şîrâz'da bir medreseye müderris tâyin etti. Sonra hükümdâr Şah Şücâ ile yakından tanışıp, çok hürmet ve ikrâm gördü. Şah Şücâ ile tanışması şöyle nakledilmiştir: Şah Şücâ ordusuyla Esterâbâd'daki Kasr-ı Zerd'e gelip, bir müddet orada kalmıştı. Bu sırada Seyyid Şerîf Cürcânî, kendi eserini hükümdâra takdim etmek üzere bir asker elbisesi giyip, hazırlandı. Şah Şücâ ile iyi görüşen ve zamânın en meşhûr âlimi olan Sâdüddîn-i Teftâzâni'nin yanına giderek; "Ben garip bir kimseyim. Ok atmakta mehâretliyim. Sultan ile görüşmemi sağlamanızı ricâ ediyorum" dedi. Bunun üzerine Sâdüddîn-i Teftâzânî onu yanına alıp, sultânın otağına götürdü. Kapıda beklemesini söyleyip, içeri girdi. Onun hâlini sultâna anlattı. Sultan, Seyyid Şerîf Cürcâni'yi huzûruna çağırdı. "Ok atmaktaki mehâretini göster bakalım" dedi. Sultan böyle söyleyince, Seyyid Şerîf Cürcâni koynundan yazdığı kitabı çıkararak; "Benim oklarım ve mehâretim budur" diyerek, eserini sultâna verdi. Aynı zamanda ilim ehli olan Sultan Şah Şücâ, eseri alıp, inceledi. Onun ilminde yüksek derecede bir âlim olduğunu görerek, çok tâzim ve hürmet gösterdi. Çok mikdarda para verip, elbise ve binek hayvanı hediye etti. Sultan Şah Şücâ, Kâsr-ı Zerd'den Şîrâz'a dönerken, Seyyid Şerîf Cürcâni'yi de yanında götürdü. Onu Şîrâz'da yeni yaptırdığı Dâr-uş-şifâ Medresesine müderris tâyin etti. Seyyid Şerîf Cürcânî, bu medresede on sene müderrislik yaptı. Bir taraftan da kıymetli eserlerini yazdı. Zamânının en meşhûr âlimi olarak tanınıp sevildi.
Tîmûr Hân, 1387 târihinde, fethedince, Seyyid Şerîf Cürcâni'ye çok hürmet gösterdi. Kapısına bir ok astırmak sûretiyle, emân alâmeti koydu. Onun evine sığınanlara da emân verdi. Tîmûr Hân'ın bir vezîri, Seyyid Şerîf Cürcâni'nin fazîletli büyük bir âlim olduğunu Timûr Hân'a anlatmıştı. Tîmûr Hân onunla karşılaşınca kendisine bahsedilenden daha üstün bir âlim olduğunu görerek, hürmeti ve sevgisi arttı. İlminden istifâde etmek için, onu Semerkand'a dâvet etti. Bu dâvet üzerine Semerkan'a gitti. Tîmûr Hân, fetettiği, İran, Irak Sûriye ve Anadolu gibi İslâm bölgelerinde bulunan zamânın seçkin âlimlerini Semerkan'a topladı. Baştâ Tetâzânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî olmak üzere, çok değerli âlimler orada bulundu.
Seyyid Şerîf Cürcânî, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra memleketine döndü. Hükümdar Celâleddîn Şah Şücâ bin Muzaffer, onu Şîrâz'da bir medreseye müderris tâyin etti. Sonra hükümdâr Şah Şücâ ile yakından tanışıp, çok hürmet ve ikrâm gördü. Şah Şücâ ile tanışması şöyle nakledilmiştir: Şah Şücâ ordusuyla Esterâbâd'daki Kasr-ı Zerd'e gelip, bir müddet orada kalmıştı. Bu sırada Seyyid Şerîf Cürcânî, kendi eserini hükümdâra takdim etmek üzere bir asker elbisesi giyip, hazırlandı. Şah Şücâ ile iyi görüşen ve zamânın en meşhûr âlimi olan Sâdüddîn-i Teftâzâni'nin yanına giderek; "Ben garip bir kimseyim. Ok atmakta mehâretliyim. Sultan ile görüşmemi sağlamanızı ricâ ediyorum" dedi. Bunun üzerine Sâdüddîn-i Teftâzânî onu yanına alıp, sultânın otağına götürdü. Kapıda beklemesini söyleyip, içeri girdi. Onun hâlini sultâna anlattı. Sultan, Seyyid Şerîf Cürcâni'yi huzûruna çağırdı. "Ok atmaktaki mehâretini göster bakalım" dedi. Sultan böyle söyleyince, Seyyid Şerîf Cürcâni koynundan yazdığı kitabı çıkararak; "Benim oklarım ve mehâretim budur" diyerek, eserini sultâna verdi. Aynı zamanda ilim ehli olan Sultan Şah Şücâ, eseri alıp, inceledi. Onun ilminde yüksek derecede bir âlim olduğunu görerek, çok tâzim ve hürmet gösterdi. Çok mikdarda para verip, elbise ve binek hayvanı hediye etti. Sultan Şah Şücâ, Kâsr-ı Zerd'den Şîrâz'a dönerken, Seyyid Şerîf Cürcâni'yi de yanında götürdü. Onu Şîrâz'da yeni yaptırdığı Dâr-uş-şifâ Medresesine müderris tâyin etti. Seyyid Şerîf Cürcânî, bu medresede on sene müderrislik yaptı. Bir taraftan da kıymetli eserlerini yazdı. Zamânının en meşhûr âlimi olarak tanınıp sevildi.
Tîmûr Hân, 1387 târihinde, fethedince, Seyyid Şerîf Cürcâni'ye çok hürmet gösterdi. Kapısına bir ok astırmak sûretiyle, emân alâmeti koydu. Onun evine sığınanlara da emân verdi. Tîmûr Hân'ın bir vezîri, Seyyid Şerîf Cürcâni'nin fazîletli büyük bir âlim olduğunu Timûr Hân'a anlatmıştı. Tîmûr Hân onunla karşılaşınca kendisine bahsedilenden daha üstün bir âlim olduğunu görerek, hürmeti ve sevgisi arttı. İlminden istifâde etmek için, onu Semerkand'a dâvet etti. Bu dâvet üzerine Semerkan'a gitti. Tîmûr Hân, fetettiği, İran, Irak Sûriye ve Anadolu gibi İslâm bölgelerinde bulunan zamânın seçkin âlimlerini Semerkan'a topladı. Baştâ Tetâzânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî olmak üzere, çok değerli âlimler orada bulundu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.