Sehl bin Abdullah Tüsteri
Sehl-i Tüsterî Hazretleri bir gün bağdaş kurup oturmuş ve sırtını da duvara yaslamış bir şekilde; "Aklınıza geleni sorun" suallerini cevap vereyim dedi. Bu durumu görenler; "Daha evvel siz böyle yapmadınız, şimde ne oldu?" deyi sorduklarında, "Üstâd hayatta olduğu müddet zarfında, talebenin edebe riâyet etmesi lâzımdır" dedi. Sonra bu günün Zünnûn-i Mışrî'nin vefât ettiği gün öldüğünü öğrendiler.
Sehl-i Tüsterî Hazretlerinin yanına yırtıcı hayvanlar da gelirdi. Yanında sâkin ve rahat dururlardı. Halk bunun için evine, "Beyt-üs Sibâ" yâni (Yırtıcı Hayvan Evi) derdi.
Sehl-i Tüsterî'nin bir çocuğu vardı. Çocuk ne zaman annesinden yiyecek istese, annesi ona; "Bunu Allah-û Teâlâdan iste!" derdi. Bunun üzerine çocuk secde için yere kapanırdı. Bu arada annesi çocuğun isdediklerini hazırlar, gizlice yanına koyardı. Çocuk, annesinin bunu hazırladığını bilmezdi. Onun için Allah-û Teâlanın dergâhına dönerdi. Bir gün annesi evde yokken çocuğun canı bir şey istedi. Her zamanki gibi secdeye kapandı. Allah-û Teâlâ ona lazım olan şeyi gönderdi. Annesi geldiğinde duruma şaşırdı. "Yavrucuğum bu nereden geldi?" diye sorunca, çocuk; "Her zamanki yerden" diye cevap verdi.
Sehl-i Tüsterî Hazretleri, bir gün talebelerinden birine bir iş buyurunca, talebesi; "Söz olur, halkın dilinden çekindiğim için yapmam dedi". Bunun üzerine sohbetinde bulunanlara dönüp; "Bir kimse şu iki vasfı kazanmadığı müddetçe, bu yolun hakîkatine eremez. Allah-û Teâlâdan başkasını görmeyecek şekilde halk senin gözünden düşmeli, ikincisi, nefs gözünden düşmeli ve halkın kendisinde gördüğü hiçbir sıfattan çekinmemelidir. Her şeyi Hak'dan görmelidir" dedi.
Sehl-i Tüsterî bir talebesine; "Gün boyunca Sübhânallah!. Allah! Allah! demek için, bütün gücünü harca!" dedi. Talebe âdet hâline gelinceye kadar, bu sözü söylemeye devâm etti. Sonra Sehl-i Tüsterî Hazretleri; "Buna geceleri de devâm et" dedi. Talebe devam ederek, devâmlı Allah-û Teâlâyı zikreder hâle geldi. Bir gün evinin bahçesinde ağaçtan düşen bir dal parçası başını yardı. Başından akan kanın, yere damlayan her damlasının "Allah" ismini yazdığını görüldü.
Sehl-i Tüsterî Hazretleri bir gün bağdaş kurup oturmuş ve sırtını da duvara yaslamış bir şekilde; "Aklınıza geleni sorun" suallerini cevap vereyim dedi. Bu durumu görenler; "Daha evvel siz böyle yapmadınız, şimde ne oldu?" deyi sorduklarında, "Üstâd hayatta olduğu müddet zarfında, talebenin edebe riâyet etmesi lâzımdır" dedi. Sonra bu günün Zünnûn-i Mışrî'nin vefât ettiği gün öldüğünü öğrendiler.
Sehl-i Tüsterî Hazretlerinin yanına yırtıcı hayvanlar da gelirdi. Yanında sâkin ve rahat dururlardı. Halk bunun için evine, "Beyt-üs Sibâ" yâni (Yırtıcı Hayvan Evi) derdi.
Sehl-i Tüsterî'nin bir çocuğu vardı. Çocuk ne zaman annesinden yiyecek istese, annesi ona; "Bunu Allah-û Teâlâdan iste!" derdi. Bunun üzerine çocuk secde için yere kapanırdı. Bu arada annesi çocuğun isdediklerini hazırlar, gizlice yanına koyardı. Çocuk, annesinin bunu hazırladığını bilmezdi. Onun için Allah-û Teâlanın dergâhına dönerdi. Bir gün annesi evde yokken çocuğun canı bir şey istedi. Her zamanki gibi secdeye kapandı. Allah-û Teâlâ ona lazım olan şeyi gönderdi. Annesi geldiğinde duruma şaşırdı. "Yavrucuğum bu nereden geldi?" diye sorunca, çocuk; "Her zamanki yerden" diye cevap verdi.
Sehl-i Tüsterî Hazretleri, bir gün talebelerinden birine bir iş buyurunca, talebesi; "Söz olur, halkın dilinden çekindiğim için yapmam dedi". Bunun üzerine sohbetinde bulunanlara dönüp; "Bir kimse şu iki vasfı kazanmadığı müddetçe, bu yolun hakîkatine eremez. Allah-û Teâlâdan başkasını görmeyecek şekilde halk senin gözünden düşmeli, ikincisi, nefs gözünden düşmeli ve halkın kendisinde gördüğü hiçbir sıfattan çekinmemelidir. Her şeyi Hak'dan görmelidir" dedi.
Sehl-i Tüsterî bir talebesine; "Gün boyunca Sübhânallah!. Allah! Allah! demek için, bütün gücünü harca!" dedi. Talebe âdet hâline gelinceye kadar, bu sözü söylemeye devâm etti. Sonra Sehl-i Tüsterî Hazretleri; "Buna geceleri de devâm et" dedi. Talebe devam ederek, devâmlı Allah-û Teâlâyı zikreder hâle geldi. Bir gün evinin bahçesinde ağaçtan düşen bir dal parçası başını yardı. Başından akan kanın, yere damlayan her damlasının "Allah" ismini yazdığını görüldü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.