Pir Muhammed GenceviAllah-û Teâlânın takdîri olmayan işi insan yapmaya göç yetebilir mi? buyurdu. Biriniz de mürşid-i kâmil ise bize, süt, pilav ikrâm etsin ve bal da getirsin, der. Siz bir yere gelseniz, süt ve bal bulunmasa mürşid-i kâmil olan kimsenin, mürşîd-i kâmil olmamasını mı gerektirir. Bizi Molla Feyzullah'ın evinde misâfir etsin diyen talebeye'de; "Molla Feyzullah'ın birkaç kızı vardır. Bu vesîle ile o kızları görmek istersin" buyurdu. Talebeler yanlış düşüncelerine ve davranışlarına çok pişman olup ziyâdesiyle utandılar. Daha sonra ayrılıp gittiler.
Devrinin meşhûr âlimlerinden biri Pîr Muhammed Hazretlerinin bâzan bilinmeyen bir lisanla konuştuğunu duymuştu. Bu âlim bir yük kitabı yanına alıp, huzûruna gitmişti. "Eğer bâzan konuştuğu lisan bu kitaplardan birinde bulunursa, ne âlâ yoksa onu ateşte yakarım" dedi. Pîr Muhammed Hazretleri'ne; "Siz bir lisan ile konuşurmuşsunuz. Bu dil kitaplarda var mıdır? deyince; "Vardır" cevâbını verdi. Bunun üzerine kitapları getiren kimse, hizmetçisine bir sandık gösterip bunu aç deyince, Pîr Muhammed Hazretleri; "O sandıkta değil, öbür sandıktadır" dedi. Gösterilen sandığı açtı. Aradıkları kitabı buldular. "Hangi sandıkta olduğunu bildin. Hangi kitapta onu da bildir" diyerek gösterilen sandıktaki kitapları birer birer göstererek bunda mı bunda mı diye sordu. Gösterdikçe "Onda değil" dedi. Sonunda bir kitap çıkardı; "İşte o kitaptadır" deyince; "Peki hangi sayfada onu da belirt" diyerek, sayfalarını çevirmeye başladı. İlerde deyince, çevirmeye devâm etti. Açarken; "Bir yaprak daha çevir o sayfanın üst yüzünde yazılıdır" dedi. İşâret ettiği sayfaya baktı. O sayfada şöyle yazıyordu: "Gerçekte bir lisan vardır ki o lisan ne Arapça, ne Farsça, ne Türkçe ve ne de Süryânî lisanlarındandır. Hiçbir dile uymaz. Fakat Allah-û Teâlâ o lisanı bâzı kullarına bildirir". O âlim zât bu hâle şâhid olunca, Pîr Muhammed Hazretleri'ne büyük bir muhabbetle bağlandı.
Devrinin meşhûr âlimlerinden biri Pîr Muhammed Hazretlerinin bâzan bilinmeyen bir lisanla konuştuğunu duymuştu. Bu âlim bir yük kitabı yanına alıp, huzûruna gitmişti. "Eğer bâzan konuştuğu lisan bu kitaplardan birinde bulunursa, ne âlâ yoksa onu ateşte yakarım" dedi. Pîr Muhammed Hazretleri'ne; "Siz bir lisan ile konuşurmuşsunuz. Bu dil kitaplarda var mıdır? deyince; "Vardır" cevâbını verdi. Bunun üzerine kitapları getiren kimse, hizmetçisine bir sandık gösterip bunu aç deyince, Pîr Muhammed Hazretleri; "O sandıkta değil, öbür sandıktadır" dedi. Gösterilen sandığı açtı. Aradıkları kitabı buldular. "Hangi sandıkta olduğunu bildin. Hangi kitapta onu da bildir" diyerek gösterilen sandıktaki kitapları birer birer göstererek bunda mı bunda mı diye sordu. Gösterdikçe "Onda değil" dedi. Sonunda bir kitap çıkardı; "İşte o kitaptadır" deyince; "Peki hangi sayfada onu da belirt" diyerek, sayfalarını çevirmeye başladı. İlerde deyince, çevirmeye devâm etti. Açarken; "Bir yaprak daha çevir o sayfanın üst yüzünde yazılıdır" dedi. İşâret ettiği sayfaya baktı. O sayfada şöyle yazıyordu: "Gerçekte bir lisan vardır ki o lisan ne Arapça, ne Farsça, ne Türkçe ve ne de Süryânî lisanlarındandır. Hiçbir dile uymaz. Fakat Allah-û Teâlâ o lisanı bâzı kullarına bildirir". O âlim zât bu hâle şâhid olunca, Pîr Muhammed Hazretleri'ne büyük bir muhabbetle bağlandı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.