Ömer bin Abdülaziz
Ömer bin Abdülaziz Hazretlerinin yanına birisi gelerek; "Falanca kimse, sizin için şöyle, şöyle söylüyor" dedi. Ömer bin Abdülaziz; "İstersen bu işi araştıralım. Eğer yalancı isen, Hucurât sûresinin altıncı ayet-i kerimesinin hükmüne göre; söylediğin yanlış ise Kalem sûresi on birinci ayet-i kerimesinin hükmüne göre mesul olursun. Her iki halde de mesul olursun, istersen üçüncü hali tercih edip, seni affedelim ve bu meseleyi kapatalım" dedi. Bunun üzerine o kimse tövbe edip, bir daha böyle bir şey yapmam dedi.
Bir kimse, Ömer bin Abdülaziz Hazretlerine gelip, birinin kendisine zulmettiğini söyledi. Gelen kimseye; "O kimseden hakkını almış olarak, Allah-u Teâlâ'nın huzuruna gitmektense, o kimsede hakkın olarak Allah-u Teâlâ'nın huzuruna gitmen daha iyidir" buyurdu.
Bir Cuma namazını kıldırdıktan sonra, insanların arasında oturdu. Sırtındaki elbisenin iki tarafı da yamalı idi. Birisi kendisine; "Ey müminlerin emiri! İmkânlarınız var. Daha kıymetli elbise giyseniz olmaz mı?" dedi. Ömer bin Abdülaziz Hazretleri bir müddet düşündü ve başını kaldırıp; "Varlıklı halde iken iktisad etmek ve hakkını almaya gücü yettiği halde affetmek, hakkını helal etmek çok makbul ve çok faziletlidir" buyurdu.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri bir sarhoşu gördü. Onu yakalayıp cezalandırmak istedi. Ama sarhoş, ona hakaret etti. O da sarhoşu bıraktı. Cezalandırmaktan vazgeçti. "Niçin, size hakaret edince bıraktınız?" dediler. Buna cevaben; "O hakaret etmekle beni öfkelendirdi. Eğer ona ceza verseydim, kendim için ceza vermiş olurdum, kendi şahsım için bir müslümanı cezalandıramam" dedi.
Kendisine Allah-u Teâlâ kimleri çok sever diye sorulduğunda o; "Allah-u Teâlâ şu üç kimseyi çok sever: 1) Gücü yettiği halde affedeni, 2) Hiddetli anında öfkesine hakim olanı, 3) Allah-u Teâlâ'nın kullarına şefkatlı olanı" buyurdu.
İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametliydi. Bir katırı vardı. Bunu pazarda çalıştırır, gelen parayla ihtiyaçlarını temin ederdi. Katırı çalıştıran işçisi, bir gün normalden fazla para getirince; "Neden böyle fazla para geldi?" dedi. "Pazar kalabalık ve bereketliydi" cevabına karşılık; "Hayır, böyle değil. Sen katırı çok çalıştırıp, yordun. Katırı, üç gün dinlendir" emrini verdi.
Ömer bin Abdülaziz Hazretlerinin yanına birisi gelerek; "Falanca kimse, sizin için şöyle, şöyle söylüyor" dedi. Ömer bin Abdülaziz; "İstersen bu işi araştıralım. Eğer yalancı isen, Hucurât sûresinin altıncı ayet-i kerimesinin hükmüne göre; söylediğin yanlış ise Kalem sûresi on birinci ayet-i kerimesinin hükmüne göre mesul olursun. Her iki halde de mesul olursun, istersen üçüncü hali tercih edip, seni affedelim ve bu meseleyi kapatalım" dedi. Bunun üzerine o kimse tövbe edip, bir daha böyle bir şey yapmam dedi.
Bir kimse, Ömer bin Abdülaziz Hazretlerine gelip, birinin kendisine zulmettiğini söyledi. Gelen kimseye; "O kimseden hakkını almış olarak, Allah-u Teâlâ'nın huzuruna gitmektense, o kimsede hakkın olarak Allah-u Teâlâ'nın huzuruna gitmen daha iyidir" buyurdu.
Bir Cuma namazını kıldırdıktan sonra, insanların arasında oturdu. Sırtındaki elbisenin iki tarafı da yamalı idi. Birisi kendisine; "Ey müminlerin emiri! İmkânlarınız var. Daha kıymetli elbise giyseniz olmaz mı?" dedi. Ömer bin Abdülaziz Hazretleri bir müddet düşündü ve başını kaldırıp; "Varlıklı halde iken iktisad etmek ve hakkını almaya gücü yettiği halde affetmek, hakkını helal etmek çok makbul ve çok faziletlidir" buyurdu.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri bir sarhoşu gördü. Onu yakalayıp cezalandırmak istedi. Ama sarhoş, ona hakaret etti. O da sarhoşu bıraktı. Cezalandırmaktan vazgeçti. "Niçin, size hakaret edince bıraktınız?" dediler. Buna cevaben; "O hakaret etmekle beni öfkelendirdi. Eğer ona ceza verseydim, kendim için ceza vermiş olurdum, kendi şahsım için bir müslümanı cezalandıramam" dedi.
Kendisine Allah-u Teâlâ kimleri çok sever diye sorulduğunda o; "Allah-u Teâlâ şu üç kimseyi çok sever: 1) Gücü yettiği halde affedeni, 2) Hiddetli anında öfkesine hakim olanı, 3) Allah-u Teâlâ'nın kullarına şefkatlı olanı" buyurdu.
İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametliydi. Bir katırı vardı. Bunu pazarda çalıştırır, gelen parayla ihtiyaçlarını temin ederdi. Katırı çalıştıran işçisi, bir gün normalden fazla para getirince; "Neden böyle fazla para geldi?" dedi. "Pazar kalabalık ve bereketliydi" cevabına karşılık; "Hayır, böyle değil. Sen katırı çok çalıştırıp, yordun. Katırı, üç gün dinlendir" emrini verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.