Muhammed Bâkır
Çeşitli zamanlardaki sohbetlerinde buyurdu ki:
"Allah-ü Teâla'nın korkusundan dolayı yaşaran göz, Cehennem ateşinde yanmaz. Yani Cehennem'e girmez. Allah-ü Teâla'nın rızâsı için bir kimsenin gözünden bir damlacık yaş dökülse, Allah-ü Teâlâ o kimsenin çok günahını affeder."
"Bir kimsenin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık var demektir."
"Kul ne kadar duâ ederse, Allah-ü Teâlâ ondan o kadar belâyı giderir."
"Kendisinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu bir ayıbı başkasına yapmamasını emreden kimse ne kadar kusurludur."
"Dünya, uykuda gördüğün rüyâya benzer. Uyandığın zaman hiçbir şey kalmamıştır."
"Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anlamak istersen senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yâni sen onu ne kadar seviyorsan o da seni o kadar seviyor demektir."
"Mîde ve namusunun iffetini korumak kadar faziletli ibâdet yoktur."
"Dünyada insana en iyi yardımcı, din kardeşlerine iyiliktir."
İmâm-ı Muhammed Bâkır oğlu Câfer-i Sâdık'a şöyle nasîhat etti: "Ey evlâdım! Fasıklarla arkadaşlıktan çok sakın. Böyle insanlar seni bir lokmaya değişebilir. Cimrilerle dost olmaktan da sakın. Zîra çok ihtiyacın olduğu bir zamanda az bir şey vermekten çekinirler. Yalancılarla dost olma, sana dost görünüp konuşur, ayrılınca hâli değişir. Ahmaklarla dostluk, arkadaşlık kurma, onlar, sana iyilik yapıyorum zannederek kötülük yaparlar. Akrabayı ziyareti terk edenle de dost olma. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'in üç yerinde böyle kimseyi lanetlenmiş gördüm."
"İlmi ile insanlara faydalı bir âlim, bin âbidden daha efdaldir. Böyle bir alimin vefâtına, şeytan, yetmiş âbidin vefâtına sevindiğinden daha fazla sevinir."
Oğlu İmâm-ı Câfer-i Sâdık rahmetullahi aleyh şöyle anlatıyor: Babam bana vasiyet edip; "Vefat ettiğim zaman, beni sen yıka. Çünkü imâmı, imâmdan başkası yıkamaz. Kardeşin Abdullah da imâmlık davasında bulanacaktır, ona karışma, çünkü ömrü çok kısa olacaktır. Namaz kılarken üzerimde bulunan gömleği bana kefen yap ve beni babamın yanına defnet. Kabrime de senden başkası girmesin" buyurdu. Câfer-i Sâdık rahmetullahi aleyh; "Aman efendim bizi korkutmayınız. Allah-ü Teala gecinden versin, sıhhatiniz de yerindedir" dedi. Hazret-i İmâm buyurdu ki: "Bir saat evvel, babam Zeynelâbidin'in sesini işittim. Bana; "Evlâdım Muhammet Bâkır! Vasiyetlerini çabuk yap. Çünkü senin de bize kavuşmana çok az zaman kaldı" buyurdu. Bundan bir saat kadar sonra babam vefât etti. Babam vefât edince ben yıkadım. Nihâyet kardeşim Abdulah da imâmlık davasında bulundu. Fakat babamın bildirdiği gibi ömrü kısa sürdü.
İmâm-ı Muhammed Bâkır Hazretleri 731 (H.113) senesinde Medîne-i Münevvere'de vefât etti. Cennetü'l-Bakî Kabristanında babasının yanına defnedildi.
Çeşitli zamanlardaki sohbetlerinde buyurdu ki:
"Allah-ü Teâla'nın korkusundan dolayı yaşaran göz, Cehennem ateşinde yanmaz. Yani Cehennem'e girmez. Allah-ü Teâla'nın rızâsı için bir kimsenin gözünden bir damlacık yaş dökülse, Allah-ü Teâlâ o kimsenin çok günahını affeder."
"Bir kimsenin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık var demektir."
"Kul ne kadar duâ ederse, Allah-ü Teâlâ ondan o kadar belâyı giderir."
"Kendisinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu bir ayıbı başkasına yapmamasını emreden kimse ne kadar kusurludur."
"Dünya, uykuda gördüğün rüyâya benzer. Uyandığın zaman hiçbir şey kalmamıştır."
"Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anlamak istersen senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yâni sen onu ne kadar seviyorsan o da seni o kadar seviyor demektir."
"Mîde ve namusunun iffetini korumak kadar faziletli ibâdet yoktur."
"Dünyada insana en iyi yardımcı, din kardeşlerine iyiliktir."
İmâm-ı Muhammed Bâkır oğlu Câfer-i Sâdık'a şöyle nasîhat etti: "Ey evlâdım! Fasıklarla arkadaşlıktan çok sakın. Böyle insanlar seni bir lokmaya değişebilir. Cimrilerle dost olmaktan da sakın. Zîra çok ihtiyacın olduğu bir zamanda az bir şey vermekten çekinirler. Yalancılarla dost olma, sana dost görünüp konuşur, ayrılınca hâli değişir. Ahmaklarla dostluk, arkadaşlık kurma, onlar, sana iyilik yapıyorum zannederek kötülük yaparlar. Akrabayı ziyareti terk edenle de dost olma. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'in üç yerinde böyle kimseyi lanetlenmiş gördüm."
"İlmi ile insanlara faydalı bir âlim, bin âbidden daha efdaldir. Böyle bir alimin vefâtına, şeytan, yetmiş âbidin vefâtına sevindiğinden daha fazla sevinir."
Oğlu İmâm-ı Câfer-i Sâdık rahmetullahi aleyh şöyle anlatıyor: Babam bana vasiyet edip; "Vefat ettiğim zaman, beni sen yıka. Çünkü imâmı, imâmdan başkası yıkamaz. Kardeşin Abdullah da imâmlık davasında bulanacaktır, ona karışma, çünkü ömrü çok kısa olacaktır. Namaz kılarken üzerimde bulunan gömleği bana kefen yap ve beni babamın yanına defnet. Kabrime de senden başkası girmesin" buyurdu. Câfer-i Sâdık rahmetullahi aleyh; "Aman efendim bizi korkutmayınız. Allah-ü Teala gecinden versin, sıhhatiniz de yerindedir" dedi. Hazret-i İmâm buyurdu ki: "Bir saat evvel, babam Zeynelâbidin'in sesini işittim. Bana; "Evlâdım Muhammet Bâkır! Vasiyetlerini çabuk yap. Çünkü senin de bize kavuşmana çok az zaman kaldı" buyurdu. Bundan bir saat kadar sonra babam vefât etti. Babam vefât edince ben yıkadım. Nihâyet kardeşim Abdulah da imâmlık davasında bulundu. Fakat babamın bildirdiği gibi ömrü kısa sürdü.
İmâm-ı Muhammed Bâkır Hazretleri 731 (H.113) senesinde Medîne-i Münevvere'de vefât etti. Cennetü'l-Bakî Kabristanında babasının yanına defnedildi.