İmâm-ı Rabbâni Hz.
Dikkatli baktım yıldızdan, üzerinde siyah hırka bulunan bir zat çıktı ve ok gibi bir anda yanımıza geldi. İmâmı Rabbâni hazretleri bana, "Huzuruna yaklaş! O, Abdülkadiri Geylani'dir! Ona intisab et, bağlan" dedi. Bu emre uyarak hemen huzura yaklaştım, benim kendisine intisabımı (talebeliğimi) kabul etti. Sonra tekrar yıldızına doğru gidip kayboldu. Bu sırada İmâmı Rabbâni hazretleri, abdest aldıktan sonra mescide girdi. İmâmı Rabbâni hazretlerinin beni göndererek çağırdığı derviş de yanımdaydı. Bana; "Abdülkadir Geylani hazretlerini gördün mü?" dedi. Ben de "evet" dedim."
Bu hadiseyi Cân Muhammed Celenderi'den naklen anlatan seyyit zat şöyle anlatır: "Ben bunları Cân Muhammed Celenderi'den dinledikten sonra ona dedim ki: "Bu kadar kıymetli şeylere kavuştuktan sonra neden ticarete dalıp da dergahtan uzak kaldın?" O da bana ; "Acaib bir hikayedir. Ben, İmâmı Rabbâni hazretlerinn huzurunda talebe iken akrabalarım gelip, beni götürmek istediler. "Buna müsaade et, biz bunu kethuda (ticaret reisi) yapacağız" diye ısrar ettiler. İmâmı Rabbâni bana; "Git kethudâ ol" buyurdu. Ben ayrılıp gidemedim. Yakınlarım tekrar gelip beni istediler. "Git" buyurdu. Ben yine gidemedim. Akrabalarım kalabalık bir halde tekrar geldiler, beni götürmek için ısrar ettiler. İmâmı Rabbâni hazretleri bu halden rahatsız oldu. Bir gün bir şey yiyordu. Kendi ağzından yediği şeyin bir parçasını koparıp benim ağzıma verdi. Onu ağzıma alır almaz halim değişdi. Dünya işlerini düşünür hale dönmüştüm. Bu sefer çaresiz beni götürmek için gelip ısrar eden akrabalarımla gittim. Ticarete başayıp, kethuda oldum. Bundan sonra ticaretle uğraştım. Fakat hocam İmâmı Rabbâni hazretlerini unutmadım. Ona bağlılığımı kesmedim. Her ne zaman buraya gelsem, ziyaret edip görüşürüm, sohbetinde bulunurum dedi.
İmâmı Rabbini hazretlerinin talebelerinden Mevlana Muhammed Emin, bir gün, hocasına şöyle arzetti: "Nevabşir Hâce, asil ve şerefli bir aileye mensubtur. Babası ve dedeleri evliyadandı. Fakat Nevabşir Hâce çok içki içiyor ve haram işlerle meşgul oluyor. Islahı için bir teveccüh buyurunuz. Bu bir komutandır. Eğer tövbe etmek nasib olursa onun sebebiyle askerlerden pekçok kimse de kurtulur, salih kimselerden olurlar." Bunu arzedince İmâmı Rabbâni hazretleri buyurdu ki:"Ey Mevlânâ Muhammed! Nevâbşir Hâce'nin haline teveccüh ettim. Onu haramlar ve günahlar içinde gördüm. Onu bu kötü halden kurtarmak için çok teveccüh ettim, uğraştım. Elim ona ulaşmadı. Fakat sonunda onu kendimize çekeceğiz" buyurdu. Aradan uzun azman geçti. Hakkında böyle buyurduğu o kimse, içki içmeyi ve haramları terk edip tövbe etti. Sonra ibadet ve taatle meşgul oldu.
Bu zat bir defasında Serhend şehrinden başka bir şehre gitmişti. Serhende dönüşünde hastalanıp vefat etti. Oğulları onu İmâmı Rabbâni hazretlerinin türbesi yanında bir yere defnettiler. Böylece İmâmı Rabbâni hazretlerinin; "Sonunda biz onu yanımıza çekeceğiz" buyurmasının hikmeti anlaşıldı."
Birgün İmâmı Rabbâni hazretleri hastalanmıştı. Hastalığı sırasında yemek için on bir tane üzüm istedi. Hizmetçi üzümleri getirince, İmâmı Rabbâni hazretleri murakebeye daldı. Bir müddet sonra başını kaldırıp; "Çok garib hal gördüm. Bu üzümleri önüme koydukları zaman, hepsinin, Allah-ü Tealaya münacaat ettiklerini, yalvardıklarını işittim. Allah-ü Teala üzümlerin münacaatını kabul etti ve hastalıktan kurtulmayı bunları yemeğe bağlı kıldı" buyurdu. Bu üzümlerden birkaç tane yiyince hastalıktan eser kalmadı. Geri kalan üzümleri de sakladı. Bir müddet sonra küçük oğlu hastalandı. Bu hastalığa dayanamayacak bir hal alınca o üzümleri yedirdiler. Onun da hastalığı geçti."
Dikkatli baktım yıldızdan, üzerinde siyah hırka bulunan bir zat çıktı ve ok gibi bir anda yanımıza geldi. İmâmı Rabbâni hazretleri bana, "Huzuruna yaklaş! O, Abdülkadiri Geylani'dir! Ona intisab et, bağlan" dedi. Bu emre uyarak hemen huzura yaklaştım, benim kendisine intisabımı (talebeliğimi) kabul etti. Sonra tekrar yıldızına doğru gidip kayboldu. Bu sırada İmâmı Rabbâni hazretleri, abdest aldıktan sonra mescide girdi. İmâmı Rabbâni hazretlerinin beni göndererek çağırdığı derviş de yanımdaydı. Bana; "Abdülkadir Geylani hazretlerini gördün mü?" dedi. Ben de "evet" dedim."
Bu hadiseyi Cân Muhammed Celenderi'den naklen anlatan seyyit zat şöyle anlatır: "Ben bunları Cân Muhammed Celenderi'den dinledikten sonra ona dedim ki: "Bu kadar kıymetli şeylere kavuştuktan sonra neden ticarete dalıp da dergahtan uzak kaldın?" O da bana ; "Acaib bir hikayedir. Ben, İmâmı Rabbâni hazretlerinn huzurunda talebe iken akrabalarım gelip, beni götürmek istediler. "Buna müsaade et, biz bunu kethuda (ticaret reisi) yapacağız" diye ısrar ettiler. İmâmı Rabbâni bana; "Git kethudâ ol" buyurdu. Ben ayrılıp gidemedim. Yakınlarım tekrar gelip beni istediler. "Git" buyurdu. Ben yine gidemedim. Akrabalarım kalabalık bir halde tekrar geldiler, beni götürmek için ısrar ettiler. İmâmı Rabbâni hazretleri bu halden rahatsız oldu. Bir gün bir şey yiyordu. Kendi ağzından yediği şeyin bir parçasını koparıp benim ağzıma verdi. Onu ağzıma alır almaz halim değişdi. Dünya işlerini düşünür hale dönmüştüm. Bu sefer çaresiz beni götürmek için gelip ısrar eden akrabalarımla gittim. Ticarete başayıp, kethuda oldum. Bundan sonra ticaretle uğraştım. Fakat hocam İmâmı Rabbâni hazretlerini unutmadım. Ona bağlılığımı kesmedim. Her ne zaman buraya gelsem, ziyaret edip görüşürüm, sohbetinde bulunurum dedi.
İmâmı Rabbini hazretlerinin talebelerinden Mevlana Muhammed Emin, bir gün, hocasına şöyle arzetti: "Nevabşir Hâce, asil ve şerefli bir aileye mensubtur. Babası ve dedeleri evliyadandı. Fakat Nevabşir Hâce çok içki içiyor ve haram işlerle meşgul oluyor. Islahı için bir teveccüh buyurunuz. Bu bir komutandır. Eğer tövbe etmek nasib olursa onun sebebiyle askerlerden pekçok kimse de kurtulur, salih kimselerden olurlar." Bunu arzedince İmâmı Rabbâni hazretleri buyurdu ki:"Ey Mevlânâ Muhammed! Nevâbşir Hâce'nin haline teveccüh ettim. Onu haramlar ve günahlar içinde gördüm. Onu bu kötü halden kurtarmak için çok teveccüh ettim, uğraştım. Elim ona ulaşmadı. Fakat sonunda onu kendimize çekeceğiz" buyurdu. Aradan uzun azman geçti. Hakkında böyle buyurduğu o kimse, içki içmeyi ve haramları terk edip tövbe etti. Sonra ibadet ve taatle meşgul oldu.
Bu zat bir defasında Serhend şehrinden başka bir şehre gitmişti. Serhende dönüşünde hastalanıp vefat etti. Oğulları onu İmâmı Rabbâni hazretlerinin türbesi yanında bir yere defnettiler. Böylece İmâmı Rabbâni hazretlerinin; "Sonunda biz onu yanımıza çekeceğiz" buyurmasının hikmeti anlaşıldı."
Birgün İmâmı Rabbâni hazretleri hastalanmıştı. Hastalığı sırasında yemek için on bir tane üzüm istedi. Hizmetçi üzümleri getirince, İmâmı Rabbâni hazretleri murakebeye daldı. Bir müddet sonra başını kaldırıp; "Çok garib hal gördüm. Bu üzümleri önüme koydukları zaman, hepsinin, Allah-ü Tealaya münacaat ettiklerini, yalvardıklarını işittim. Allah-ü Teala üzümlerin münacaatını kabul etti ve hastalıktan kurtulmayı bunları yemeğe bağlı kıldı" buyurdu. Bu üzümlerden birkaç tane yiyince hastalıktan eser kalmadı. Geri kalan üzümleri de sakladı. Bir müddet sonra küçük oğlu hastalandı. Bu hastalığa dayanamayacak bir hal alınca o üzümleri yedirdiler. Onun da hastalığı geçti."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.